Tax-IA Bulletin

Bulletin nr    : 2019-49

To                   :  The clients and company web site

From              :  Independent Advisors / Tax

Date               :  December, 12th 2019

Subject          : Binek Otomobilde Gider Kısıtlaması Ne Anlama Geliyor?

Binek Otomobiller İçin 7194 Sayılı Kanunla Getirilen Gider Kısıtlaması Düzenlemesi ile Muhtemel Etkilerine İlişkin Görüş ve Öneriler

Rahmetli Şükrü Kızılot hocamız, ruhu şad olsun, hayatta olsaydı espriyi patlatırdı. 4 tekerden bir tanesini defterinize işleyemezsiniz, mazot deposunun 3’te 1’ini gider yazamazsınız derdi.

Bilindiği üzere 7 Aralık 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Kanunda vergiyle ilgili çok önemli değişiklikler yapıldı. Bu Kanun’un 13 üncü ve 14 üncü maddeleriyle, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı ve 68 inci maddelerinde bir değişiklik yapıldı. Söz konusu değişiklikler ile işletmelerin ve serbest meslek erbabının kiraladıkları veya iktisap ettikleri binek otomobillerin giderlerinin vergi matrahının tespitinde indiriminde kısıtlamalara gidilmiştir.

Aşağıda söz konusu gider kısıtlaması ana unsurları itibariyle sunulmuştur:

KİRALAMA SATIN ALMA (KDV+ÖTV)
Kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5.500 TL’ye kadar kısmı gider olarak yazılabilir. Aşan kısmı kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır. Satın alınan binek otomobilin iktisabına ilişkin ÖTV ve KDV toplamının en fazla 115.000 TL’ye kadarlık kısmı gider yazılabilir. Aşan kısım kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.
KULLANIM SIRASINDAKİ GİDERLER AMORTİSMAN
İşletmeye kayıtlı binek otomobillere ilişkin giderlerin (yakıt, bakım, tamir, sigorta, kasko ve benzerleri) en fazla %70’i gider yazılabilir. Aşan kısım kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır. İlk iktisap bedeli ÖTV ve KDV hariç 135.000 TL’ye, ÖTV ve KDV maliyete eklenmiş ise veya iktisap edilen binek otomobil ikinci el ise 250.000 TL’ye isabet eden tutarın amortismanı gider olarak yazılabilecektir.

Otomobil Gider Kısıtlaması Vergicilikte Geriye Dönüş Mü?

7194 sayılı Kanunla vergi sistemimize yeni vergiler dahil oldu. Fakat Kanunda aynı zamanda geçmişe dönüşü ifade eden, modern vergicilik anlamında sorgulanması gereken hususlar da var. Bunlardan birisi “binek otomobillerde gider kısıtlaması” yönündeki düzenleme.

Düzenleme ile binek otomobillerin kiralanması, satın alınması, giderleri ve amortismanına ilişkin kısıtlamalar getirilmektedir. İlgili madde gerekçesinde böyle bir düzenleme yapılmasının nedeni olarak, işletme aktifine kayıtlı binek otomobillerin şahsi amaçlarla kullanılarak suiistimal edilmesi gösterilmektedir. Oysa benzeri düzenlemeler 4369 sayılı Kanunla 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kaldırılmış idi. Dolayısıyla otomobiller için gider kısıtlaması vergicilik anlamında geriye dönüşü ifade ediyor diyebiliriz. Teknolojik denetim imkanlarının bu denli geliştiği bir dönemde bu geriye dönüş beraberinde pek çok tartışmalı konuyu da gündeme getirecektir.

Gider Kısıtlamasının Genel Nitelikli Muhtemel Etkileri

Söz konusu düzenlemenin öne çıkan muhtemel etki ve sonuçlarından bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Gider kısıtlaması uygulaması vergilemede gerçek durumun esas olduğu ilkesinden uzaklaşmaya neden olacaktır. İşletmenin ihtiyacı olan binek otomobile ilişkin giderlerin bir kısmı kanunen kabul edilmeyen gider olarak yazılacaktır. İşletme, gerçek giderlerini matrah tespitinde dikkate alamadığı için olması gerekenden daha fazla vergi ödeyecektir.
  • Ticari kâr ile mali kâr arasındaki makas açılacaktır.
  • Muhasebe işlem maliyetlerini artıracaktır. Otomobillerin kiralama, satın alma, amortisman ve diğer giderlerinin muhasebesinde kanunen kabul edilmeyen giderlere ilişkin ayrı kayıt ve işlemler yapılması gerekecektir. Binek otomobil bakım, onarım ve benzeri hizmetlerin kurumsal firmalardan alınması yerine yetkin olmayan kesimden yapılması yönündeki eğilimler artabilecektir.
  • Binek otomobil satın alma, kiralama ve giderlerinde gerçek ödemeler ile faturalandırılan ödemelerin birbirinden farklılaşmasına yönelik eylem, çaba ve işlemler artabilecektir.
  • Vergi idaresi, gerçek vergi kaybına neden olan iş ve işlemler ile uğraşmak yerine, tespiti kolay bu tür fiktif unsurlar üzerinden mükelleflere ilave vergi tarhiyatı yapıp vergi cezası kesebilecektir.
  • Kurumlar Vergisi kanunu içinde ticari kazancın belirlenmesine ilişkin Gelir Vergisi kanunu hükümlerine atıf yapar. Bu hükümler esası “ticari kazancın elde edilmesi ve sürdürülmesi ile ilgili giderlerin vergi matrahından indirilebilmesi” olarak belirlenmiştir. Yeni düzenleme bu anlamda Kurumlar Vergisi Kanunu’nun esası ile çelişiyor denilebilir (örneğin; satın aldığı otomobili sadece iş için kullanacak bir işletme bile giderlerin bir kısmını matrahtan indiremeyecek)
  • Bu tür “lump-sum” veya “götürü” gider kısıtlaması uygulaması vergi matrahının belirlenmesinde mükellefin “beyan esası” ile çelişmektedir. Her işletme çalışanlara sağladığı binek otomobilin ne kadarının özel kullanıma yönelik olduğu konusunda çalışanları ile bir protokol imzalayıp, vergi beyanını buna göre düzenleyebilir, ileride bir incelemede beyan ettiği uygulamayı savunamazlarsa cezai yaptırım ile karşı karşıya kalırlar. Modern vergicilik dünyada sorumluluğu mükellefin beyanına (ve sorumluluk almasına) dayandırırken bizdeki düzenleme buradan da geri adım atmaktadır
  • Aslında eskiden beri, işletmelerin çalışanlara sağladığı araçların özel kullanıma denk gelen giderlerinin vergi matrahından indirilmesi doğru değildi. Bu kısım için çalışanlara “menfaat” olarak ek bordro düzenlenmesi gerektiği bile iddia edilebilir. Bu konuda vergi idaresi herhangi bir sorgulama veya denetim yapmadığı, Maliye Bakanlığı sessiz kaldığı için mükellefler yerleşik bir uygulama olarak özel kullanım için katlanılan giderleri ayrıştırmadan 100% gider yazma yöntemini benimsediler. Bu işletmelerin kayıtları zaman aşımı süresince incelemeye açık. Şimdi yeni düzenleme 2020 sonrası için 70%-30% götürü gider kısıtlaması getiriyor. Ama buradan yola çıkarak inceleme elemanları geçmiş 5 yılı inceleyip şirketlere özel kullanım için gerçek verileri baz alarak düzeltme yapmalarını talep ederlerse (teorik olarak mümkün) nasıl bir sonuç ortaya çıkar bunu da düşünmek lazım.

Konunun Oto Kiralama Sektörü Özelinde Muhtemel Etkileri

Konuya sektör spesifiğinde bakarsak, oto kiralama sektör derneğinin verilerine göre; 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 11,5 daralan Türkiye operasyonel kiralama sektörü, 2019 yılının geride bıraktığımız ilk yarısında 2018 yılı sonuna göre yüzde 9 oranında küçülmüştür. 2018 yılı sonunda filosunda yaklaşık 324 bin aracı olan sektörün araç sayısı 295 bin adede gerilemiştir. 2018 yılının ilk yarısında 6,4 milyar TL yatırım yaparak 59.675 adet yeni aracı filosuna dahil eden sektör, 2019 yılının ilk yarısında 2 milyar TL yaparak 17.900 adet yeni aracı filosuna kattı. 2018 yılının ilkyarısı sonunda 64.800 müşterisi olan sektörün müşteri sayısı 2019 yılının ilk yarısı sonunda 49.000’e gerilemiştir. Sektörde yaşanan bu daralma nihai tüketici talebindeki düşüşten kaynaklanmaktadır. Ekonomideki daralma nedeniyle araç filosunu küçülterek tasarruf etmek isteyen firmalar olmuştur. Yeni düzenleme ile birlikte sektörün önemli ölçüde etkilenmesi beklenmektedir.

Düzenlemenin Binek Otomobil Satışlarına Etkisi

Düzenleme nedeniyle 01.01.2020 tarihinden itibaren binek otomobil alımlarındaki KDV ve ÖTV tutarının gider yazılabilecek tutarına sınır getirilmesi bir kısım mükellefleri 31.12.2019 tarihine kadar yeni binek otomobil almaya teşvik edecektir. Bu durum, özellikle üst segment otomobil ticareti için kısa süreli olarak rahatlama sağlayacaktır. Ancak, konunun uzun vadeli etkileri üzerinde yoğunlaşmakta fayda bulunduğunu değerlendiriyoruz.

Yapılması Gereken Nedir?

Ticari ve mesleki kazancın tespitinde indirilebilecek giderleri, bu kazançların elde edilmesi ile ilgili olması gerekmektedir. Be genel kural uyarınca vergi idaresine düşen görev; gerçek durumu tespit edecek şekilde denetimler yapması, ticari iş ve işlemlerle ilişkili olmayan şekildeki kullanım durumlarını tespit ederek gerekli müeyyideleri uygulamasıdır.

Vergi adaletinin en önemli unsuru “ödenmesi gerekenden fazla vergi alınmaması” ilkesidir. Bazı suiistimaller gerekçe gösterilerek tüm mükelleflerin indirim hakkının bir kısmının elinden alınması modern vergicilik ve vergi adaleti ile uyuşmaz. 2000’li yılların gerisine gitmek anlamına gelir.

Vergi düzenlemeleri, maliye ve daha üst seviyede ekonomi politikalarının alt bileşenidir. Bu tür düzenlemeler yapılırken, düzenlemenin genel mali sistem ve ekonomi üzerindeki muhtemel etkilerinin “düzenleyici etki analizine” tabi tutulması ve bu kapsamda tüm paydaşların görüş ve önerilerinin dikkate alınması gerekirdi.

Saygılarımızla,