Taxademy Bülten

 No : 2020-52

Tarih : 29 Nisan 2020

Konu : (COVİD-19) İle Mücadele Kapsamında Devreden KDV’nin İadesi Önerisi

Malum süreç içinde yapılan düzenlemeleri Covid 19 sayfamızda sizinle paylaşıyoruz. Öncelikle Devlet tarafından alınan mali tedbirler, 3 aylık dönem için KDV, stopaj ve SGK prim ertelemeleri, diğer her türlü mali erteleme ve sağlanan kolaylıklar, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının aldıkları önlemler, tedarik zinciri, bilgi teknolojileri, kamu ihale süreçleri, özel hukukta mücbir sebebin etkileri, seçili sektörlere olan etkileri gibi konuları etraflıca ele alıp size bilgi olarak sunmuştuk. Tüm bu çalışmalarımızı Covid Tax Force olarak linkimizde bulabilirsiniz. “Bilgi paylaştıkça değerleneceği için” çalışma sonuçlarımızı tüm toplumun faydasına olması amacıyla ücretsiz olarak web sayfamızda ve sosyal medya hesaplarımızda yayımlıyoruz.

Bu yazımızda ise uzun yıllardır üzerinde tartışılan, şirket bilançolarında birikmiş ve öylece duran devreden KDV konusunu ele alacağız. Öncelikle şirketlerde neden KDV biriktiği, bu verginin tabiatı, birikme nedenleri ve çözüm yolları ile pandemi sırasında zorlanan iş dünyasına belli şartlarda iadesinin kamu bütçesine olan yükünü işin uzmanlarıyla konuşacağız.

Birkaç rakamla başlayalım.

  • 2020 yıl sonu itibariyle Türkiye’deki 2 milyon civarında KDV mükellefinin devreden KDV tutarının 200 milyarın üzerinde olduğunu hesaplıyoruz.
  • Kabaca her 5 mükelleften 4 tanesinin aylık olarak KDV’si devretmektedir.
  • 2020 yılı bütçesine göre KDV’nin bütçedeki yeri %35,7’dir. Bu rakamın kabaca yarısı dahilde alınan KDV* diğer yarısı da ithalde alınan KDV tutarıdır.

 *Bilindiği üzere, Türkiye’de vergi idaresi ve gelir politikaları konusunda çok ciddi bir birikim bulunmakta olup söz konusu KDV konusunda tüm data ve bilgiler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yönetilmektedir.

Bu kapsamda önce başlıklara sonra ayrıntılara bakalım;

  1. DEVREDEN KDV NEDİR?

 KDV uygulamasında;

      a. İndirilecek KDV: Mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi ile yine mükelleflerce ithal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi toplamını,

   b. Hesaplanan KDV: Mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesapladıkları katma değer vergisi toplamını,

      c. Devreden KDV: Mükelleflerin ilgili vergilendirme dönemlerine ilişkin İndirilecek KDV toplamlarının, Hesaplanan KDV toplamlarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı ifade etmektedir.

          d. Türkiye KDV Mevzuatı

KDV dünya çapında en hızla kabul edilen, etkili ve verimli bir vergi türüdür. 170’e yakın ülke tarafından ve ABD hariç tüm OECD ülkeleri tarafından uygulanmaktadır. Türkiye’de KDV 3065 sayılı Yasa, Uygulama Genel Tebliği ve sirkülerler çerçevesinde yürütülmektedir. KDV Kanununun 29 uncu maddesine göre, mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden;

  •  Faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler ile
  •  İthal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisini indirebilirler.
  • Ayrıca KDV Kanununun 9 uncu maddesi kapsamında sorumlu sıfatıyla beyan edilen vergiler de indirim konusu yapılır.

KDV Kanununun 29/2 nci maddesinde, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Buna göre kural olarak bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devredilir.

KDV Kanununun 9 uncu, 29/2 nci ve 32 nci maddelerine göre, yalnızca kısmi tevkifat kapsamındaki işlemler, indirimli orana tabi işlemler ile tam istisna kapsamındaki işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV iade edilmektedir.

Oysa ki Avrupa Birliği uygulamalarında, mükelleflerin ilgili vergilendirme dönemlerine ilişkin İndirilecek KDV toplamlarının, Hesaplanan KDV toplamlarından fazla olması halinde aradaki fark (Devreden KDV) belirlenen süre içinde nakden veya mahsuben mükellefe iade edilmektedir.

Dolayısıyla, Avrupa Birliği uygulamalarından farklı olarak devreden KDV’nin iadesine ilişkin genel bir uygulamaya Türk KDV sisteminde yer verilmemesi, KDV’nin uygulanmaya başlandığı 1985 yılında bu yana devreden KDV’nin artmasına neden olmuştur.

  1. NEDEN DEVREDEN KDV OLUŞMAKTADIR?

Devreden KDV’nin oluşmasına neden olan hususlara aşağıda yer verilmiştir.

       a. Sistemsel Nedenler

  •  Yatırımlar nedeniyle ödenen KDV’nin iade edilmemesi (Yeni yatırımlar kapsamında ödenen KDV’nin indirim yoluyla giderilmesinin uzun süre alması)
  • İthalat veya yurtiçi alımların yapılan satışlardan daha fazla olması (ticari mal stoklarının artması),
  • Uzun süren üretim ve yatırımlar nedeniyle ödenen KDV,
  • Tam istisna veya indirimli orana tabi satışların tüm satışlara oranının yüksek olması,
  • Yüklenilen KDV’nin indirimine izin veren kısmi istisna düzenlemeleri,
  • İndirimli orana tabi işlemlerde iade edilemeyen tutar uygulaması.

      b. Sistemsel Olmayan Nedenler

  •  Faaliyete ilişkin olmayan KDV’lerin indirim hesaplarına dahil edilmesi,
  • Sahte belge kullanılmak suretiyle indirilecek KDV tutarının artırılması,
  • Yapılan satışlar üzerinden KDV hesaplanmaması (kayıt dışı satış)
  • Tam istisnalar ve indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade talep edilebilmesine karşın defter ve hesaplarının incelenmesini istemeyen mükelleflerce iade talep edilmeyerek, bu işlemlere ilişkin yüklenilen KDV’nin devreden KDV’de tutulması,
  • İndirimi kabul edilmeyen KDV tutarlarının düzeltilmemesi (Örn. kısmi istisna kapsamındaki işlemlere ilişkin ödenen KDV)

       c. Belediyelerde Devreden KDV Sorunu

Belediyeler, kamu hizmetlerinin yanında, ticari faaliyet çerçevesinde birçok teslim ve hizmet sunmakta olup, ticari faaliyet kapsamında sunulan bu hizmetler KDV’ye tabidir.

KDV Kanununa göre mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla ödedikleri katma değer vergisini indirim konusu yapabilirler. Buna göre belediyelerin ticari faaliyet kapsamında yapmış oldukları ve KDV’ye tabi olan hizmetlerine ilişkin ödedikleri KDV’yi hesaplamış oldukları KDV’den indirim konusu yapmaları mümkündür. Dolayısıyla belediyelerin, KDV’ye tabi olmayan kamu hizmetlerinin üretiminde kullanmak üzere satın aldıkları mal ve hizmetlere ilişkin KDV’yi indirim konusu yapmaları mümkün değildir.

Nitekim Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin “191 İndirilecek katma değer vergisi hesabı” başlıklı 153 üncü maddesinde;

“Bu hesap, mal ve hizmetin satın alınması sırasında satıcılara ödenen veya borçlanılan ve kurum açısından indirim hakkı doğuran katma değer vergisinin izlenmesi için kullanılır.

Mahalli idareler, bir bedel karşılığı satmak üzere ürettikleri mal veya hizmetin üretim girdisi olarak satın aldıkları mal veya hizmetlere ilişkin olarak ödemiş oldukları Katma Değer Vergisini indirim konusu yaparlar. Bunun dışında kurumun satışa konu olmayan kamu hizmeti üretiminde nihai tüketici olarak kullanmak veya tüketmek üzere satın alınmış mal veya hizmet için ödenen Katma Değer Vergisi indirim konusu yapılmaz ve bu tutarlar ilgili gider hesabı veya varlık hesabına yapılacak muhasebe kaydında maliyet bedeline ilave edilir.”ifadelerine yer verilmiştir.

Ancak, Türkiye’de belediyelerin KDV’ye tabi olmayan kamusal hizmetlerine ilişkin ödemiş oldukları KDV’yi gider ve maliyet olarak kaydetmek yerine “191 indirilecek KDV” hesabına kaydetmek suretiyle beyan ettikleri, bu uygulamanın da belediyelerin “Sonraki Döneme Devreden KDV” tutarlarını artmasına ve belediyelerin mali tablolarının bozulmasına neden olduğu görülmektedir.

Bu nedenle, Belediyeler, il özel idareleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının KDV’ye tabi olmayan kamusal hizmetlerine ilişkin ödemiş oldukları KDV’yi gider ve maliyet olarak kaydetmek yerine, indirim konusu yapıp yapmadıkları, dolayısıyla bu kurumlar tarafından beyan edilen devreden KDV tutarlarının doğru olup olmadığına ilişkin genel bir incelemenin yapılması gerekmektedir.

  1. İLAÇ GİBİ GELİR: DEVREDEN KDV’NİN İADESİ

Mükelleflerce “Birikmiş KDV Alacağı”, KDV Kanununa göre ise “Devreden KDV” olarak ifade edilen tutarların iadesi, ekonomide son dönemlerin gündemden düşmeyen konuları arasında yerini almıştır. Coronavirüs/Covid-19 salgınının oluşturduğu ekonomik krizin etkilerinin hafifletilmesi amacıyla işletmelerin finansal olarak desteklenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu kapsamda devredenin KDV’nin iade edilmesinin işletmelere önemli bir finansal kaynak oluşturacağı ve krizin olumsuz etkilerinin hafifletilmesinde önemli bir katkı sunacağı kuşkusuzdur.

Bu konuda reform niteliğinde bir adım olan 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağında yer alan Devreden KDV’nin özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç etmek suretiyle iadesini öngören yetki düzenlemesi bütçe giderlerinde önemli bir artışa neden olacağı gerekçesiyle, TBMM Genel Kurulunda Kanun taslağından çıkarılmıştır.

Gelinen bu noktada Devreden KDV’nin iade edilmesi gerektiği konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı dahil olmak üzere tüm ekonomik kurum kuruluşlarda bir fikir birliği bulunmaktadır. Yaklaşık 2 milyon mükellefin 200 milyar lirayı aşan devreden KDV’si bulunmakta olup, bu tutarın önemli bir kısmını inşaat ve imalat sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin devreden KDV’si oluşturmaktadır. Devreden KDV’nin iadesi özel sektörün finansal açıdan desteklenmesinde önemli bir enstrüman olarak görülmekle birlikte, bu iadenin Hazine tarafından ne şekilde finanse edileceği hususu konunun en önemli unsurunu oluşturmaktadır.

Hazine için önemli bir yük oluşturacağı kuşkusuz olan söz konusu iade uygulamasının yerinde olup olmadığının birkaç açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.

  • Öncelikle, bu uygulamanın haksız bir iadeye neden olup olmayacağının sorgulanması gerektiği akla gelmektedir. Nitekim, sonraki döneme devreden KDV’si olan mükelleflerin sayısı ve toplam mükellefler içindeki payı sürekli artmakta olup, mükelleflerin yaklaşık %80’i ödenecek vergi beyan etmeyip, sonraki döneme devreden KDV beyan etmektedir. Yani her beş mükellefin dördü devreden KDV’si olması nedeniyle ilgili vergi dairesine vermiş olduğu KDV beyannamesinde ödenecek KDV beyan etmemektedir.
  • Dolayısıyla beyan edilen devreden KDV’nin sahte belge kullanımı, kayıt dışı satış ve benzeri mevzuata aykırı işlemlerden kaynaklı olup olmadığının tespit edilerek gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığının gerek Gelir İdaresi gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığının denetim birimlerince tespiti gerekmektedir.
  • Bir diğer husus ise Devreden KDV’nin hangi yöntemle iade edileceği ile belirlenen yöntemin bütçeye oluşturacağı yük olup, buna ilişkin önerilere aşağıda maddeler halinde ayrı ayrı yerilmiştir.

Devreden KDV’nin İadesine İlişkin Alternatif Öneriler

a) Belirli Bir Tarihten Sonra Oluşan Devreden KDV’nin İadesi

Devreden KDV tutarının 2020 yılında yaklaşık 30 milyar lira artması beklenmektedir. 1985 yılından bu yana uygulanmakta olan KDV uygulaması nedeniyle birikmiş olan Devreden KDV tutarı 205 milyar lira olup bu tutarın tek seferde iade edilmesinin bütçe imkanları nedeniyle mümkün olmaması sebebiyle, belirli bir tarihten sonra oluşan KDV’nin iadesi şeklinde bir uygulamanın yürürlüğe konulması, bir yandan devreden KDV’nin artmasına engel olacak, diğer taraftan da işletmelerin finansman ihtiyacına önemli bir katkı sağlayacaktır. Nitekim, 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağında bu yönde bir düzenlemeye yer verilmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen kanuni düzenleme Genel Kurulda taslak metinden çıkarılmıştır.

BÜTÇE ETKİSİ: Bu uygulamanın bütçeye yaklaşık olarak 40-50 milyar lira ilave yük oluşturacağı tahmin edilmektedir.

Bütçe imkanlarının bu öneriyi karşılamaya yeterli olmaması halinde, mükelleflerin aylık KDV beyannamelerinde oluşan “Devreden KDV”nin belirli bir %’si (örneğin 30%) başka bir inceleme veya ön koşul aranmaksızın diğer vergi borçlarına mahsup edebilir.  Bu tutara yıllık bir üst sınırda konulabilir (örneğin; söz konusu bir yılda mahsup edilebilecek devreden KDV tutarı şirketin öz sermayesinin 50%’sini geçmeyecektir vb). Kalan 70% KDV ise devretmeye devam eder ve ileride ödenecek KDV çıkması halinde kullanılabilir veya incelemelerde ortaya çıkabilecek düzeltmeler için güvence olarak kabul edilir. Vergi idaresi her yıl sonu itibariyle bu gibi KDV mahsubu yapan firmalara bir denetim yapar, fazladan yapılan bir mahsup vb olması halinde (Devreden KDV’nin düzeltilmesine sebep olan hatalı işlemlerin kaynağını oluşturan kaçakçılık, sahtecilik vb durumlar hariç) ceza kesmez, sadece gecikme faizi ile vergi alacağını tahsil etme yoluna gider.

b) Yatırımlara İlişkin Yüklenilen KDV’nin İadesi

Ülkemizde çok uzun yıllardır yatırımların teşviki amacıyla bir çok istisna, muafiyet ve iade imkanı tanınmıştır. Örnek olarak KDV Kanununun;

  • 13/d maddesinde, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri, 13/m maddesinde, Ar-Ge kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri KDV’den istisna tutulmuştur.
  • Geçici 30 uncu maddesine göre, yatırım teşvik belgeleri kapsamında asgari 500 milyon Türk Lirası tutarında sabit yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV yatırım yapan mükellefe iade edilmektedir.
  • Geçici 37 nci maddesine göre, imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV yatırım yapan mükellefe iade edilmektedir.
  •  Geçici 39 uncu maddesinde, sanayi sicil belgesini haiz katma değer vergisi mükelleflerine münhasıran imalat sanayiinde kullanılmak üzere yapılan yeni makina ve teçhizat teslimleri katma değer vergisinden istisna tutulmuştur.

Yukarıda yer verilen istisna ve iade uygulamaları dışında, KDV ödemek suretiyle yapılan yatırımlara ilişkin (Madde Duran Varlıklar içinde yer alan makine ve teçhizatlar ile yapılmakta olan yatırımlar nedeniyle) yüklenilen ve indirim yoluyla giderilmeyen KDV’nin geriye yönelik olarak iadesi yönünde bir düzenleme, bir yandan yatırımlar nedeniyle yüklenilen KDV’nin iadesine ilişkin tüm mükellefleri kapsayan bir uygulama niteliğini taşıyacak, diğer yandan devreden KDV’nin artmasına engel olacaktır. Söz konusu düzenlemenin bütçeye etkisi, uygulamanın kapsamına göre değişeceğinden, bütçe imkanlar çerçevesinde bir uygulamanın tercih edilmesi mümkün olacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: Bu uygulamanın bütçeye yaklaşık olarak 10-15 milyar lira olması beklenmektedir.

c) İhracat Bedelinin Belli Bir Oranına Kadar İhracatçıya KDV İadesi Yapılması

KDV Kanununa göre ihracat tesliminde bulunan mükellefler ihraç ettikleri mallara ilişkin ödedikleri KDV’nin iadesini talep edebilmektedir.

29/3/2018 tarihli ve 7104 sayılı Kanunla, 3065 sayılı KDV Kanununda yapılan değişiklikle, ihracat işlemlerinden kaynaklanan iadelerde, yüklenilen katma değer vergisinin yerine sektörler itibarıyla ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yaptırmaya Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

Bakanlığa tanınan yetki çerçevesinde, çıkarılacak bir Tebliğ ile imalatçı ihracatçılara, ihracat bedelinin belli bir oranına kadar belirlenen sektörler itibarıyla iade yapılmasına imkan tanınabilir.

İhracatçıların fiilen yüklendikleri verginin üzerinde iade alabilmesi, bu mükelleflerin gerek yatırımlardan gerekse üretim sürecinin uzunluğundan kaynaklı Devreden KDV tutarlarının azalmasını sağlayacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: İmalatçı ihracatçılara, ihracat bedelinin belli bir oranına kadar belirlenen sektörler itibarıyla iade yapılmasına imkân tanınmasının bütçeye belirlenen iade oranına bağlı olarak 15 ila 20 milyar arasında bir ilave yük oluşturacağı tahmin edilmektedir.

 d) İndirimli Oranlı Teslim ve Hizmetlere İlişkin Yılı İçinde Nakden İade İmkanı Tanınması

KDV Kanununun 29/2 maddesi uyarınca indirimli oranda yapılan teslim ve hizmetlere ilişkin yılı içinde mahsuben iade yapılmakta, nakden iadeler ise belirlenen istisnalar dışında ertesi yıl yapılmaktadır. (Yılı içinde nakden iade yapılan indirimli orandaki teslimler; konut, tarım makinaları ve evde kullanılan tüp teslimleri)

KDV Kanununun 29/2 maddesindeki yetki çerçevesinde çıkarılacak bir Tebliğ ile, tüm sektörler için yılı içerinde nakden iade alınmasına imkân tanınabilir. Böylece indirimli oranda teslimde bulunan işletmelerin finansman maliyetleri aşağıya çekilmiş olacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: Böyle bir uygulamanın, Hazinenin yaklaşık 6-8 milyar lirayı bir yıl erken iade etmesi sonucunu doğuracağı tahmin edilmektedir.

Son Söz Yerine;

Sonuç itibariyle devreden KDV sorunu, KDV’nin uygulanmaya başladığı 1985 yılından günümüze kadar varlığını sürdürmekte ve her geçen yıl tutar olarak katlanmak suretiyle çözümlenmesi daha da güç bir sorun halinde gelmektedir. Nitekim Avrupa Birliği uygulamalarından farklı olarak 1985 yılında yapılan bir tercihin sonucu olarak ortaya çıkan bu sorun nedeniyle işletmelerimiz uluslararası rekabette finansal olarak dezavantajlı bir konuma düşmekte, bu dezavantajı gidermek için düzenlenen çok sayıda istisna düzenlemesi ile KDV Kanunu daha da karmaşık bir hal almaktadır. Diğer taraftan, kendi teorisine aykırı bu uygulama, mükelleflerin vergiye uyum düzeyini de olumsuz etkilemektedir.

Dolayısıyla, bütçe imkanları dikkate alınarak belirlenecek bir yöntemle Devreden KDV’nin iadesi uygulamasına başlanılması, işletmelerin finansal olarak zor durumda bulunduğu bugünlerde hayati önem arz ederken, iade edilecek devreden KDV tutarının doğruluğunun tespiti ise dikkat edilmesi gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

İktisatçılar yoğun bir şekilde krizden çıkışın ülkeler, sektörler ve firmalar için U, W, V veya L şeklinde olabileceğini tartışıyorlar.

Kamu maliyecileri ise hem kamu bütçesi ve hem de kamu gelirleri boyutuyla bu konuyu ele almak durumundalar.

Para politikası ise büyüme, enflasyon, rezerv yönetimi, diğer Merkez Bankaları, borçlanma, emisyon gibi bir sürü konuyu gözetmek durumunda. Alınacak karar zor bir karar ancak, firmalar başka bir parayı, yani başkasına ait bir KDV’yi istemiyorlar, bilançolarında zaten görünen paraların iadesi Devletin firmalara olan borcunu ödemesinden başka bir şey değil. Bu açıdan bu verginin iadesi son zamanlarda çok tartışılan emisyon yaratma, para basma, helikopter money vb yöntemlere göre daha az enflasyonist etkilere sahip olacaktır.

Söz konusu düzenleme ve beklentiyle ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,