No         : 2020-62

Tarih     : 31 Mayıs 2020

Konu     : Mayıs Ayı Özet Mali/Vergisel Düzenlemeler

Çok yoğun ve belki de hayatımızda ilk defa bu kadar uzun bir süre evde geçirdiğimiz Mart ve Nisan ayından sonra mayıs ayı da baharın tüm renklerine rağmen “Evde Kal” çağrılarına uyulan bir ay olarak geçti. Üstüne bir de havaların ısınması ve Ramazan Bayramı ile birlikte ülke olarak önemli bir ekonomik sınavdan geçiyoruz. Bu arada bazı kısıtlamaların kaldırıldığını ve ekonominin kısmi olarak işlemeye başladığını da görüyoruz.

UNDP tarafından ölçülen insani gelişme endeksinin 1990’dan bu yana ilk kez bu yıl gerileme eşiğinde olduğu belirtiliyor. Yani, sadece bir ekonomik kriz değil çok ciddi bir beşerî krizle karşı karşıyayız.

Tüm toplum bazında bu salgının yayılım hızını önlemek adına başta sağlık olmak üzere ekonomik, hukuksal ve sosyal olarak birçok tedbir ve önlem kararları alınıyor. En son Nisan ayı gelişmelerini sizler için özetlemiştik. Şimdi de Mayıs ayı içerisinde gerçekleşen önemli mali konuları vergi, sosyal güvenlik ve diğer mevzuat değişmeleri başlıkları altında özet olarak sizlerin dikkatinize sunmak isteriz.

Bunun yanında iş dünyasına, çalışanlara ve tüm kesimlere destek amacıyla elde ettiğimiz bilgileri spesifik konu bazında Covid-19 web sayfamızdan izleyebilirsiniz.

Bu kapsamda olmak üzere güncel gelişmeleri konusunun birebir uzmanlarıyla beraber ayrı birer bülten olarak sizlerin bilgisine sunduk.

Bültenlerimizden faydalandığınızı ve keyif aldığınızı umuyor saygılar sunuyoruz. Siz değerli okurlarımızın incelenmesini ve analiz edilmesini istediğiniz konuları da gündemimize almak istiyoruz. Örneğin salgının vergi adaleti ve vergi yüküne olası etkilerini, özellikle sağlık çalışanlarının vergilendirme rejimini, sağlık sisteminde mali ve vergisel alanda yapılabilecek kolaylıkları, bu dönemde uygulanması gereken yaratıcı maliye politika önerilerini ve vergisel politika tedbirlerini, şirketlerin tedarikçileri ve ekosistemleri için yaptıkları iyi uygulama örnekleri bu kapsamda ele alınabilecek önerilerden bazıları. Sizlerden de konu önerisi yanında yapmış olduğunuz bu tür uzmanlık çalışmalarınız varsa daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaştırmak üzere bizlerle paylaşmanızı rica ederiz.

Ayrıca, üniversitede okuyan gençler için bir yarışma düzenledik. Covid-19 kapsamında yapılabilecek vergi politikası ve kamu maliye politikası önerilerini alıyoruz. Jüri tarafından değerlendirilen en iyi çalışmayı sizlerle de paylaşacağız. Öğrencilerimiz için sürprizlerimiz de olacak. Başvuru tarihini 15 Haziran 2020’ye kadar uzatıyoruz.

Şimdi ülkemizde mayıs ayı gelişmelerine ana konu başlıkları itibariyle bakalım. Mayıs ayı içinde uluslararası alanda yaşanan mali & vergisel konuları da ayrı bir seri bülten olarak sizlere sunuyor olacağız.

A. VERGİ ve SGK DÜZENLEMELERİ

  • %25 Kar Dağıtım Sınırına İlişkin Tebliğ: Ticaret Bakanlığı kar dağıtımına ilişkin sınırlamaya getirilen istisnaları bir Tebliğ ile açıklamıştır.
    • 17 Mayıs tarihinde yayımlanan Tebliğin 5nci maddesine göre istenen belgelerle birlikte Bakanlıktan uygun görüş alınması şartıyla aşağıda sayılan 3 konuda bu şirketler için istisna düzenlemesi yapılmıştır: Bu şirketler %25 sınırlamasına tabi olmayacaktır.
      • 120.000TL altındaki kar dağıtımları: Kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği ve hazine destekli kredi kefaleti kullanan ve halen kapanmamış kredi borç bakiyesi bulunanlar hariç olmak üzere, 120.000TL ve altında kâr payı dağıtımı kararı alan şirketler,
      • Sermaye taahhüt borcu olan şirketler: Dağıtımına karar verilen kâr payının yarısından fazlasını sermaye taahhüt borcunu kapatmak üzere dağıtacak olan şirketler,
      • Belli borcu olan şirketler: İmzalanan kredi sözleşmeleri veya proje finansman sözleşmeleri kapsamında 30 Eylül 2020 tarihine kadar muaccel hale gelen yükümlülüklerin nakden ifasında kullanacak şirketler.
    • Bu konuda uygulanacak usullerle ilgili ayrıntılı açıklamalara 2020-59 sayılı sirkülerimizden ulaşabilirsiniz.
  • Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin 1 Haziran tarihine kadar verilmesi gerekmektedir.
    • 17 Nisan 2020 tarihli ve 127 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 30 Nisan 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2019 hesap dönemine ait Kurumlar Vergisi beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 1 Haziran 2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.
  • Bazı ürünlerde ÖTV artırılmıştır.
    • 12 Mayıs 2020 tarih ve 2537 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile; 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan sigara ve muadili tütün mamullerinin asgari maktu vergi tutarları yeniden belirlenmiştir.
  • Gelir vergisi stopaj oranlarıyla ilgili düzenleme yapılmıştır.
    • 2569 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67nci maddesine göre finansman bonolarıyla kira sertifikalarından yapılan stopaj oranları değiştirilmiştir.
    • Değişiklik, kararın yayım tarihi olan 24 Mayıs 2020 tarihinden itibaren iktisap edilen söz konusu kıymetlerden elde edilen kazançlara uygulanacaktır.
    • Son dönemde bankaların kısa vadeli finansman bonolarını mevduata alternatif bir finansman kaynağı olarak kullanmasının neden olduğu kaybı gidermek amacıyla bireysel yatırımcıların kısa vadeli mevduattan ve finansman bonolarından elde ettiği faize uygulanan stopaj oranı eşitlenmiş oldu.
  • Kambiyo muamele vergisi 5 kat artırılmış ve fiziki teslimi olmayan altın satışı da vergiye tabi hale gelmiştir.
    • 2568 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, 7194 sayılı Yasa ile verilen yetki kullanılmış ve kambiyo satış tutarı üzerinden alınan binde 2 vergi, %1’e çıkarılmıştır.
    • Söz konusu vergi aşağıda sayılan istisnalar haricinde döviz alırken gerçek kişiler ve firmaların alım maliyetlerini %1 artıracak olup, elimizdeki veya kasamızdaki dövizleri bozdururken bir vergi maliyeti söz konusu olmayacaktır.
    • Aşağıda belirtilen kambiyo işlemlerinde ise BSMV sıfır oranında uygulanacaktır.
      • Bankalar ile yetkili müesseselerin kendi aralarında veya birbirlerine yaptıkları kambiyo satışları,
      • Hazine ve Maliye Bakanlığına yapılan kambiyo satışları,
      • Döviz kredisinin ödenmesine yönelik olarak, döviz kredisi kullanılan ya da kullanımına aracılık eden banka tarafından kredi borçlusuna yapılan kambiyo satışları,
      • Sanayi sicil belgesini haiz işletmelere yapılan kambiyo satışları,
      • İhracatçı Birliklerine üye olan ihracatçılara yapılan kambiyo satışları.
    • BSMV’nin kanuni oranı %15’tir. Kambiyo muamelelerinde oran matrahın binde ikisidir. Cumhurbaşkanı, vergiyi %1’e, kambiyo muamelelerinde ise sıfıra kadar indirmeye ve ayrıca kambiyo muamelelerinde on katına, vergiye tabi diğer muamelelerde ise kanuni seviyesine kadar artırmaya yetkilidir. Yani kambiyoda sıfır ile %2, diğer işlemlerde ise %1-15 arasında belirleme yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilmiştir.
    • Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayımlanan 21 Mayıs 2020 tarihli bir Genel Yazı ile de altının da kambiyo kapsamında vergilendirilmesi gerektiği açıklanmıştır.
      • “…vadesiz ve yatırım hesapları üzerinden fiziki teslimat olmaksızın yapılan altın alım satım işlemlerinin kambiyo işlemi olarak değerlendirilmesi… sebebiyle, bankalar nezdinde yatırım hesapları ve diğer (vadesiz, vb) hesaplar üzerinden fiziki teslimat olmaksızın yapılan altın satış işlemlerinin kambiyo işlemi kapsamında değerlendirilerek bu işlemler üzerinden yürürlükteki oranlara göre kambiyo muamele vergisi (BSMV) hesaplanması gerekmektedir.
  • E-defter oluşturma, imzalama ve yüklenme süresi uzatılmıştır.
    • e-Defter uygulamasına dâhil olan ve 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen mücbir sebepler kapsamında olmayan mükellefler tarafından, 1 Haziran 2020 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken,
      • aylık tercihte bulunan mükellefler için Şubat/2020 ile
      • üç aylık tercihte bulunan mükelleflerin OcakŞubat-Mart/2020 dönemleri e-Defterlerinin oluşturulma ve imzalanma süresi ile
      • aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresi
      • 19 Haziran 2020 Cuma günü sonuna kadar uzatılmıştır.
  • Geçici vergi ertelenmiştir.
    • 2020 yılı birinci geçici vergi beyannamesi yoğun baskılar ile ertelenmiştir.
    • 12 Mayıs 2020 tarihli ve 130 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 18 Mayıs 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020 1. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 28 Mayıs 2020 Perşembe günü sonuna kadar uzatılmıştır.
  • KDV Uygulama Genel Tebliğinde değişiklik yapılarak mücbir sebep döneminde KDV iade işlemleri için teminat uygulaması getirilmiştir.
    • 8 Mayıs 2020 tarihli ve 31121 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 32) ile;
    • 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 4 üncü maddesinde yer alan KDV beyannamelerinin (uzayan) verilme tarihini takip eden aybaşına kadar yapılacak iade taleplerine (ATU ve ön kontrol raporuna dayalı iadeler hariç) istinaden KDVİRA sistemi tarafından yapılan sorgulama sonucunda üretilen kontrol raporunda, alım yapılan mükelleflerin (alt mükellefler dahil) mücbir sebep nedeniyle KDV beyannamesi vermemesi ve/veya Ba-Bs bildiriminde bulunmamasından kaynaklandığı tespit edilen olumsuzluklara isabet eden kısmın iadesine yönelik düzenleme yapılmıştır.
    • Konuya ilişkin tüm ayrıntılar 2020-56 numaralı sirkülerde paylaşılmıştır.
  • GİB tarafından Elektronik Tebligat Sistemine ilişkin broşür yayımlanmıştır.
    • 456 ve 511 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde yer alan açıklamalar doğrultusunda; tebligatı yapan birim tarafından düzenlenen ve tebliği gereken belgelerin mükelleflerin elektronik adreslerine tebliğ edilmesine ilişkin detaylı açıklamaların yer aldığı “Elektronik Tebligat Sistemi” Broşürü kullanıma sunulmuştur.
    • Kurumlar vergisi mükellefleri ile ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlar (kazançları basit usulde tespit edilenlerle gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler hariç) e-Tebligat sistemini kullanmak zorundadırlar.
    • e-Tebligat ile gönderilen evrak, mükellefin elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş sayılacak ve ayrıca posta yoluyla gönderilmeyecektir.
  • e-defter kılavuzu güncellenmiştir.
    • 31.03.2020 tarihinde yayınlanan Elektronik Defter Uygulaması Saklama Kılavuzunda güncelleme yapılmıştır
  • Elektronik ortamda düzenlenen muhasebe fişlerine ilişkin kılavuz yayımlanmıştır.
    • Elektronik Defter Genel Tebliğinde açıklanmış düzenlemeler çerçevesinde e-Defter uygulamasına dahil olan mükellefler tarafından elektronik ortamda oluşturulan “muhasebe fişleri”nin içeriğinde yer alması gereken asgari bilgiler, dosya formatları ile bu belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesi sırasında uyulacak teknik usul ve esaslara ilişkin açıklamalara bu Kılavuzda yer verilmiştir.
    • e-Defter uygulamasına dahil olan mükellefler tarafından her bir belgeye ait yevmiye maddesi için düzenlenmesi gereken muhasebe fişlerinde asgari olarak bulunması zorunlu bilgiler ise Kılavuzda tablo olarak yer almaktadır:
    • Her iki kılavuza da http://www.edefter.gov.tr/anasayfa.html adresinden ulaşabilirsiniz.

VERGİ KONUSUNDA YAYIMLANAN ÖNEMLİ TEBLİĞLER

  • 312 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği yayımlanmıştır.
    • Vergiye uyumlu mükellefler için sağlanan %5 oranında gelir veya kurumlar vergisi indirimi ile ilgili ilave açıklamalar sağlanmıştır.
    • 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanununun 18 inci maddesiyle vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi düzenlemesinde birtakım değişiklikler yapılmıştı.
    • 312 seri nolu Gelir Vergisi Tebliği ile vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi müessesesine ilişkin açıklamaların yer aldığı 301 seri nolu Gelir Vergisi Tebliğinde 7194 sayılı Kanundaki değişikliklere paralel olarak gerekli değişiklikler yapılmıştır.
    • Uyumlu mükellef indiriminden gelir (ticari, zirai veya serbest meslek) ve kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilir. Basit usulde kazancı tespit edilenler faydalanabilmekte fakat, çok uyumlu olsa, hiç ceza yememiş ve milyonlarca TL vergi ödemiş olsa bile, kira, faiz, değer artışı, diğer kazanç ve irat gibi yıllık beyanname verse de çok fazla sayıda mükellef bu uygulamadan yararlanamamaktadır. Finans ve bankacılık sektöründe yer alanlar da yararlanma imkanına sahip değildir.
    • Hesaplanan %5 indirim tutarı ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilir. Ancak hesaplanan indirim tutarı, hiçbir şekilde 1 milyon TL’yi (bu yıl 1.4 milyon TL) geçemez.
    • Kanunda açıkça şart koşulmamış olsa da en az 3 yıldır mükellef olmayanlar da bu imkândan faydalanamıyor. Kanunda geriye doğru 3 ve 5 yıllık çeşitli cezalar yememiş olma, beyannameleri vs zamanında verme gibi kurallar varsa da bunlar, mükellefiyetleri bu süreleri kapsayanlar için geçerli olmalıdır. 2018 Ocak’ta işe başlayıp Nisan 2020 dahil tüm beyannamelerini zamanında vermiş ve ödemelerini yapmış bir mükellefin de pek ala bu imkândan faydalanabilmesi gerekir.
    • Tebliğe göre indirimden yararlanılabilmesi için mükelleflerin, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile (mesela 2019) bu beyannamenin ait olduğu yıldan önceki son iki yıla ilişkin olarak yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi beyannamelerini (2019 yılı örneğinde, 2017 Ocak ve sonrası beyannameler) kanuni süresi içerisinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerini de indirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla ödemiş olmaları gerekmektedir.
    • Kanuni süresi içerisinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak, kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler vergi indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir. Ancak, indirimden yararlanılabilmesi için bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de indirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla ödenmiş olması gerekmektedir.
  • 311 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği yayımlanmıştır.
    • 7194 sayılı Kanunla getirilen serbest meslek kazançlarında istisna uygulamasına ilişkin düzenlemeler, işverenlerce hizmet erbabına sağlanan ulaşım imkanına ilişkin istisna, amatör spor hakemlerine sağlanan ücretlere ilişkin istisna, binek otomobillerin giderleri ve amortisman tutarlarına getirilen kısıtlamaya ilişkin uygulama, 2020 yılında yürürlüğe giren ücretlerin vergilenmesine ilişkin değişiklikler, yeni gelir vergisi tarifesi, karşı tarafa yükletilen vekalet ücretinin vergilenmesine ilişkin yapılan düzenleme ve sporculara ödenen ücretlerin vergilendirilmesine ilişkin yapılan değişiklikler bu Tebliğle açıklanmaktadır.
    • Tebliğin mükelleflerin geçici vergi dahil uygulamaları açısından önemli sonuçlar doğuracağı için 27 Mayıs 2020 Çarşamba günü yani geçici verginin beyan edilmesinden bir gün önce yayımlanmış olması önem arz etmektedir.

 VERGİ KONUSUNDA YAYIMI BEKLEYEN TEBLİĞ TASLAKLARI

  • Taslak Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ (Seri No: 1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin yayımlanması beklenmektedir.
    • Söz konusu Taslak Gelir İdaresi Başkanlığı web sayfasının “mevzuat taslakları” bölümünden kaldırılmış olup yakın zamanda yayımlanması beklenmektedir.
    • Çok önemli sonuçları olacak bu Tebliğe ilişkin görüş ve önerilerimizi 2020-50 numaralı sirkülerde paylaşmıştık.
  • Mükellefiyet Kaydının Terkini ile ilgili VUK Genel Tebliğ Taslağı hazırlanmıştır.
    • Bilindiği üzere 7194 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununa “Mükellefiyet kaydının analiz ve değerlendirme sonuçlarına bağlı olarak terkini” başlıklı 160/A maddesi eklenmişti.
    • Söz konusu maddenin uygulamasına ilişkin açıklamalar ile usul ve esaslarına yönelik olarak Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği taslağı hazırlanmış ve GİB web sayfasında görüş ve öneriye açılmıştır.
  • İzaha Davet Tebliğ Taslağı hazırlanmıştır.
    • 6728 sayılı Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mülga 370’inci maddesinin “İzaha davet” başlığı altında yeniden düzenlenmesi suretiyle vergi sisteminde ihdas edilen “izaha davet” müessesinde 7194 sayılı Kanunun 25’nci maddesi ile değişiklikler yapılmıştı.
    • Bu kapsamda, yapılan değişiklikler çerçevesinde “izaha davet” müessesesinin uygulamasına ilişkin açıklamalar ile usul ve esaslarının belirlenmesine yönelik olarak Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği taslağı hazırlanmış ve görüş ve önerilere açılmak üzere GİB web sayfasında yerini almıştır.

Sosyal Güvenlik Mevzuatı

  • Kamu işletmelerinin ve mahiyet kodu farklı olan şirketlerin nakdi ücret tazminatından yararlanma imkânı var mıdır?
    • SGK yayımlamış olduğu bir genel yazı (11 Mayıs 2020 tarih ve E.5958383) ile nakdi ücret desteği kapsamında yapılacak çalışmalara esas olması bakımından, yazı eki listede yer alan mahiyet kodu 1-3 olan işyerleri ile siyasi partilere ilişkin işyerlerinin mahiyet kodu, unvan ve diğer yönleriyle tescil kayıtlarının güncellenmesi, belediyelere ait şirketlerin güncellemeleri yapılırken şirket hissenin %50’den fazlasının belediye veya bağlı/ilgili kuruluşuna ait olması halinde mahiyet kodunun 1 veya 3 olarak güncellenmesi; %50 ve daha azının belediye veya bağlı/ilgili kuruluşuna ait olması halinde ise belediye şirketi kodunun değiştirilmesi gerektiğini duyurmuştur.
    • Bu yazıdan anlaşılan, kamu veya belediye şirketlerinin her ne kadar her türlü vergisel vecibesini yerine getirse, İşkur ve SGK düzenlemelerine uygun olarak tüm prim beyannamelerini zamanında verip ödemelerini yapsa dahi bu imkândan faydalandırılmayacağı anlaşılmaktadır. Bu konunun yasal bir karşılığı bulunmamakta olup her türlü işveren ve işyerine bağlı çalışan ve İşkur ve SGK’ya tabi olanların bu haktan mahrum bırakılmaması gerekir.
  • Covid-19 İş Kazası veya Meslek Hastalığı Sayılır mı?
    • 2020/12 sayılı SGK Genelgesine göre Covid-19 bulaşıcı hastalık olması gerekçesiyle provizyon alınması gereken hastalık olarak tanımlanmıştır. Bu durumda iş sırasında bu hastalığa kapılanlar için iş kazası ve meslek hastalığı sayılmayacağı anlaşılmaktadır.
    • Konu iş hukuku açısından tartışmalı olup bu tür konulara karşı işverenlerin ve çalışanların hazırlıklı olması gerekir.

B. Ar-Ge & İnovasyon & Teşvikler Konusu

  • Döviz Kazandırıcı Hizmet Sektörleri İçin Markalaşma Destekleri Hakkında 2564 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 20 Mayıs 2020 günü Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    • Söz konusu Kararın amacı; döviz kazandırıcı hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren ve Türkiye’de yerleşik şirket, kurum ve kuruluşların markalaşmak için gerçekleştirdikleri faaliyetlere ilişkin giderler, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve ihracatçı birliklerinin TURQUALITY® Programı kapsamında şirket, kurum ve kuruluşların markalaşma sürecinde yurt içi ve yurt dışında vereceği desteklere ilişkin harcamalar, Türk markalarının pazara giriş ve tutunmalarına yönelik gerçekleştireceği her türlü faaliyet ve organizasyona ilişkin giderler ile hizmet sektörlerine yönelik olumlu Türk malı ve hizmeti imajının oluşturulması ve yerleştirilmesi için yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirilecek her türlü harcamanın Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan karşılanmasına dair usul ve esasların belirlenmesidir.
    • Anılan Kararda komite ve çalışma grupları, sunulan destek unsurları, marka destek programının esasları, Turquality destek programı, programların yürütülmesi, destek kapsamına alınmaya ilişkin işlemler, desteklerin başlangıç tarihleri, süre ve kapsamları, destek programları arasında geçiş, desteklenecek markanın tesciline ilişkin hükümler, destek kapsamına girmesi mümkün olmayan finans vb sektörler, başvuru belgelerinin ibrazı ve ödemeler, yurt dışı onay işlemleri, faaliyet ve harcama belgelerinin uygunluğu, son olarak da izleme ve değerlendirme, yanıltıcı durumlarda uygulanacak yaptırımlar ve yürürlükten kaldırılan 2015/9 sayılı Karar ile geçiş hükümleri ayrıntılı bir şekilde düzenlenmektedir.
    • Ayrıca Karar ekinde reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine ilişkin Ek-1 ile danışmanlık faaliyetlerine ilişkin Ek-2 numaralı listeler yayımlanmıştır. Danışmanlık kapsamında yönetim danışmanlığı, tasarım, hukuk ve bilişim danışmanlığı alt başlıkları desteklenmektedir.
  • Döviz Kazandırıcı Hizmet Sektörleri Markalaşma Desteklerine ilişkin başvuru süreleri uzatılmıştır.
    • Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; Ticaret Bakanlığı tarafından hizmet sektörlerine yönelik olarak uygulanan 2015/8 sayılı Döviz Kazandırıcı Hizmet Ticaretinin Desteklenmesi Hakkında Karar ile 2015/9 sayılı Döviz Kazandırıcı Hizmet Sektörleri Markalaşma Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki başvuru süreleri uzatılmıştır.
    • Buna göre; yararlanıcı ve işbirliği kuruluşlarının destek başvuru tarihleri ya da eksik belge ibraz süreleri 11 Mart 2020 ile 30 Haziran 2020 tarihleri (bu tarihler dahil) arasında dolan hak sahipleri için söz konusu tarihlerin (destek başvuru tarihi, eksik tamamlama tarihi) 27 Temmuz 2020 olarak uygulanması kararı alınmıştır.
    • Destek başvurusu ya da eksik belge ibrazı için gerekli olan bilgi ve belgeleri temin edebilen yararlanıcı ve işbirliği kuruluşlarının belirtilen ek süreyi kullanmaları zorunlu olmayıp mevzuatta yer alan sürelere göre işlemlerine devam edebileceklerdir.
    • Ayrıca, hizmet sektörlerine yönelik olarak uygulanmakta olan söz konusu destek programlarına ilişkin tüm başvuru ve inceleme süreçlerine devam edilmektedir.
  • Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Karar Yayımlanmıştır.
    • 27 Mayıs 2020 tarihli Resmî Gazeteyle yayımlanan 2573 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla ülkemizde faaliyette bulunan firmalar için sanal fuar, sanal ticaret heyeti ve e-ticaret sitelerine üyeliğe yönelik tasarlanan desteklerle alakalı düzenlemeler yapılmıştır.
    • E-ticaret sitesi başına yapılan giderlerin %60’ı (8.000TL üst limitle) Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanacaktır. (DFİF) En fazla 3 site ve site başına 2 yıl bu desteklerden yararlanma imkânı bulunmaktadır. 2020 sonuna kadar %60 yerine %80 destek oranı uygulanacaktır.
    • Sanal fuarlar ve sanal ticaret heyetlerine ilişkin giderlerin %50’si (50.000USD’ye kadar) desteklenecektir.
    • Bu kararlardan haksız yere yararlanılması durumunda müeyyideler uygulanır.
  • Ar-Ge Faaliyet Raporları: Ar-Ge &Tasarım Merkezlerinde yürütülen faaliyetlere ilişkin faaliyet raporlarının sunulması gerekmektedir.
    • Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesine İlişkin Uygulama ve Denetim Yönetmeliği’nin 21. maddesinin 8. fıkrası gereği Ar-Ge/Tasarım Merkezinde yürütülen faaliyetlere ilişkin faaliyet raporu, takvim yılını kapsayacak şekilde en geç Haziran ayı içinde Bakanlığa yazılı veya elektronik ortamda sunulmalıdır.
    • İlgili döneme ait faaliyet raporunun sistem üzerinden İşletme Yetkilisi veya Ar-Ge & Tasarım Merkezi Yetkilisi tarafından elektronik imza ile Haziran ayı sonuna kadar gönderilmesi gerekmektedir.
  • Ar-Ge’de Uzaktan Çalışma İmkânı: Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri ile Teknokent Firmaları için Uzaktan Çalışma Esnekliği uygulaması Haziran sonuna kadar uzatılmıştır.
    • Salgının etkilerini azaltmak amacıyla, 4691 sayılı Kanunla Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde bulunan veya 5746 sayılı Kanun çerçevesinde Ar-Ge ve Tasarım Merkezi olan firmalar için yeni bir uzaktan çalışma kararı daha yayınlanmıştır. Firmalar bu yeni karara göre mayıs ayında %100, haziran ayında ise %50 oranında istisna ve teşviklerden faydalanarak uzaktan çalışmaya devam edebileceklerdir.
    • Bu karar kapsamında; 27 Mayıs 2020’ye uzatılan uzaktan çalışma esnekliği, 31 Mayıs 2020’ye uzatılmıştır. 1 Haziran 2020’den başlayarak 30 Haziran 2020’ye kadar ise TGB ve Ar-Ge & Tasarım Merkezlerinde bildirime tabi personel sayısının 4691 veya 5746 sayılı Kanun kapsamında istihdam edilen personel sayısının yüzde 50’sini geçmemek veya bildirime tabi personele isabet eden toplam çalışma süresinin, ilgili kanunlar kapsamında istihdam edilen toplam personel sayısına isabet edecek toplam çalışma süresinin yüzde 50’sini aşmamak şartıyla uzaktan çalışmaya müsaade edilmesine karar verilmiştir.
  • İlerleme Raporları: TÜBİTAK projelerine ilişkin ilerleme raporlarının sunulması
    • Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB), Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) ve Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından desteklenerek yürürlüğe giren projeler kapsamında 30 Haziran 2020 tarihine kadar gönderilmesi gereken Gelişme/Sonuç/Dönem Raporlarının son gönderim tarihleri, Ülkemizde ortaya çıkan Koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında üç ay ertelenmişti.
    • Söz konusu raporların güncellenen tarihler doğrultusunda gönderilmesi hususunda gereken hassasiyetin gösterilmesi beklenmektedir.
  • Yeni Çağrılar: COVID-19 Konulu EUREKA Network Çağrısı için proje önerisi sunulması mümkündür.
    • EUREKA Programı kapsamında, COVID-19’a özgü ihtiyaçlara yönelik kısa ve orta vadeli yanıtlar bulmayı amaçlayan araştırma ve yenilik projeleri ortak çağrısı başvuruları için son tarih, 15 Mayıs 2020 (saat:17.00, CEST) olarak belirlenmiştir. Türk ortakların en geç 25 Mayıs 2020 saat 14:00’a kadar ulusal başvurularını tamamlamaları gerekmektedir.
  • KOSGEB Teknoyatırım başvuruları alınmaya devam etmektedir.
    • Koronavirüs (COVİD-19) Salgınından Korunmak Üzere Alınan Tedbirler Kapsamında Üretilecek Ürünler için KOSGEB- Teknoyatırım programı proje başvuruları halen devem etmektedir.
  • Patent Tabanlı Teknoloji Transferi Destekleme Çağrısı (Patent Lisans – 2020 – 1)
    • Patent Lisans – 2020 – 1 Çağrısı ile yükseköğretim kurumları, araştırma altyapıları, kamu kurumları, kamu araştırma merkez ve enstitüleri ve erken aşama teknoloji şirketleri tarafından yürütülen araştırma, geliştirme ve yenilik projeleri sonucunda ortaya çıkan ve patent ile korunan teknolojilerin lisanslama veya devir yolu ile Türkiye’de yerleşik sermaye şirketlerine aktarılması hedeflenmektedir.
    • Başvuru Tarihleri: Bu kapsamda TÜBİTAK Yenilik Destek Programı kapsamında bir çağrıya çıkılmıştır. Çağrı açılış tarihi 14 Mayıs 2020, ön kayıt için son tarih 17 Ağustos 2020, başvuruların PRODİS üzerinden alınması ise 15 Haziran-31 Ağustos 2020 arasıdır.
    • Başvuru Yapabilecek Kişi, Kurum ve Kuruluşlar: Müşteri kuruluş tanımına uyan sermaye şirketleri ve teknoloji sağlayıcı kuruluş tanımına uyan yükseköğretim kurumları, araştırma altyapıları, kamu kurumları, kamu araştırma merkezi/enstitüleri, teknoloji transfer ofisleri veya 4691 sayılı Kanun’a göre teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyet gösteren sermaye şirketleri bu Çağrı kapsamında proje önerisi sunabilir.
  • Siparişe Dayalı Ar-Ge Projeleri için KOBİ Destekleme Çağrısı (Sipariş Ar-Ge – 2020)
    • Sipariş Ar-Ge 2020-1 çağrısı ile müşteri gereksinimlerini karşılayan çözüm önerilerinin, KOBİ’ler tarafından Ar-Ge yolu ile ticarileşebilir çıktılara dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Çağrıya bir Müşteri Kuruluş ve en az bir Tedarikçi Kuruluş ortak başvuru yapılacaktır. Başvuru ve destek aşamalarında muhatap kuruluş Müşteri Kuruluş olacaktır. Tedarikçi Kuruluş KOBİ ölçeğinde olmalıdır. Bu kapsamda TÜBİTAK Yenilik Destek Programı kapsamında bir çağrıya çıkılmıştır. Çağrı açılış tarihi 14 Mayıs 2020, ön kayıt için son tarih 17 Ağustos 2020, başvuruların PRODİS üzerinden alınması ise 15 Haziran – 31 Ağustos 2020 arasıdır.
    • Bu çağrı kapsamında, projelerin kabul edilen bütçelerinin toplamı en fazla 30.000.000 TL olacaktır. Proje bütçesi ise en fazla 2.500.000 TL olacaktır. Proje: 1. Ürün/süreç geliştirme ve 2. Ticarileşme olmak üzere iki aşamadan oluşacaktır. Ürün/süreç geliştirme aşaması en fazla 24 aydır. Ticarileşme süresi ise sabit 24 ay olacaktır.

C. DİĞER ERTELEMELER

  • Tüketici hakem heyetlerinde hak kayıplarının önlenmesi amacıyla 15 Haziran’a kadar süre verilmiştir.
    • Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin geçici 3’üncü maddesine yapılan değişiklikle daha önce 30 Nisan’a kadar uzatılan süreler 15 Haziran’a kadar uzatılmıştır.
    • Devlet katkılı konut hesabı ödemelerinde kolaylık sağlanmıştır.
      • Buna göre ayda ikiden az olmamak üzere toplanan tüketici hakem heyetlerinin toplantılarının yapılması bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten,
      • İstenen bilgi ve belgelerin sunulması için verilen süreler, bilirkişilere raporlarını hazırlamaları için verilen süreler ve tüketici hakem heyetleri kararlarının taraflara tebliğ edilmesi için belirlenen süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 15/6/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durmuştur.
      • Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Bilgi ve belgelerin sunulması için verilen sürelerin bitimine durma süresinin başladığı tarih itibarıyla on beş gün ve daha az kalmış ise, bu süreler durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır.

D. FİNANS & BANKACILIK

  • BDDK 21.05.2020 tarihinde yapılan basın açıklamasında 100 gr ve üstü altın alım işlemlerinin 1 gün valörlü olarak gerçekleştirileceğini duyurmuştur.
    • “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 21.05.2020 tarih ve 9033 sayılı Kararı ile finansal piyasaların istikrarlı işleyişine ve kredi sisteminin etkin çalışmasına katkıda bulunulmasını teminen; 05.2020 tarihinden itibaren gerçek ve tüzel kişilerin günlük 100 gr ve üzerinde altın alım işlemlerinde, altının ilgilinin hesabına aktarılmasının ve/veya kullanıma açılmasının bir iş günü valörlü olarak gerçekleştirilmesine ve konunun Kuruluş Birlikleri vasıtasıyla tüm bankalara duyurulmasına karar verilmiştir.”
  • BDDK 20 Mayıs tarihli kararıyla bankalara yönelik plasman ve kredi hacmini daraltmıştır.
    • “Bankaların, yurtdışındaki konsolidasyona tabi kredi kuruluşu ve finansal kuruluş niteliğini haiz ortaklıkları ile yurtdışındaki şubeleri de dahil olmak üzere, yurt dışında yerleşik finansal kuruluşlara yapacakları TL plasmanlar, TL depo, TL repo ve TL kredilerin toplamının bankaların en son hesapladıkları yasal özkaynaklarının %0,5’i ile sınırlandırılmasına karar verilmiştir.”
  • TCMB ile Katar Merkez bankası arasındaki SWAP anlaşmasının tutarı 5 Milyar  USD’den 15 Milyar USD’ye yükseltilmiştir.
    • Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Katar Merkez Bankası arasında 17 Ağustos 2018 tarihinde imzalanan ikili para takası (swap) anlaşması tadil edilmiştir. Yapılan değişiklikle swap anlaşmasının tutarı 5 milyar ABD doları karşılığı Türk lirası ve Katar riyalinden 15 milyar ABD doları karşılığı Türk lirası ve Katar riyaline yükseltilmiştir.
    • Para takası anlaşmasının temel hedefi yerel para birimleri üzerinden gerçekleştirilen ticareti kolaylaştırmak ve iki ülkenin finansal istikrarına destek sağlamaktır.
  • BDDK finansal piyasalarda manipülasyon ve yanıltıcı işlemleri önlemek adına bir Yönetmelik yayımlamıştır.
    • 7 Mayıs 2020 Perşembe günü 31120 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yönetmelik Bankacılık Kanunun 76/A ve 93 ncü maddelerine dayanılarak hazırlanmış ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
    • Yönetmelik amaç, kapsam, tanımlar dışında finansal piyasalardaki manipülatif ve yanıltıcı işlemleri tanımlamıştır.
  • TCMB Sermaye Hareketleri Genelgesinde çok önemli değişiklikler yapmıştır.
    • Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar ve buna ilişkin mevzuat ile yabancı sermayeli şirketlerin sermaye hareketleri, ihracat, ithalat, döviz kazandırıcı işlemler, yurt içinden ve yurt dışından temin edilen krediler, döviz ile düzenlenemeyecek sözleşmeler ve denetim konuları belirlenmiştir.
    • Kararın 12’nci maddesine göre yabancı yatırımcılar tarafından Türkiye’ye yapılacak doğrudan yatırımlar Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ve buna bağlı oluşturulan mevzuat çerçevesinde gerçekleştirilir.
    • Özet olarak bugüne kadar, döviz gelirlerinin beyanı ve yıllık güncelleme, risk merkezi bildirimleri, yurt dışından gelen paraların kredi olup olmadığının takibinde bilgi belge ibrazı, yatırım teşvik belgesine dayalı döviz kredilerinde mükerrer kullanımın önlenmesi yeni veya mevcut şirket alımında istisna konularında değişiklikler yapılmıştır.
    • Son olarak yabancı gemilere yapılan dövizli satışları ve gümrüksüz mağaza kapsamında yapılan satışları döviz geliri kapsamına dâhil edilmiş, lisanssız elektrik üretim tesislerinin devri döviz geliri olmadan alınabilecek kredilere eklenmiş ve rotatif kredilerin kullandırılmasında kredi geri ödemeleri konusu düzenlenmiştir.
    • Bu değişikliklere ilişkin güncellemeleri sizlere ayrı bültenlerle duyurmaya devam edeceğiz.
  • TCMB 2019 Faaliyet Raporu yayımlanmıştır. TCMB 2018 yılı istatistiklerine göre toplam kurumlar vergisinin %12,4’ünü tek başına karşılamıştır.
    • TCMB yıllık faaliyet raporunu ayrıntılı bir şekilde, kurum olarak yapılanlar, 2019 yılına ilişkin genel bilgiler, istatistikler ve gelişmeler olarak duyurmuştur. Kısa ve özet bilgiler olarak;
      • TCMB, 30 Haziran 1930 tarihinde anonim şirket statüsünde kurulmuş ve 3 Ekim 1931 tarihinde Ankara’da faaliyetlerine başlamıştır.
      • TCMB’nin sermayesi 25.000 Türk lirası olup, hisseleri (A), (B), (C) ve (D) sınıflarına ayrılmıştır. (A) sınıfı hisse senetleri, TCMB sermayesinin yüzde 51’inden aşağı düşmemek koşuluyla Hazineye aittir.
      • Türkiye’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne ait olan para basma yetkisi TBMM tarafından süresiz olarak TCMB’ye devredilmiştir. Bu doğrultuda, ülkemizde banknot basma ve ihraç imtiyazı tek elden TCMB’ye aittir.
      • 25 Nisan 2001 tarihinde 1211 sayılı TCMB Kanunu’nda yapılan değişiklik ile TCMB’nin temel amacı fiyat istikrarını sağlamak olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte TCMB, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükûmetin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemekle görevlendirilmiştir.
      • 2019 yılı sonu itibarıyla, yurt içinde 17 Genel Müdürlüğü ve çeşitli illerde faaliyet gösteren 21 Şubesi; Frankfurt, Londra, New York, Washington, Pekin, Tokyo, Doha ve Kuala Lumpur’daki temsilcilikleri bünyesinde ekonomi müşavirlikleri ve ataşelikleri bulunan TCMB, toplam 3.874 personeli bulunmaktadır.
      • Tüketici enflasyonu, 2019 yılında önemli ölçüde gerileyerek yıl sonunda yüzde 11,8 olarak gerçekleşmiştir.
      • 2018 yılı vergi rekortmenleri listesine göre TCMB 10.610.547.065,28 TL kurumlar vergisi ile Türkiye’de kurumlar vergisi rekortmeni olmuştu. Bu tutar ülke olarak toplanan toplam kurumlar vergisinin %12,4’üne tekabül ediyor.
      • Bu yıl da karı üzerinden 11.051.920.643 TL kurumlar vergisi ödemesi beklenmektedir.
  • Merkezi Yönetim Borç İstatistikleri Yayımlanmıştır.
    • Merkezi yönetim brüt borç stoku 30 Nisan 2020 tarihi itibarıyla 1.575,6 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.
    • Borç stokunun 739,5 milyar TL tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 836,1 milyar TL tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluşmaktadır.
    • Mayıs 2020 dönemine ilişkin rakamlar 22 Haziran 2020 tarihinde yayımlanacaktır.
  • Bankalar Birliği salgınla mücadele kapsamında alınan genel önlemleri, bankaların aldıkları finansal tedbirleri, tavsiye kararlarını ve kendileri tarafından yapılan çalışmaları özetleyen bir bilgi notu yayımlamıştır.
    • 5 Mayıs tarihli Nota linkten ulaşabilirsiniz.
    • Ayrıca BDDK tarafından Türk Bankacılık Sektörü Temel Göstergeler Raporu (Mart 2020) de kurumun web sayfasında yayımlanmıştır.
    • Türkiye Bankalar birliği Risk Merkezi, kredi ve diğer finansal kuruluşlardan topladığı risk bilgileri üzerinden hazırladığı istatistik raporlarını kamuoyu ile paylaşmıştır. Rapora linkten ulaşabilirsiniz

E. DIŞ TİCARET VE GÜMRÜK SAHASI

  • Ticaret Bakanlığının Covid-19 web sayfası faydalı bilgileri bir araya getirmektedir.
    • Ticaret Bakanlığınca salgın hastalık döneminde ithalat, ihracat, iç ticaret ve gümrük işlemlerine ilişkin alınan önlemleri, mevzuat düzenlemelerini ve duyuruları toplu olarak yayımlamak üzere https://covid19.ticaret.gov.tr adresinde ayrı bir site oluşturulmuştur.
  • Artan Gümrük Vergileri: Çok sayıda ürüne ilave gümrük vergisi yükümlülüğü getirilmiştir.
    • 11 Mayıs 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2514 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile; yapı malzemeleri, beyaz eşya ürünleri, mücevherat, müzik aletleri gibi çok sayıda ürüne ilave gümrük vergisi getirilmiştir. Karar’da dönemler bazında uygulanacak ilave gümrük vergisi oranlarını gösterir Ek-1 ve Ek-2 olmak üzere iki farklı tablo yer almaktadır. 11.05.2020 – 30.09.2020 tarihleri arasında Ek-2 tabloda belirtilen oranlar, 01.10.2020 tarihinden itibaren ise Ek-1 tabloda belirtilen oranlar geçerli olacaktır.
    • Vergi artışı mükerrer Resmi Gazete ile gün içinde artırıldığı için yükümlülerin söz konusu Karardan beyannamelerini tescil ederken haberdar olmamaları nedeniyle, 11.05.2020 tarihinde tescil edilen ve BİLGE sistemi tarafından İGV hesaplanmamış olan beyannameler için söz konusu Karar uyarınca ek tahakkuk düzenlenmesi, ancak söz konusu ek tahakkuklarla alakalı olarak ayrıca cezai bir işlem yapılmamasına karar verilmiştir.
    • Ek-1 tablo ile belirlenen ilave gümrük vergisi oranlarının Ek-2 tablo ile belirlenen ilave gümrük vergisi oranlarına göre daha düşük belirlendikleri görülmekte olup, vergi yükünün 01.10.2020 tarihinden itibaren bir miktar azaltılacağı anlaşılmaktadır.
    • 20 Mayıs 2020 günü Resmî Gazetede yayımlanan 2565 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla da çok sayıda ürüne yönelik olarak ilave vergiler getirilmiştir. Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kararın yayımlandığı gün içinde ilave gümrük vergisi tahakkuku yapılmamış eşyaya ilişkin ilave tahakkuklar verilmiştir.
    • Kararın yayımı tarihinden önce ülkemize sevk edilmek üzere bir taşıması belgesi düzenlenerek yüklemesi yapılmış olan eşyanın en geç 15 gün içinde ithale ilişkin GB tescili yapılırsa Ek-2 yerine Ek-1’de yer alan oranda ilave gümrük vergisi tahsil edilir.
    • 17 Nisan 2020 tarih ve 2424 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla da çok sayıda eşyaya ilişkin olarak ilave gümrük vergisi yükümlülüğü getirilmişti.
  • İngiltere Brexit sonrasında uygulanacak gümrük vergisi oranlarına ilişkin tarife yayımlamıştır.
    • https://www.gov.uk/check-tariffs-1-january-2021 İngiltere ile ticareti olan firmalarımızın ürün kodlarıyla 1.1.2021’den itibaren geçerli olacak tarifeye ilişkin olarak vergi yükümlülüklerini kontrol etmelerini tavsiye ederiz. Ülkemiz ile UK arasında hali hazırda bir Serbest Ticaret Anlaşması bulunmamaktadır.
  • İhracı yasak ve ihracı kayda bağlı mallar ve ön izne bağlı mallar Tebliği güncellenmiştir.
    • 2020/8 sayılı İhracat Tebliği ile yapılan düzenleme ile ihracı yasak ve ön izne bağlı mallar listesinin 33-40 nolu satırları yürürlükten kaldırılmıştır.
      • Mart 2020’de bu listeye iki ayrı ürün grubu eklenmişti. 26 Mart 2020 tarihinde ihracı yasak ve öz izne bağlı mallar listesine eklenen ventilatör, yoğun bakım üniteleri, entübasyon tüpleri gibi ürünler bu liste kapsamından çıkarılmıştır.
    • 2020/9 sayılı İhracı Kayda Bağlı Mallara İlişkin Tebliğin 35-38 nolu satırları yürürlükten kaldırılmıştır.
      • 35- Etil Alkol 36- Kolonya 37- Dezenfektan 38- Hidrojen Peroksit
      • Bu satırlarda yer alan ürünler 2020/5 numaralı Tebliğ ile (18 Mart 2020 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan) kayda alınmıştı.
      • Uygulama olarak İhracı Kayda Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ kapsamındaki malların ihracından önce gümrük beyannamelerinin İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliğince kayda alınması gerekmektedir.

F. DİĞER MEVZUAT ALANI

  • Yatırım Teşviklerde ilave 1 yıl süre verilmiştir.
    • 2012/3305 sayılı Ana Kararnameye eklenen geçici 14’üncü maddeyle yatırımların tamamlanabilmesi için talep edilmesi halinde 1 yıla kadar ilave süre verilebilecektir.
    • Bu hak yarım kalan veya tamamlanmayan yatırımlardan 11 Mart 2020 tarihinde öce düzenlenen ve devam eden yatırımların tamamlanabilmesini teminen verilmektedir.
  • Sigortacılık Yönetmeliğine önemli değişiklikler yapılmıştır.
    • 9 Mayıs 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    • Sigorta sözleşmeleri ister doğrudan ister sigorta acentesi vasıtasıyla olsun, tarafların bir araya gelmeksizin uzlaşmalarına imkân sağlayan her türlü iletişim aracı kullanılarak akdedilebilecektir. Bu kapsamda mesafeli sözleşme akdetmek isteyenlerin, işi yürütebilecek şekilde gerekli organizasyon ve teknik alt yapıya sahip olması gerekir.
    • İkinci önemli bir düzenleme ise sektörde ciddi tartışmalara sebebiyet vermiştir. Yönetmeliğin “mal ve hizmet satışı ile bağlantılı olarak sunulan sigortalar” başlıklı 10 ncu maddesine göre asli işi sigorta aracılığı olmayan işletmeler, sundukları mal ve hizmetlerle birlikte, Yönetmelikte sayılan şartların tamamını sağlamak suretiyle sigorta hizmeti sunabileceklerdir.
    • Son olarak Yönetmelikte uzaktan satış cihazları ile pazarlama konusunda da değişiklikler yapılmıştır. Kiosk, web sayfası, mobil uygulamalar ile bu işlemler yapılabilmektedir.
  • Özel Tiyatro Projelerine Devlet Yardımı Uygulaması: Özel tiyatroların projelerine verilecek yardımlara ilişkin Yönetmelik değiştirilerek yapılacak yardımların miktarı artırılmış ve Covid-19 sebebiyle kolaylıklar sağlanmıştır.
    • Bu desteklerden Kültür ve Turizm Bakanlığınca oluşturulan sisteme kayıtlı tiyatrolar ile sanatçı tanıtma kartı sahibi gerçek kişiler yararlanmaktadır.
    • Başvurular her yıl 1-31 Temmuz arasında yapılmaktadır.
    • Tiyatrolara projelerinin %70’ine kadar ve 150.000TLY’ye kadar yardım yapılabilmektedir.
    • 5 Mayıs tarihli Yönetmelik değişikliğiyle, 2019-2020 sana sezonunda yerine getirilmesi gereken asgari sergilenme sayıları şartı aranmayacaktır.
  • Covid 19 kapsamında rahatlatıcı, düzenleyici bazı mevzuat değişiklikleri yapılmıştır.
    • Döviz bürosu olan bilinen yetkili müesseseler için rapor tarihleri uzatılmıştır.
    • Hazine ve Maliye Bakanlığının 14 Mayıs 2020 tarihli duyurusuna göre; 2019 yılı Kurumlar Vergisi beyannamelerinin verilmesine ilişkin sürelerin uzatılmasına bağlı olarak yetkili müesseselerin 2019 yılına ilişkin bilanço ve kar/zarar tablolarının Bakanlığımıza gönderilme süresi 15 Haziran 2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    • Bilindiği üzere, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’a İlişkin 2018-32/45 Sayılı Tebliğ’in 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yetkili müesseselerin yıllık bilanço ve kar/zarar tablolarının onaylı örneklerini ilgili oldukları yılı takip eden yılın en geç Nisan ayı sonuna kadar Bakanlığa göndermeleri gerekmektedir. Dolayısıyla; normal şartlarda her yılın Nisan ayı içerisinde herhangi bir uyarı veya bildirime gerek kalmaksızın önceki yıla ilişkin bilanço ve kar/zarar tablolarının onaylı örneklerinin Bakanlığa gönderilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
    • 14 Mayıs tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Tebliğler ile karayolu taşımacılığında taban & tavan ücret uygulamasına ve maliyet tavanlarına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
      • Tebliğin amacı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen COVID-19 salgını nedeniyle uygulanan tedbirler sonucunda karayoluyla yurtiçi yolcu taşımacılığı yapan firmaların üstlenmek zorunda kaldıkları ilave maliyetler dikkate alınarak, karayoluyla yurtiçi yolcu taşımacılığı alanında, 31 Temmuz 2020 tarihine kadar uygulanmak üzere taban ve Tebliğ ekinde yer alan tavan ücret tarifesini belirlemektir.
      • Tebliğ ile belirlenen tavan ücret tarifesine Katma Değer Vergisi (KDV) dahildir.
      • Ayrıca ikinci bir Tebliğ ile karayolu ile yurt içi yolcu taşımacılığı yapan işletmelere ilave kolaylıklar sağlanmıştır. Tebliğin amacı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen COVID-19 salgını nedeniyle uygulanan tedbirler sonucunda karayoluyla yurt içi yolcu taşımacılığı yapan firmalarımızın üstlenmek zorunda kaldıkları ilave maliyetler dikkate alınarak, karayolu yolcu taşımacılığı alanında terminal işletmeciliği yapmaya yetkili olan T1 ve T2 yetki belgesi sahibi işletmecilerin, terminallerden çıkış yapan taşıtlar ile terminal alanı içerisinde bulunan otoparkları kullanan taşıtlardan alabilecekleri tavan ücretlerini belirlemektir.
    • Paket Tur Yönetmeliğine aşağıdaki geçici madde eklenerek iadeye ilişkin 14 gün kuralı ve uygulanacak yöntemler açılanmıştır.
      • “Covid-19 salgını nedeniyle sözleşmenin feshi
      • Geçici Madde 1- Bu Yönetmeliğin 16 ncı maddesi kapsamında yapılan bedel iadelerinin, fesih bildiriminin paket tur düzenleyicisi veya aracısına ulaşmasından itibaren on dört gün içerisinde yapılması esastır. Ancak, COVİD-19 salgını nedeniyle, 5 Şubat 2020 tarihinden itibaren ifası öngörülen ve hava yolu ile ulaştırma içeren paket tur sözleşmelerine ilişkin bedel iadelerinde, paket tur düzenleyicisi veya aracısı tarafından hava taşıma işletmelerine ödenip belgelendirilen uçuş bedeli, uçuş yasağı kalktıktan sonraki altmışıncı günü izleyen on dört gün içerisinde katılımcıya iade edilir.
      • Katılımcının bilgilendirilmesi ve açık onayının alınması koşuluyla, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar hariç olmak üzere katılımcının ödemiş olduğu bedel, uçuş yasağı kalktıktan sonraki altmışıncı günü izleyen on dört gün içerisinde iade edilir.

Haziran ayına ilişkin gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız. Ayrıca Mayıs ayı gelişmelerini İngilizce olarak da sizlerle paylaşıyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Katkıları için teşekkürler sayın Dr. Ahmet Feyzioğlu & Yasemin Gündoğdu

İlker Ersoy & Bulut Bellet & Bahar Uçar

 

 

 

Taxademy Bülten

2020-61

Tarih            : 29 Mayıs 2020

Konu     : Teknokent ve Ar-Ge & Tasarım Merkezleri 30 Hazirana kadar uzaktan çalışabilecekler

Pandemi kapsamında her kurum alınan kararla kapsamında kendi alanına ilişkin düzenlemeler yapmıştır. Ar-Ge ve Tasarım Merkezlerinde de T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 4691 sayılı Kanuna göre kurulan TGB’lerde (Teknoloji Geliştirme Bölgeleri) yer alan firmalar ve 5746 sayılı Kanuna göre kurulan Ar-Ge/Tasarım Merkezleri için bir dizi uzaktan çalışma önlemi alınmış ve firmaların 27 Mayıs 2020 tarihine kadar %100 eforla, Dışarıda Geçen Süre bildirimi de yaparak uzaktan çalışmalarının önü açılmıştı.

Covid-19 pandemisinin etkilerini firmalar ve çalışanlar adına azaltmak amacıyla, 4691 sayılı Kanunla Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde bulunan veya 5746 sayılı Kanun çerçevesinde Ar-Ge ve Tasarım Merkezi olan firmalar için yeni bir uzaktan çalışma kararı daha yayınlanmıştır. Firmalar bu yeni karara göre mayıs ayında %100, haziran ayında ise %50 oranında istisna ve teşviklerden faydalanarak uzaktan çalışmaya devam edebileceklerdir.

Bu karar kapsamında;

  • 27 Mayıs 2020’ye uzatılan uzaktan çalışma esnekliği, 31 Mayıs 2020’ye uzatılmıştır.
  • 1 Haziran 2020’den 30 Haziran 2020’ye kadar ise TGB’lerdeki ve Merkezlerdeki bildirime tabi personel sayısının 4691 veya 5746 sayılı Kanun kapsamında istihdam edilen personel sayısının yüzde 50’sini geçmemek veya bildirime tabi personele isabet eden toplam çalışma süresinin, ilgili kanunlar kapsamında istihdam edilen toplam personel sayısına isabet edecek toplam çalışma süresinin yüzde 50’sini aşmamak şartıyla uzaktan çalışmaya müsaade edilmesine karar verilmiştir.

İlgili kararda ayrıca muafiyet, destek ve teşviklerden yararlanılabilmesi için firmaların dışarıda geçirilen sürelere ilişkin bildirimlerinin yapılmasına devam edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Teşekkürler sayın Yasemin Gündoğdu

Saygılarımızla,

Taxademy Bülten

 No : 2020-56

Tarih : 8 Mayıs 2020

Konu :518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği İle İlan Edilen Mücbir Sebep Döneminde KDV İade Uygulaması

26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (VI/Ç-1.) bölümünden sonra gelmek üzere başlığı ile birlikte aşağıdaki bölüm eklenmiştir.

Bilindiği üzere, 24/3/2020 tarihli ve 31078 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Çin Halk Cumhuriyetinin Vuhan kentinde ortaya çıkan ve birçok ülkeye yayılan Koronavirüs (COVID-19) salgınından ve bu kapsamda alınan tedbirlerden doğrudan etkilenen ve mezkur Tebliğ ile belirlenen mükelleflerin mücbir sebep halinde olduğunun kabul edilmesi uygun bulunmuş ve mücbir sebep kapsamında bulunan mükelleflerin ilgili dönemlere ilişkin KDV beyannamelerinin verilme süresi ileri tarihe uzatılmıştır.

Mücbir sebep döneminde KDV iade taleplerinin yerine getirilmesinde, bu Tebliğin muhtelif bölümlerinde iade türleri itibarıyla belirlenen usul ve esaslar korunmakla birlikte, 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 4 üncü maddesinde yer alan KDV beyannamelerinin (uzayan) verilme tarihini takip eden aybaşına kadar yapılacak iade taleplerine (ATU ve ön kontrol raporuna dayalı iadeler hariç) istinaden KDVİRA sistemi tarafından yapılan sorgulama neticesinde üretilecek “KDV İadesi Kontrol Raporu”nda yer alan sonuçlar bakımından aşağıda belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda işlem tesis edilmesi uygun görülmüştür.

 Tebliğde Yer Alan Çözüm Nedir?

Mücbir sebep hallerinden yararlanarak KDV Beyanları Temmuz ayı sonuna ertelenmiş olup, bunlardan mal ve hizmet alanların bu alımları ile ilgili yüklendikleri KDV’nin iadesi için temmuz ayı sonunun beklenecek olmasından kaynaklı öngörülen çözüm; Teminatla iade yapmaktır. Tebliğe göre mücbir sebepler kapsamında KDV beyanları ertelenen mükelleflerden alınan mal ve hizmetlerle ilgili yüklenilen KDV tutarları bu mükellefler KDV beyannamesi verinceye kadar teminat gösterilmek kaydıyla iade edilebilecektir. Bu kapsamda;

Mahsuben İadelerde;

KDVİRA (KDV İadesi Risk Analizi) sistemi tarafından yapılan sorgulama neticesinde üretilen kontrol raporunda, alım yapılan mükelleflerin (alt mükellefler dahil) mücbir sebep nedeniyle KDV beyannamesi vermemesi ve/veya Ba-Bs bildiriminde bulunmamasından kaynaklandığı tespit edilen olumsuzluklara isabet eden kısmın mahsuben iadesi;

  • HİS (Hızlandırılmış İade Sistemi) sertifikası sahibi mükelleflerin iade taleplerinde, bu tutarın %12,5’i oranında,
  • İTUS (İndirimli Teminat Uygulaması Sistemi) sertifikası sahibi mükelleflerin iade taleplerinde, bu tutarın %25’i oranında,
  • HİS ve İTUS sertifikası sahibi olmayan mükelleflerin YMM raporu, vergi inceleme raporu veya teminat aranmayan iade taleplerinde %50’si oranında, YMM raporu, vergi inceleme raporu veya teminat aranan iade taleplerinde ise bu tutarın %120’si oranında

Nakden İadelerde;

KDVİRA (KDV İadesi Risk Analizi) sistemi tarafından yapılan sorgulama neticesinde üretilen kontrol raporunda, alım yapılan mükelleflerin (alt mükellefler dahil) mücbir sebep nedeniyle KDV beyannamesi vermemesi ve/veya Ba-Bs bildiriminde bulunmamasından kaynaklandığı tespit edilen olumsuzluklara isabet eden kısmın nakden iadesi;

  • HİS (Hızlandırılmış İade Sistemi) sertifikası sahibi mükelleflerin iade taleplerinde, bu tutarın %30’u oranında,
  • İTUS (İndirimli Teminat Uygulaması Sistemi) sertifikası sahibi mükelleflerin iade taleplerinde, bu tutarın %60’ı oranında,
  • HİS ve İTUS sertifikası sahibi olmayan mükelleflerin iade taleplerinde, bu tutarın %120’si oranında teminat verilmesi halinde verginin iadesi yapılacaktır.

Değerlendirme

 Tebliğde, YMM raporu ile yapılacak nakdi iadeler için yapılması zorunlu olan karşıt inceleme yükümlülüğünün COVİD-19 salgını nedeniyle gerçekleştirilemiyor olması sorununa herhangi bir çözüm getirilemediği görülmektedir.

Getirilen çözüm sadece teminat gösterebilecek finansal duruma sahip firmalar için bir alternatif olabilir. Özellikle teminat almanın da maliyetlerinin olduğu göz ardı edilmemelidir.

Söz konusu düzenleme ve KDV iade süreçleriyle ilgili beklentilerle ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için dolaylı vergiler ve KDV iadesi danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Teşekkürler sayın İbrahim Aksoy

Saygılarımızla,

 Taxademy Uluslararası Bülten

 No         : 2020-55

Tarih     : 8 Mayıs 2020

Konu     : Uluslararası Mali / Vergisel Gelişmeler

Merhaba,

Değerli okurlarımız,

Sizlerle uluslararası maliye ve verginin önemine binaen birlikte çalıştığımız yurt dışı networklerden ve OECD gibi uluslararası kuruluşlardan gelen bilgileri de süzerek uluslararası vergi ve mali politikalar konusundaki gelişmeler konusunda da bilgi ve değerlendirmelerimizi paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz.

COVID-19 salgını sonrası belirsizlikler devam ederken, en azından öngörülebilir gelecekte bizleri etkileyebilecek bazı önemli vergisel ve mali konuları derlediğimiz bültenler aracılığıyla sizlerle paylaşmak isteriz.

Bu vesile ile tüm dünyaya daha sağlıklı ve huzurlu günler dileriz.

 Covid-19 Salgını Sonrası Ülkelerde Alınan Tedbir ve Önlemler

Birlikte çalıştığımız üye ülke firmaları 50 ülkeye ilişkin kaynaklarını bir araya getirerek COVID-19 salgını sonrası ülkelerin almakta olduğu ekonomik ve mali tedbirleri özetleyen ve geleceğe yönelik öngörülerini paylaştıkları bir rapor hazırladılar. Dönemsel olarak güncellenen bu raporların yayımlanan son haline aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.taxand.com/our-thinking/taxand-firms-respond-to-covid-19-outbreak/

Bu raporların özetinde; sınır ötesi mal ve insan hareketleri çok önemli oranda kısıtlandığı için, çok uluslu şirketlerin sınır ötesi operasyonlarının belirsiz bir süre için sekteye uğrayacağı ve buna bağlı olarak uluslararası vergilendirme konularında (Transfer Fiyatlaması, ülke bazında vergi raporlaması, ön fiyatlandırma anlaşmaları) koşulların gerektirdiği değişiklikler ortaya çıkabileceği, bu durumda şirketlerin mevcut vergiye uyum modellerinin de gözden geçirilmesi gerekeceği anlaşılıyor.

Ayrıca, Almanya, İtalya, İspanya, Kanada ve çoğu örnekte Merkez Bankaları ve ekonomi & maliye politikalarını şekillendiren kurumların açıklamış oldukları durgunluk karşıtı istikrar ve mali önlem paketleri de yapılan mücadelenin önemini ortaya koyuyor. Alınan tüm önlemlerin belli bir formatta izlendiği ülke raporlarına OECD web sayfasından ulaşabilirsiniz:

http://www.oecd.org/coronavirus/en/

OECD tarafından hazırlanan “Country Policy Tracker” sayfasında harita üzerinden ilgili ülkeyi seçmeniz yeterli, tüm ülkeleri alınan genel önlemler, maliye politikası araçları, parasal düzenlemeler, özel sektöre destekler ve diğer önlemler olarak sıralamaktadır.

  • Net Tür Teşvikler Yapılıyor? Benzer şekilde Avrupa Birliği, ABD ve Avrupa ülkeleri geniş çaplı istikrar ve destek paketleri açıklamaktalar. Dünya ekonomisinin motoru olan ve herkesin gözünün üzerinde olduğu ABD, faiz indirimleri yanında 2 trilyon dolar, Almanya da 500 milyar avroya yakın bir bütçe ayırmıştır. Almanya’nın çok iyi bir iletişim stratejisi ile yıllardır biriktirdiği cari fazlayı bu iş için harcayacağını deklare etmesi dünya ekonomisi açısından da özel bir anlama sahiptir. http://www.oecd.org/coronavirus/en/#country-profiles
  • Hangi Alanlarda Düzenlemeler Var? OECD web sayfasında ayrıca, uygulanan politika tedbirleri sektörler ve konular bazında da takip edilmektedir. İlginizi çekmesi açısından aşağıdaki öneri setlerinin hem hükümetler hem de sektör kuruluşları ve firmalar tarafından iyi takip edilmesi önerilmektedir:

http://www.oecd.org/coronavirus/en/#policy-responses

    • Covid-19 Ardıl Şoklara Karşı Gelecek Tedbirleri
    • İstihdam ve İşgücü Piyasaları
    • Gıda ve Tarım Alanı ve Tedbirler
    • Olası Devletleştirme ve Şirket Kurtarmalarının İyi Yönetimi
    • Yatırım ve Doğrudan Sermaye Yatırımlarının Geleceği
    • Vergi ve Kamu Maliyesi Alanında Tedbir Önerileri
    • Finansal Piyasalar İçin Öncelikler
    • Rekabetin Korunması Alanında Ülkelere Düşen Ödevler
    • KOBİ Niteliğinde İşletmelerin Korunması
    • Turizm Gibi Derin Etkilenen Sektörlere İlişkin Yapılanlar
    • Sağlık Alanında Tedbirler (Afrika Gibi Özel Örnekler)
    • Çevre ve İklim Konusunda Yapılanlar
    • İnovasyon ve Açık Biliminin Faydaları Raporu
    • Dijitalleşmenin Sürdürülmesi Çalışması
    • Uzaktan Eğitim ve Okulların Tekrar Açılması
    • Yönetişim Alanında İyi Örnekler
    • Tedarik Zinciri Önlemleri ve Gidilen Yer
    • Şehir ve Bölgelerin Aldığı Kentsel Önlemler

Şimdi diğer detaylara bakalım:

 Bu dönemde Türkiye’de gerçekleşen uluslararası vergilendirme, yatırımların korunması ve uluslararası sosyal güvenlik alanındaki önemli gelişmeleri de şu şekilde özetleyebiliriz: 

  •  Doing Business 2020 raporu yayımlanmıştır. Türkiye raporda 190 ülke arasında iş yapma kolaylığı sıralamasından 33 ncü sırada yer almaktadır.
    • Dünya Bankası tarafından 17 yıldır yayımlanan ve 12 boyutla bir iş (limited şirket) kurulmasını belirlenen parametrelerle ölçen ve 190 ülkenin analiz edildiği rapor 2019 sonuçları itibariyle kamuoyu ile paylaşılmıştır.
    • Bir işin kurulmasına ilişkin olarak; kuruluş, yapı ruhsatları, elektrik bağlanması, tapu (mülkiyet), kredi imkanları, azlık pay sahipleri, vergi ödemeleri, sınır ötesi ticaret, sözleşmelerin icrası, ödemeler, işgücü işlemleri ve kamu ihaleleri baz alınmaktadır. Son iki alan henüz hesaplamaya dahil edilmemiştir.
    • Kamu ihalelerinin sonuçlarının çok çarpıcı olması beklenmekte olup, bir sonraki raporda ele alınacağı açıklanmıştır.
    • Bu yıl içerisinde aldıkları önlemlerle Suudi Arabistan, Ürdün, Togo, Bahreyn, Tacikistan, Pakistan, Kuveyt, Çin, Hindistan ve Nijerya’nın puanları yükselmiştir.
    • Türkiye ise 33 ncü sırada Fransa’dan sonra listede yer almakta ve İtalya, Hollanda, İsviçre ve Polonya gibi ülkelerin önünde yer almaktadır.
    • İş yapış kolaylığı listesinde ilk 50 ülke arasında 2 Afrika ülkesi varken, Latin Amerika’dan hiçbir ülke bulunmamaktadır.
    • Özellikle Covid-19 pandemi sırasında ve sonrasında Türkiye’nin avantajıyla ön plana çıkması için atılması gereken adımlarla beraber ülkemizin krizi daha az hasarla atlatması mümkündür.
  • Avrupa Ekonomik Görünüm Raporu yayımlanmıştır. Türkiye ile ilgili olarak da 2 sayfalık bir analiz bulunmaktadır.
  • Türkiye’nin imzalamış olduğu “Yatırımların Karşılıklı Teşviki Anlaşmaları”nın sayısı artmaktadır.
    • Müzakereleri “Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü” tarafından yürütülen, 108 ülkeyle imzalamış olduğumuz “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşması” bulunmaktadır.
    • Yabancı bir ülkede yatırım yapan yatırımcılar için büyük önem taşıyan; yatırımcıya ev sahibi ülke tarafından uygulanacak muamelenin sınırlarının belirlenmesi,  yatırım yaptıkları ülkelerdeki temel hak ve menfaatlerinin uluslararası hukuk temelinde korunması, kar transferlerinin güvence altına alınması, ev sahibi devletçe yapılması muhtemel kamulaştırma işlemlerinin şartlarının belirlenmesi ve uyuşmazlık halinde uluslararası tahkime başvurulması gibi “olmazsa olmaz” hükümler içeren temel nitelikte anlaşmalardır.[1]
    • Genel olarak YKTK Anlaşmaları, yabancı yatırımcılara milli muamele ve en çok gözetilen ulus (MFN) prensipleri çerçevesinde muamele edilmesini, kamulaştırma veya devletleştirme halinde yatırımın gerçek bedelinin gecikmeksizin ödenmesi ve transferini, transferlerin gecikmeksizin yapılmasını, savaş veya iç karışıklık hallerinde milli muamele ilkesi çerçevesinde zarar gören yatırımcılara tazminat ödenebilmesini ve yatırımcılarla devlet arasında herhangi bir uyuşmazlığın ortaya çıkması halinde yabancı yatırımcıların daha objektif ve hızlı işlediği gerekçesiyle tercih ettiği uluslararası tahkim imkanının tanınmasını garanti altına almaktadır.
    • En son Mart ve Nisan aylarında Cibuti, Karadağ, Özbekistan ve Zambiya ile bu anlaşmaların onaylanması hakkında Kararnameler yayımlanmıştır.
    • Bu anlaşmaların tamamı ve Covid-19 sürecinde önemine ilişkin bir Rehberi yakında sizlerin istifadenize sunuyor olacağız.
  • Türkiye’nin ikili sosyal güvenlik sözleşmelerinin sayısı 32’yi bulmuştur.
    • Moğolistan ve Kırgız Cumhuriyeti ile imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşmaları Nisan 2020 için uygun bulunmuştur.
    • Moldova ile Türkiye arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşmasının uygulanmasına ilişkin idari anlaşmanın onaylanmasına dair 2472 sayılı Karar 22 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    • Bu anlaşmalar taraf ülke vatandaşlarının eşit işlem görmesi, sigortalılık birleştirmesi, sağlık, aile, yaşlılık, ölüm vb yardımlarından yararlanma, uygulanacak sigorta kolları, aylıkların hesaplanması, hizmet birleştirmesi, anlaşmazlıkların çözümü gibi sigortalıları ilgilendiren çok önemli konuları düzenlemektedir.
    • Sosyal güvenlik anlaşmalarının uygulama şekli ve bu konudaki hak ve yükümlülükleriniz için 2020-14 sayılı Rehberimize göz atabilirsiniz.
  • Türkiye’nin çifte vergileme önleme anlaşmalarının sayısı artmaktadır.
    • Türkiye’nin imzaladığı 93 anlaşmadan 86 tanesi yürürlüktedir. Bu anlaşmalardan 27 tanesi AB üyesi ülkelerle imzalanmıştır. Ayrıca, Lüxemburg, Singapur, Malezya, Güney Afrika ve Belçika ile imzalanmış mevcut anlaşmaları tadil eden protokoller mevcuttur.
    • Türkiye ile Fildişi Sahili arasında imzalanan çifte vergileme anlaşması onaylanmış ve Ukrayna ile imza edilmiş olan Çifte Vergileme Anlaşmasını değiştiren Protokol Nisan 2020 içinde uygun bulunmuştur.
    • Diğer 5 ülkeyle ise; ya ikinci revize edilmiş anlaşma yapılmış ya da yeniden bir anlaşma imzalanmıştır. Ayrıca Türkiye’nin çok taraflı bilgi değişimi sözleşmelerine ve mevcut anlaşmalarda yer alan bilgi değişimi maddelerine ek olarak, Jersey, Guernsey, Man Adası, Bermuda ve Cebelitarık ile imzalanmış bilgi değişim anlaşmaları bulunmaktadır.
    • Müzakereleri Devam Eden Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları: Hollanda, İsveç ve Lüksemburg ile mevcut anlaşmaların revize edilmesi, Afganistan, Gana, Kamerun, Küba, Libya, Mali, Mozambik, Nijerya, Sri Lanka ve Tanzanya ile ÇVÖA imzalanması için müzakereler ise devam etmektedir.
  • Türkiye’de yıllardır beklenen Transfer Fiyatlandırması düzenlemesi yapılmış ve Taslak Tebliğ Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından görüş ve önerilere açılmıştır.
    • 25 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 2151 sayılı “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile transfer fiyatlandırması mevzuatında çeşitli değişiklikler yapılmıştı.
    • Buna göre, Kararname’de belirlenen hadleri aşan şirketler genel rapor (masterfile), yıllık transfer fiyatlandırması raporu (local file) ve ülke bazlı raporlama (Country-by-Country Reporting) şeklindeki üçlü dokümantasyon yükümlülüklerine tabi olacaktır.
    • Yapılan düzenlemede ilişkinin doğrudan veya dolaylı olarak ortaklık kanalıyla oluştuğu durumların örtülü kazanç dağıtımı kapsamında sayılması için en az %10 oranında ortaklık, oy veya kâr payı hakkının olması şartı aranacağı belirtilmektedir.
    • Yeni düzenleme ile transfer fiyatlandırması belgelendirme yükümlülüklerini tam ve zamanında yerine getiren mükellefler için %50 oranında indirimli vergi ziyaı cezası uygulaması öngörülmüştür. Böylece, ödevlerini tam ve zamanında yerine getiren mükellefler ile hiç yerine getirmeyen ya da eksik yerine getiren mükellefler arasında bir ayrım yapılması söz konusu olmuştur. Bu konuda Taslak Tebliğde çeşitli örnekler yer almaktadır.
    • Kararname’de belirlenen hadleri aşan şirketlerin genel rapor (masterfile), yıllık transfer fiyatlandırması raporu (local file) ve ülke bazlı raporlama (Country-by-Country Reporting) şeklindeki üçlü dokümantasyon yükümlülükleri olup olmadığını sıkı bir şekilde takip ve tespit etmelerini tavsiye etmekteyiz.
    • Özellikle uygulamaya yönelik detay açıklamaların yer aldığı Taslak Tebliğe çok uluslu firmaların görüş ve önerilerini iletmeleri faydalı olacaktır.
    • Bunun yanında, toplam konsolide grup geliri 750 Milyon Avro ve üzerinde olan çok uluslu Türk şirket gruplarının ülke bazlı raporlama ile Türk Mali İdaresi ile paylaşacakları bilgiler uluslararası anlaşmalar dahilinde diğer ülkeler ile de paylaşılacak; aynı zamanda diğer ülkeler de Türkiye ile bu bilgileri karşılıklı olarak paylaşacaklardır. O nedenle, ülke bazlı raporlamanın Türk şirket grubuna etkisinin de ayrıca değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    • 2151 sayılı “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile ilgili mükellefin yükümlülüklerine bağlı olarak aşağıdaki belgelerden birinin, bir kaçının ya da tamamının hazırlanması gerekebilir.
      • Genel Rapor (Masterfile),
      • Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporu (Local File)
      • Ülke Bazlı Raporlama (Country-by-Country Reporting)

Her ay yayımlamış olduğumuz uluslararası mali bültenler ile sizlere vergi, finans, uluslararası kamu maliyesi, sosyal güvenlik ve yatırımların korunması ve teşviki alanında yapılan tüm çalışmaları duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende yer alan herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

[1] https://tuys.sanayi.gov.tr/anlasmalar/yktk

Taxademy Bülten

 No         : 2020-53

Tarih     : 30 Nisan 2020

Konu     : Nisan Ayı Özet Mali/Vergisel Düzenlemeler

Merhaba,

Çok yoğun ve belki de hayatımızda ilk defa bu kadar uzun bir süre evde geçirdiğimiz mart ayından sonra Nisan ayı da baharın tüm renklerine rağmen “Evde Kal” çağrılarına uyulan bir ay olarak geçiyor. Üstüne havaların ısınması ve kutsal Ramazan ayı ile birlikte ülke olarak önemli bir imtihandan geçiyoruz.

Bu kapsamda tüm toplum bazında bu salgının yayılım hızını önlemek adına başta sağlık olmak üzere ekonomik, hukuksal ve sosyal olarak birçok tedbir ve önlem kararları alınmıştır. En son Mart ayı gelişmelerini sizler için özetlemiştik. Şimdi de Nisan ayı içerisinde gerçekleşen önemli mali konuları vergi, sosyal güvenlik ve diğer mevzuat değişmeleri başlıkları altında özet olarak sizlerin dikkatinize sunmak isteriz.

Bunun yanında iş dünyasına, çalışanlara ve tüm kesimlere destek amacıyla elde ettiğimiz bilgileri spesifik konu bazında Covid-19 web sayfamızdan izleyebilirsiniz.

Bu kapsamda olmak üzere bu ay içinde, Covid-19 sürecinde iç denetime düşen rolleri, Türkiye ve OECD ülkelerinin sağlık sistemlerinin mukayesesini, salgının sosyolojik analizini, 200 milyara yaklaşan devreden KDV’nin iade edilmesi önerisini, yeni transfer fiyatlandırması tebliğ taslağını, kamu taşınmazları açısından yapılan erteleme düzenlemelerini, salgının kamu ihalelerine etkisini, bankacılık ücretlerinde yapılan indirim ve düzenlemeler ile vergi açısından işlemeyen süreleri konusunun birebir uzmanlarıyla beraber ayrı birer bülten olarak sizlerin bilgisine sunduk.

Bültenlerimizden faydalandığınızı ve keyif aldığınızı umuyor saygılar sunuyoruz. Bu kapsamda incelenmesini ve analiz edilmesini istediğiniz konuları da gündemimize almak istiyoruz. Örneğin salgının vergi adaleti ve vergi yüküne olası etkileri, sağlık sisteminde, özellikle sağlık çalışanlarının vergilendirme rejimi, bu dönemde uygulanması gereken yaratıcı maliye politika önerileri, şirketlerin tedarikçileri ve ekosistemleri için yaptıkları iyi uygulama örnekleri bu kapsamda ele alınabilecek önerilerdir. Sizlerden de hem konu önerisi hem de bu tür uzmanlık çalışmalarınızı daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaştırmak üzere bekleriz.

Şimdi Nisan ayı gelişmelerine ana konu başlıkları itibariyle bakalım:

Vergi ve SGK

  • Yeni Torba Kanun: Covid-19 Önlem Paketi 2 (Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) 7244 sayılı Kanun olarak yasalaşmıştır.
    •  Söz konusu paketin tüm ayrıntılarına yayımladığımız 2020-43 sayılı bültenimizden ulaşabilirsiniz. Salgına ilişkin olarak ikinci önlem paketi olarak hazırlanan 15 maddelik Kanun Teklifi Meclise sevk edilmiş ve hızlıca kabul edilmiştir.
    • Çeşitli kanunlarda sosyal izolasyonun sağlanması amacıyla alınan tedbirler, geçici istihdam güvencesi olarak günlük 39,24TL ödenek verilmesi, yaşlı ve engelliler için aranan şartların azaltılarak yardımlar yapılması, çok çeşitli kanunlarda öngörülen bildirim, toplantı, genel kurul gibi mükellefiyetlerin ertelenmesi konusunda ilgili Bakanlıklara yetki verilmesi, Ar-Ge, tasarım merkezleri ve teknokentler için bu yerlere gelmeden çalışılan dönemlerde de teşviklerden yararlanılmaya devam edilmesi, elektrik borçları, kredi yurtlar ödemeleri, bazı aidatların ödemelerinin ertelenmesi, çeşitli kamu arazilerinin kullanımlarına ilişkin bedellerin faizsiz olarak ertelenebilmesi, sermaye şirketleri için 2019 yılı karlarının belli bir süre için dağıtılamaması gibi çok sayıda düzenleme yapılmaktadır.
    • Kanunla yapılan tüm düzenlemeleri 2020-45 sayılı sirkülerimizden inceleyebilirsiniz.
    • Nakdi Ücret Desteği: Kanun’da yer alan en önemli destek unsuru olan nakdi ücret desteği hakkında tüm ayrıntılar ise 22 Nisan 2020 tarihinde SGK’nın web sayfasında yayımlanan uygulamaya ilişkin usul ve esaslar ile belirlenmiştir. Söz konusu usul ve esaslara 2020-47 sayılı sirkülerimizde ayrıntılı olarak yer verdik.
    • Belediyelerin SGK ödeme ertelemesi: Anılan Kanun ile getirilen Belediyelerin vergi ve SGK ödemelerinin ertelenmesi konusunda SGK tarafından bir genelge çıkarılmıştır. Kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarının cari ay prim borçlarının üç eşit taksitte üçer ay erteleneceği belirtilmiştir. Konuya ilgili SGK’nın 22.04.2020 tarih ve E.5603418 sayılı yazısında ertelemenin detayları açıklanmıştır. Yapılan düzenlemede, sadece büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları prim erteleme kapsamına alınmıştır. Bağlı kuruluş; büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri, ilçe belediyeleri ve bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz (su ve kanalizasyon, otobüs, ulaştırma ve benzeri hizmetleri yürüten) kuruluşları ifade etmektedir.
    • Hazine Taşınmaz Bedellerinin Ertelenmesi: 7244 sayılı Kanunun 1nci maddesinin 1/a fıkrasına göre hazine taşınmazlarında satış bedeli ve ecrimisil tutarlarının ertelenmesi, yararlanma şartları, taksitlerin ödenmesi ve zamanında ödenmemesi durumunda yapılacak işlemlere ilişkin olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 22 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 399 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliği ile açıklamalar yapılmıştır.
  • Transfer Fiyatlandırması Tebliğ Taslağı (Seri No:4) görüş ve öneriler için Gelir İdaresinin web sayfasında duyurulmuştur.
    • 18/11/2007 tarihli ve 26704 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 1 seri no.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğin ilgili bölümlerinde yapılan değişiklikler, bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.
    • Görüş ve önerilere açık olan taslakta yer alan konuların geliştirilmesi, değiştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerinizi, 1 Mayıs 2020 tarihine kadar transferfiyatlandirmasi@gelirler.gov.tr e-posta adresine iletebilirsiniz.
    • Tebliğ taslağı büyük ölçüde 6728 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeler ile ayrıntılarına 2020-17 sayılı Transfer Fiyatlandırması Rehberinde yer verdiğimiz yeni raporlama standartlarına ilişkin 24 Şubat 2020 tarih ve 2151 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla yapılan değişikliklere ilişkin usul ve esasların ayrıntılarını düzenlemektedir.
    • Tebliğ taslağına ilişkin tüm ayrıntılara 2020-50 sayılı sirkülerimizde yer verdik.
    • Tebliğ taslağında ayrıca yeni raporlama formatına uygun olarak aşağıda yer alan form ve rapor örneklerine de yer verilmiştir.
      • EK-5 Ülke Bazlı Raporlamaya İlişkin Bildirim Formu
      • EK-5 Ülke Bazlı Raporlamaya İlişkin Bildirim Formunun Doldurulmasına İlişkin Açıklamalar
      • EK-6 Ülke Bazlı Rapor
      • EK-6 Ülke Bazlı Raporun Doldurulmasına İlişkin Açıklamalar
  • Mücbir Sebep İtiraz Dilekçeleri: Mücbir sebep kapsamında vergi ertelemesi konusunda itirazı olan mükelleflere ilişkin dilekçe verme imkânı sağlanmıştır.
    • Bu konuda Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan çalışmalar kapsamında 518 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği hazırlanmış ve 24 Mart 2020 tarih ve 31078 Mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Konu ile alakalı detaylı bilgiyi 2020-28 nolu bültenimizde açıklamıştık.
    • Buna göre sayılan ve salgından doğrudan etkilenen sektörler NACE kodlarına göre belirlenmeye başlanmıştır. Bu mükelleflerin Mart, Nisan ve mayıs ayları KDV ve muhtasar beyannamelerinin ertelenmesine karar verilmişti.
    • Bu kapsamda yer alması gerektiğini düşünen mükellefler için ise bir itiraz yolu açılmıştır. İtirazın kapsamı, yöntemi ve sonuçları hakkında detaylı bilgilere 2020-38 sayılı sirkülerimizden ulaşabilirsiniz. Ana faaliyet kodu değişikliği için; mükellefin esas alınmasını istediği ana faaliyet alanından (ana faaliyet kodu olarak kaydedilmesi gerektiğini iddia ettiği faaliyet kodundan) elde ettiği brüt hasılatın, diğer faaliyet kodlarından elde ettiği brüt hasılattan fazla olması şarttır.
    • Yapılan itirazlara olumlu veya olumsuz dönüşler yapılmakta olup, itirazları olumsuz olarak değerlendirilen mükellefler için kanunda öngörülen kullanılabilecek müracaat ve dava yolu bulunmaktadır.
  • Mücbir Sebep Kapsamında Yapılacak KDV Tevkifatı: Mücbir sebep kapsamında yer alan mükelleflerde KDV için kısmi tevkifat uygulanmayacaktır.
    •  Mücbir sebep hali kapsamında beyanname verme yükümlülükleri ileri tarihe ertelenen mükelleflerin, mücbir sebep halinde bulundukları 01.04.2020–30.06.2020 tarihleri arasında gerçekleşecek kısmi tevkifat kapsamındaki mal veya hizmet alımlarında tevkifat uygulanmayacaktır.
    • Buna göre, mücbir sebep kapsamında olan bir mükellef, belirtilen tarihler arasında, kısmi KDV tevkifatı kapsamında bir mal veya hizmet alımı yapıyorsa KDV tevkifatı yapmayacak, buna istinaden kendi adına satıcı tarafından düzenlenecek faturada KDV tevkifatı gösterilmeyecek ve faturada hesaplanacak KDV’nin tamamı satıcıya ödenecektir.
  •  2019 yılı Kurumlar vergisi beyannamesi ertelenmiştir.
    • 17 Nisan 2020 tarihli ve 127 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 30 Nisan 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2019 hesap dönemine ait Kurumlar Vergisi beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 1 Haziran 2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • Gelir İdaresi Başkanlığı çok detaylı bir rehberle Kurumlar Vergisi beyanname hazırlıkları için destek olmaktadır.
    • Türkiye’de Mart 2020 istatistiklerine göre 865.000 civarında kurumlar vergisi mükellefi bulunmakta olup, toplam vergi gelirlerinin %10’u kurumlar vergisinden oluşmaktadır. (Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı/istatistikler)
      • Küçük bir istatistiki not olarak 2018 yılı vergilendirme dönemi için her bir mükellef kurum ortalama 548 bin 431 TL matrah beyanında bulunmuş ve bu matrah üzerinden ortalama 108 bin 524 TL kurumlar vergisi tahakkuk ettirilmişti. Bu yılki sonuçları da merakla bekliyoruz. Aynı istatistiklere göre 3 büyük ilde toplanan kurumlar vergisi toplamının %79 kalan 78 ilde toplanan kurumlar vergisinin ise %21 olduğu görülmektedir.
      • Geçen yılın Mart ayına göre Türkiye’de kurumlar vergisi mükellef sayısı %6 oranında artmıştır.
    •  1 yıllık faaliyet sonuçlarının Vergi İdaresine sunulduğu Kurumlar Vergisi Beyannamesi, ekinde yer alan gelir tablosu, bilanço, kar dağıtım tablosu, transfer fiyatlandırmasına ilişkin form ve belgelerle birlikte önemli sonuçlar doğurmaktadır.
    • Bu açıdan YMM tam tasdik hizmet alsın almasın, kurumlar vergisi beyanlarının mutlaka farklı bir gözle kontrol edilmesi ve yararlanılması muhtemel indirim, istisna, teşvikler konusunda dikkatli olunması gerekmektedir.
    • Özellikle zarar mahsubu, Ar-Ge indirimi, yıl içinde kesilen vergilerin doğru mahsubu ve iadesi, uyumlu vergi mükellefi indirimi (%5), nakit sermaye faiz indirimi gibi konular mutlaka irdelenmeli ve doğru şekilde beyan edilmelidir.
  • Bazı beyan ve bildirimlerle ilgili tarihler ertelenmiş veya düzenlenmiştir.
    • Mücbir sebep kapsamında açıklanan sektörler için Muhtasar ve KDV (tevkifat dahil) ile SGK primlerinin Nisan, Mayıs ve Haziran ödemeleri 6’şar ay ertelenmiş,
    • Şubat-2020 dönemine ilişkin Kdv Beyannamelerinin beyan ve ödemesi ile Ba-Bs Formları beyan süreleri ve Elektronik Defter Beratları” nın yüklenme süresi uzatılmış,
    • 26 Mart 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 24 Nisan 2020 Cuma günü sonuna kadar,
    • 31 Mart 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020/Şubat dönemine ilişkin “Form Ba” ve “Form Bs” bildirimlerinin verilme süresi 30 Nisan 2020 Perşembe günü sonuna kadar,
    • 31 Mart 2020 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresi 1 Haziran 2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • 30 Nisan 2020 günü sonuna kadar Defter-Beyan Sistemine kaydedilmesi gereken 2020/Ocak-Şubat-Mart dönemine ilişkin alış ve giderler ile satış ve hasılatlara ilişkin kayıt süresi 31 Temmuz 2020 Cuma günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • 125 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 31 Mart 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2019 takvim yılına ait Yıllık Gelir Vergisi beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 30 Nisan 2020 Perşembe günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • Tüm bu ertelemeler ve yeni beyan & ödeme süreleri ekte yer alan özet tabloda(tablo1) gösterilmektedir.
  • Vergi Cezalarında Zımni Af: 7242 sayılı Kanun ile Vergide hürriyeti bağlayıcı cezalar konusunda da düzenleme yapılmıştır.
    • Bilinen adıyla Ceza İnfaz Kanunuyla bulaşma riskinin azaltılması anlamında ceza muhakemesi ve tevkif uygulamalarında bazı değişiklikler yapılmıştır.
    • Denetimli serbestlik sınırı 3 yıla çıkarıldığı için Vergi Usul Kanunu md. 359 (vergi kaçakçılığı suçları) gereğince infaz edilecek hürriyeti bağlayıcı cezalar (hapis cezaları) için de değişiklik öngörülmüştür.
    • Hali hazırda VUK’ta vergi kaçakçılığı, mükellefin özel işlerini yapma ve vergi mahremiyetini ihlal gibi fark bazı suç tipleri mevcuttur.
    • Bu düzenleme 30 Mart 2020 tarihine kadar işlenmiş suçları kapsamaktadır.
  • Döviz Cinsinden Bireysel Emeklilikte Kur Farkı ve Devlet Katkısı Oranı:
    • 7226 sayılı Kanunla 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda yapılan değişiklikle Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi kapsamındaki kişiler tarafından yabancı para cinsinden katkı payı ödenebilmesi imkanı getirilmiştir.
    • Ayrıca yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemelerinin yatırıldığı yabancı para cinsinden kurulan emeklilik yatırım fonlarından elde edilen irat tutarının tespitinde kur farkı dikkate alınmayacaktır.
    • Cumhurbaşkanı, yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemeleri için Devlet katkısı oranını yüzde ona kadar indirmeye yetkilidir. Konuya ilişkin olarak 23 Nisan tarih ve 2477 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile katılımcı adına bireysel emeklilik hesabına ödenen katkı payları için devlet katkısı hesabından kullanılan oran, yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemeleri için %10 olarak belirlenmiştir.
  • Çifte Vergileme Anlaşması:
    • Türkiye ile Fildişi Sahili arasında imzalanan çifte vergileme anlaşması onaylanmıştır.
      • 22 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış olan 2472 sayılı Karar ile ilgili Anlaşma ve Eki Protokol onaylanmıştır.
      • Anlaşma 29 Şubat 2016 tarihinde Abidjan’da imzalanmış ve 17 Ocak 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7204 sayılı Kanun ile uygun bulunmuştu.
      • Anlaşma ve eki protokolün yürürlüğü açısından özel bir prosedür bulunmaktadır. Bu prosedürün tamamlanmasıyla yürürlüğe girecektir.
  • Türkiye ile Ukrayna arasında imza edilmiş olan Çifte Vergileme Anlaşmasını değiştiren Protokol uygun bulunmuştur.
    • 9 Ekim 2017 tarihinde Kiev’de imza edilen Protokolün onaylanmasının uygun bulunduğuna dair 7234 sayılı Kanun 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    • Protokolün yürürlüğü açısından özel bir prosedür bulunmaktadır. Bu prosedür sonucunda yürürlüğe girecektir.
    • Mevcut Anlaşma, 27.11.1996 tarihinde imza edilmiş olup 22 Nisan 1998 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış ve 1999 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştı. Protokol bu anlaşmada yer alan vergiler, tanımlar, mukim, uluslararası taşımacılık, temettü, faiz, gayrimaddi hak bedelleri, bağımlı faaliyetler ve bilgi değişimi maddesinde tadiller yapmakta ve son yıllarda ayrıca genel uluslararası anlaşmalarla da düzenlenen vergi tahsilatında idareler arasındaki yardımlaşmayı da bir ilave madde ile düzenlemektedir.

Ar-Ge & İnovasyon

  • Yeni Ar-Ge Programları: Covid-19 kapsamında çok çeşitli ArGe programı açılmıştır. Konuya ilişkin kısa bir özeti aşağıda ve ayrıntılı açıklamalara ise 2020-39 sayılı sirkülerimizden ulaşabilirsiniz.
    • Dünyada ve ülkemizde yaşanan COVID-19 salgınını nedeni ile çok hızlı gelişen araştırma-ürün geliştirme, kapasite oluşturma ve olumsuz sosyal etkilenmenin azaltılması ihtiyaçlarına istinaden kamu müdahalesi kapsamında yeni destek alan tanımlamaları yapılmıştır. Bu kapsamda 1507-KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, KOSGEB, ISTKA Programları ve TÜSEB Çağrılarıyla açılmıştır.
    • Özet olarak 2020-39 nolu sirkülerimizde Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde uzaktan çalışma, destek ve teşvikler ve kısa çalışma ödeneği konuları da incelenmiştir.

Sosyal Güvenlik

  • Moğolistan ve Kırgız Cumhuriyeti ile imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşmaları uygun bulunmuştur.
    • 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7230 sayılı Kanun ile 9 Nisan 2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
    • İkinci olarak yine 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7239 sayılı Kanun ile 7 Mart 2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye ile Moğolistan Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
  • Moldova ile Türkiye arasında imzalanan sosyal Güvenlik Anlaşmasının uygulanmasına ilişkin idari anlaşmanın onaylanması dair 2472 sayılı Karar 22 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    • Söz konusu Anlaşmanın uygun bulunmasına ilişkin 24 Şubat 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlanmıştı.
    • Sosyal güvenlik anlaşmalarının uygulama şekli ve bu konudaki hak ve yükümlülükleriniz için 2020-14 sayılı Rehberimize göz atabilirsiniz.
  • SGK Ödeme Ertelemesi: Mücbir sebep kapsamında vergi beyanları ertelenen mükellefler için SGK ödemeleri de ertelenmiştir. Ertelenen sadece ödeme olup, bildirgelerin zamanında verilmesi ve tahakkukların yapılması gerekir.
    • Bu kapsamda, 518 sıra No’lu Genel Tebliği uyarınca Hazine ve Maliye Bakanlığınca 1/4/2020 ile 30/6/2020 (bu tarihler dâhil) tarihleri arasında mücbir sebep halinde olduğu kabul edilen mükelleflerin,
      • 2020/Nisan ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020/Mart ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi, 31/10/2020 tarihinin cumartesi gününe denk gelmesi nedeniyle 2/11/2020 tarihine,
      • 2020/Mayıs ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020/Nisan ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi, 30/11/2020 tarihine,
      • 2020/Haziran ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020/Mayıs ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi, 31/12/2020 tarihine ertelenmiştir.
  •  Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesinin birleştirilmesi projesi pilot 7 il dışında Temmuz 2020’ye ertelenmiştir.
    • 4 Nisan 2020 tarih ve 31089 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Genel Tebliği (Sıra No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No:8) ile Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Genel Tebliği (Sıra No:1)’nin “Yürürlük” başlıklı 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan 1/3/2020 tarihi 1/7/2020 olarak değiştirilmiştir. Kısaca özetlemek gerekirse,
    • Daha önce 9 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7 numaralı Tebliğle Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesinin uygulandığı pilot il kapsamına Bursa, Eskişehir ve Konya eklenmiş ve diğer iller için uygulama Mart 2020’ye ertelenmişti.
    • Uygulamaya geçişin yaygınlaştırılması kapsamında; Kırşehir ilindeki mükellefler/işverenler için 1 Haziran 2017 tarihinde, Amasya, Bartın ve Çankırı illerindeki mükellefler/işverenler için 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren başlamış olan bu Tebliğin uygulanmasına Bursa, Eskişehir ve Konya illeri merkez ve ilçelerinde bulunan mükellefler/işverenler (281 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtilen bankalar hariç) için 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren başlanmıştı.
    • Bu kapsama giren mükelleflerce/işverenlerce sayılan iller dışındaki başka bir ilde istihdam edilmekle birlikte ücret ödemeleri veya tahakkuku bu illerde yapılan çalışanların ücret ödemeleri üzerinden tevkif edilen vergiler ile sigortalıların prime esas kazanç ve hizmet bilgilerini içeren Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Amasya, Bartın, Bursa, Çankırı, Eskişehir, Kırşehir ve Konya illerindeki yetkili vergi dairelerine elektronik ortamda gönderilecektir.
    • Yukarıda sayılan 7 il dışında kalan vilayetlerde ise Temmuz 2020’ye kadar eski uygulama devam edecektir.
  • Ücretsiz İzne Çıkarılan Çalışanlar için Yeni Kod Tanımlanması
    • 17/04/2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7244 sayılı Kanunla; çalışanların iş sözleşmesinin 17/04/2020 tarihten 17/07/2020 tarihine kadar 3 ay süreyle feshedilmesi yasaklanmış, fesih yasağı uygulanan hallerde işverenin işçiyi ücretsiz izne ayırabilmesine müsaade edilmiştir.
    • Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan 20.04.2020 tarihli duyuruda, bu kapsamda ücretsiz izne ayrılan sigortalılar için 2020 Nisan ayı belgelerinden itibaren “28-Pandemi Ücretsiz İzin(4857 Geç. 10 Md.)” kodu ve aynı anda başka eksik gün nedeni olması halinde “29- Pandemi Ücretsiz İzin(4857 Geç. 10 Md.) ve Diğer” kodunun oluşturulduğu duyurulmuştur.
    • Yeni oluşturulan bu kodlar yabancı uyruklu sigortalılar için de seçilebilecektir.
  • Asgari Ücret Desteğine İlişkin SGK Genelgesi Yayınlanmıştır
    • Bilindiği gibi, 26.03.2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7226 Sayılı Kanun’un 29 uncu maddesi ile 5510 sayılı Kanuna geçici 80 inci madde eklenerek; 2020 yılında da sektör ayırımı yapılmaksızın, finansmanı İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak şekilde, işverenlere, ödeyecekleri sigorta priminden mahsup edilerek günlük 2,50 TL, aylık 75 TL asgari ücret desteği sağlanması düzenlenmiştir.
  •  Covid-19 Ücretsiz İzin İşlemleri Modülü Açıldı.
    • Yukarıda izah edildiği gibi 22 Nisan 2020 tarihinde SGK’nın web sayfasında yayımlanan Nakdi Ücret Desteğine ilişkin uygulamaya ilişkin usul ve esaslar belirlenmişti. Söz konusu usul ve esaslara 2020-47 sayılı sirkülerimizde de ayrıntılı olarak yer vermiştik.
    • Bu kapsamda ücretsiz izne ayrılacak çalışanların bildirimlerinin yapılabilmesini teminen SGK işveren sistemi üzerinde “Covid-19 ücretsiz izin işlemleri” modülü açılarak başvurular alınmaya başlanmıştır.
    • Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanı sayın Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yapılan açıklamada; bildirimlerin ücretsiz izin verilen her ay için ayrı ayrı olmak üzere, ücretsiz iznin verildiği ayı izleyen ayın 3’üne kadar işverenler tarafından yapılacağı, çalışanların ayrıca bir başvuru yapmasına gerek olmadığı belirtilmiştir.
    • Ayrıca 15/03/2020 tarihinden sonra iş akdi feshedilen ancak işsizlik ödeneğine hak kazanamayanların ise daha önce yapmış oldukları işsizlik ödeneği başvurusu dışında herhangi bir başvuru yapmasına gerek bulunmadığı, ancak işsizlik ödeneğine başvurmamış olanların, https://esube.iskur.gov.tr adresinden veya e-Devlet aracılığıyla işsizlik ödeneğine başvuruda bulunabileceği belirtilmiştir.
    • İlgili SGK ekranına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://uyg.sgk.gov.tr/IsverenSistemi

DİĞER ERTELEMELER

  •  Devlet katkılı konut hesabı ödemelerinde kolaylık sağlanmıştır.
    • 3 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2346 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla değişen Konut Hesabı ve Devlet Katkısına Dair Yönetmelik ile, 30 Eylül 2020 tarihine kadar, düzenli ödeme yapamama imkânı, aylık ödeme planını seçen katılımcılar için bir dönem içerisinde en fazla 6 defa, üç aylık ödeme planının seçen katılımcılar için bir dönem içerisinden en fazla 2 defa uygulanır.
    • 2016/8559 sayılı söz konusu ana Yönetmelik ile belli şartları haiz konutların kendisine ait bir konutu olmayan Türk vatandaşları için ilk ve tek konut satın almaları için Devlet tarafından katkı verilmesine, ödeme planlarına ve bu hesabın açılışı, hesapların denetimi ve hesap sahiplerinin ödeme planlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.
  • Dernek beyan ve bildirimleri ertelenmiştir.
    • Derneklerin, idareye vermekle yükümlü oldukları beyanname ve bildirimlerinin hazırlanması ve bildirilmesi sürecinde mağdur olmalarını ve idari yaptırımlarla karşılaşmalarını önlemek maksadıyla; nisan ayı sonuna kadar verilmesi gereken dernek beyannameleri ile diğer bildirimlerin verilme süreleri Bakanlığımızın 03.04.2020 tarihli Genelgesi ile 1 Ağustos 2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    • Normal şartlar altında derneklerin yıllık faaliyet sonuçlarını online olarak her yıl Nisan ayı içinde bir beyannameyle bildirmeleri gerekmektedir.
    • Türkiye’de bugün itibariye 119.707 dernek için bu imkân getirilmiş bulunmaktadır.
    • Dernek beyannameleri ve Dernekler Yönetmeliği gereği yapılması gereken bildirimlerin süresinde yapılmamasının idari para cezası bulunmaktadır.
  • BDDK bazı bildirim ve beyanlar için süre ertelemesi yoluna gitmiştir.
    • Kurul tarafından alınan 2 Nisan tarihli 8976 sayılı Karar ile bankalar, bağımsız denetim kuruluşları, derecelendirme kuruluşları, varlık yönetim şirketleri, finansal kiralama, faktöring ve finansman şirketlerince BDDK’ya ve ilgili diğer mercilere gönderilmesi gereken 31.12.2019 yıl sonu ve 31.03.2020 ara döneme ilişkin finansal raporlamalar, bağımsız denetim raporlarıyla faaliyet raporları için belirlenmiş süreler ile 31.12.2020’ye kadar geçerli olmak üzere yönetmeliklerde düzenlenmiş muhtelif bildirimler için belirlenmiş olan sürelere 60 gün ilave edilmek suretiyle süre uzatımına gidilmesine karar verilmiştir.
    • Ayrıca Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelikte yukarıda verilen ilave süreden farklı olarak, bankaların kredi tahsislerinde meydana gelebilecek olan aksaklıkların giderilebilmesine yönelik olarak ilave süreler verilmiştir.
    • BDDK kurul kararlarının tamamı Resmî Gazetede yayımlanmadığı için BDDK web sayfası/mevzuat bölümünden takip edilmesi gerekmektedir.
  • Yargı İşlemlerinde Sürelerin Durması: Yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla 30 Nisan tarihine kadar getirilen durma süresi uzatılmıştır.
    • 7226 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeye göre 30 Nisan’a kadar bazı istisnalar hariç süre durdurulmuştu. Kanunda Cumhurbaşkanına verilen bir defalık 6 aylık uzatma yetkisi ise 30 Nisan 2020 tarih ve 2480 sayılı Karar ile kullanılmıştır.
    • Buna göre durma süresi 15 Haziran 2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    • İlk olarak piyasada panik havası oluşmaması ve yargıda hak kayıpları oluşmaması için Cumhurbaşkanlığı Kararıyla icra işleri ertelenmişti: 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İcra ve İflas Kanunu’nun 330 uncu maddesine dayanılarak yapılan düzenleme ile 30 Nisan 2020 tarihine kadar nafaka alacaklarına ilişkin olanlar hariç olmak üzere yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine karar verilmişti.
    • Daha sonra ise 7226 sayılı Torba kanunla salgına karşı açıklanan çok önemli mali ve hukuksal düzenlemeler yapılmış ve bu Kanun 26.03.2020 tarih 31080 mükerrer sayılı Resmî Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
    • Yapılan yasal düzenleme ve Cumhurbaşkanı Kararıyla maddede ve Kararda sayılan istisnalar hariç olmak üzere salgın hastalığın ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
      • Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13 Mart 2020’den (bu tarih dâhil) itibaren 15 Haziran 2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durmuştur.
      • İkinci olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22 Mart 2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 15 Haziran 2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durmuştur.
  • Araç muayenelerinin yapılmasında ertelemeye gidilmiştir.
    • Muayene süresi gelen araçlarının muayenesini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde gerçekleştiremeyen motorlu taşıt sahipleri, araç muayene işlemlerini bu sürenin bitiminden itibaren 45 gün içerisinde gerçekleştirebilirler. Bu süreler gerektiğinde Bakanlıkça uzatılabilir.
    • Buna ilişkin Yönetmelik değişikliği Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca hazırlanmış ve 3 Nisan 2020 Cuma günü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
  • EPDK süre ertelemesi: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bazı mükellefiyetlere ilişkin olarak erteleme kararını (2 Nisan 2020/9276 sayılı) duyurmuştur.
    • Buna göre sayılan yükümlülükler başka bir işleme gerek kalmaksızın 3 ay süreyle uzatılmıştır.
    • Söz konusu ertelemelerde ilgili ana hizmet dairesi yetkilidir.

FİNANS

  • BDDK türev işlemler limitini değiştirmiştir.
    • 12 Nisan 2020 tarihli basın açıklamasına göre BDDK, para swapı, forward, opsiyon ve diğer türev işlemlerde daha önce belirlenmiş öz kaynağa olan %10’luk oranı düşürmüştür.
    • Bu karar (12 Nisan tarih ve 8989 sayılı) vadede TL satım yönünde yapılan işlemlerde kalan vadeye göre artan oranlı, vadede TL alım yönlü işlemlerde ise %1 olarak uygulanacaktır.
    • Aynı yönde benzer bir kararı SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) da 13 Nisan tarihinde almış ve web sayfasında yayımlamıştır.
    • Bu karar küresel piyasalardaki dengesizlikler ve risklerin artmış olması nedeniyle, söz konusu risklerin yönetilmesi ve finansal istikrarın korunmasına yönelik olarak atılan adımların ve alınan tedbirlerin etkinliğini artırmak bakımından yapılan değerlendirme sonucunda alınmış bir karardır.
  • Kredi İmkanlarının Genişletilmesi: BDDK, kredi imkanlarının genişletilmesi için Bankalara duyuru yaptı.
    • (Covid-19) salgını nedeniyle yaşanılan sürecin ekonomiye, piyasaya, üretime ve istihdama olumsuz etkisinin mümkün olan en az seviyeye indirmek ve bankaların ellerinde bulundurduğu kaynakların en etkin şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla bazı düzenlemelere gidildiği belirtildi.
    • 18 Nisan 2020 tarih ve 9000 sayılı Kurul Kararıyla 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 93üncü maddesi ile 43 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bankaların, 01.05.2020’den başlamak üzere, haftalık bazda uygulanan Aktif Rasyosunu (AR) kullanmalarına karar verilmiştir.
    • Rasyoda pay ve paydada yer alan tanımlar yeni haliyle dikkate alınacaktır.
    • Ayrıca AR’nin her ay sonu itibariyle, o aya ilişkin aylık ortalamasının mevduat bankaları için %100’ün, katılım bankaları için %80’in altına düşmemesine, Kanunun 148 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca baz alınacak aykırılık oluşturan aşım tutarının, ilgili ay sonu itibariyle AR değeri %100’ün altında olan bankalar ve %80’in altında olan katılım bankaları için, rasyoyu sırasıyla %100 ve %80 düzeyine getirecek paydaki değişim tutarı olarak hesaplanmasına karar verilmiştir.
  • Bankalar Birliği yurt dışına yapılan para transferleriyle ilgili bilgi notu yayımlamıştır.
    • Bankalar nezdinde gerçekleştirecek işlemler normal akış süreci içerisinde devam edecek olup, herhangi bir kısıtlama ya da işlemlerin durdurulması söz konusu değildir. FATF’nin tavsiyesi kapsamında sadece gerçek kişi müşterilerin 1 milyon TL ve muadili döviz ve üzerindeki yurt dışına para transferlerinin Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığı’na yapılmakta olan olağan bildirimleri bir gün öncesine çekilmiştir.
  • Bankalar Birliği: Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanuna eklenen geçici maddeye ilişkin bilgi notu yayımlanmıştır.
    • Bilgilendirme Notu 15 Nisan 2020 tarihli olup yapılması gereken işlemler çok ayrıntılı bir şekilde Risk Merkezi sayfasında yer almaktadır.
    • Risk Merkezi üyesi banka ve finansal kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerini toplamak ve söz konusu bilgileri bu kuruluşlar ve müşterileri ile veya onay vermeleri koşuluyla 3. kişilerle paylaşılmasını sağlamak üzere Türkiye Bankalar Birliği nezdinde kurulmuş bir kuruluştur.
    • Gerçek ve tüzel kişilerin karşılıksız çek, protestolu senet, bireysel ve ticari nitelikli kredi kartı dahil tüm kredi borçlarını kapsamaktadır. Borçların vadesinin (son ödeme tarihinin) 24 Mart 2020 tarihinden önce olması ve 24 Mart 2020 tarihi itibariyle kısmen veya tamamen ödenmemiş olması gerekmektedir.
  • Orman Köylülerinin Borçlarının Ertelenmesi
    • 30 Nisan tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile bu kapsamda kredi kullanan kişiler ve kooperatiflerin 1 Nisan 2020 tarihinden itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gereken kredi taksitlerinin başvuru koşulu aranmaksızın faizsiz bir şekilde ertelenmesi kararı alınmıştır.

 DİĞER MEVZUAT

  • OSB Mevzuatı: Organize Sanayi Bölgeleri Mevzuatında değişiklikler yapılmış ve uzun yıllardır konuşulan yurt dışında organize sanayi bölgesi kurulması ve işletilmesi konusunda Cumhurbaşkanı kararı yayımlanmıştır.
    • Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasında Dair Yönetmelik 16 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    • Anılan Yönetmelikle, genel kurul ve yönetim kurulunun yetkilerinde yapılan bazı değişiklikler, OSB tür değişikliği, OSB doluluk oranının takibi ve Bakanlığa bildirimi, genel kurulda oy kullanmada oy hakkı, bağış yapılmasına karar verilmesi, eskiden yapılmış bağışların da bu kapsamda değerlendirilmesi, yönetim kurulunda yedek üyeler, denetim kurulunun genel kurulu olağanüstü toplantıya çağıramaması, ödenen huzur hakları, OSB’lerde imar planı yapımı, bölgelerde yer alan arsaların tevhid veya ifrazı, katılımcıya ait destek ünitelerinin yapılabileceği yerler, tutulması gereken ticari defterler, OSB’lerde kurulamayacak tesisler, arsa tahsis sözleşmesinin şekli, arsa tahsis iptalinin hangi hallerde yapılabileceği, arsa tahsisinin iptalinde geri ödenecek bedelin hesabı, katılımcının kendi tesisini başka kiracıya kiralama şartları, genel kurul çağrısında kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılabilmesi ve alınacak güvenlik hizmetine ilişkin esaslı düzenleme ve değişiklikler yapılmıştır.
    • Bu Yönetmelik yayım tarihi olan 16 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Yurt Dışında OSB Kurulabilmesi
    • 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun ek 4 ncü maddesine göre “OSB tüzel kişiliklerinin veya Türkiye’de yerleşik şirketlerin yetkili organlarınca karar alınması hâlinde yurtdışında OSB kurulmasına, kurulmuş olanlara ortak olunmasına ve bu OSB’lerin işletilmesine Cumhurbaşkanınca izin verilebilir.”
    • Yurt dışında OSB kurulması konusunda 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2404 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla yurt dışında OSB kurulması, işletilmesi ve bunlara yönelik desteklere ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
    • Bu kapsamda olmak üzere, ülkemizin kamu politika belgelerinde yer alan hedef ve stratejilere uygun olması, dış ticaretine katkı sağlaması, yatırım ortamını iyileştirmesi, uluslararası düzeyde marka değerini artırması, ülkemiz OSB uygulama deneyiminin yaygınlaştırılması ve ülkemizdeki yatırımların katma değerinin artıracak nitelikte olması şartları aranmaktadır.
    • Anılan kararnamede, maddeler olarak dayanak, tanımlar, ilkeler, kuruluş ve işletme, verilen devlet yardımları, tahkim anlaşmaları ve TİKA ve diğer kurum ve kuruluşlar ile birlikte yapılacak işler ve protokoller açıklanmıştır.
  • Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinde değişiklik yapılmıştır.
    • 25 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik değişikliği ile Yönetmelikte yer alan tanımlar değiştirilmiş ve işletme veya kuruluş ve işletme sözleşmelerinde süre uzatımının nasıl yapılacağı düzenlenmiştir. Ayrıca işletme veya kuruluş ve işletme izninin yeniden nasıl verileceği, süre uzatımlarının süresi, komisyonların oluşumu, istenecek bağımsız denetim raporları hakkında değişiklikler yapılmıştır.
    • Söz konusu düzenlemelerin ayrıntısı hakkında merak edilen bir husus olursa konunun uzmanlarından doğrudan bilgi alabilirsiniz.
  • 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde değişiklik yapılmıştır.
    • Anılan Yönetmelik 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ve ilişkin usûl ve esasları belirlemektedir.
    • 24 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik değişikliği ile teminat verilmesi mecburiyeti aranmayan haller tanımlanmış ve ödenecek kira yardımlarıyla ilgili güncelleme yapılmıştır.
    • Buna göre riskli yapının/yapıların bulunduğu parsellerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunuluyor ise, yapım işini üstlenen yapı müteahhidince yapı ruhsatı alınmadan önce yapı yaklaşık maliyet bedelinin % 10’u kadar teminatın İdareye verilmesi mecburidir. Yeni eklenen madde ile, tek parselde bir bodrum katı dışında, en çok iki katlı ve toplam yapı inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen yapılarda parsel maliki kendi yapısını inşa ediyor ise, inşaat tamamlanmadan üçüncü şahıslara satış yapılmaması ve bu konuda tapu kaydına belirtme konulması şartıyla, yapı ruhsatı alınması safhasında yapı yaklaşık maliyet bedelinin % 10’u kadar teminat verilmesi mecburiyeti aranmayacaktır.
    • Riskli ve rezerv yapı alanlarında kira yardımı süresi 48 ayı geçmemek şartı ile ilgili kurumca ve aylık kira bedeli Bakanlıkça belirlenir. Normalde anlaşma ile tahliye edilen uygulama alanındaki yapıların maliklerine tahliye veya yıkım tarihinden itibaren Bakanlıkça kararlaştırılacak aylık kira yardımı yapılmakta ve yardım süresi riskli alan dışındaki riskli yapılarda 18 ay olmaktadır. Ayrıca yapılan değişiklikle dönüşüm projeleri özel hesabının finansman durumu gözetilerek Bakanlıkça uygun görülmesi halinde kira yardımının 1 yıla kadar olan kısmı peşin olarak ödenebilir.
    • Söz konusu kira yardımlarına ilişkin Bakanlığın ayrıntılı kılavuzu web sayfasında yayımlanmıştır.
  • Kamu ihalelerinde fesih ve süre tanınması imkânı esnetilmiştir.
    •  Kamu ihale sözleşmesi kapsamında yapılan işlerde mücbir sebeple süre uzatımı verilmesine veya sözleşmenin feshine karar verilmesi mümkündür.
    • Bu kapsamda olmak üzere 2 Nisan 2020 tarihinde Resmî Gazetede 2020/5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle salgının kamu ihale sözleşmelerine etkisi konulu bir genelge yayımlanmıştır.
    • Bu kapsamda başvurular idareye yapılacak ve Hazine ve Maliye Bakanlığından bir değerlendirme yapması istenecektir. Yapılan değerlendirme sonucunda, ortaya çıkan durumun yükleniciden kaynaklanan bir kusurdan ileri gelmemiş olması, yüklenicinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesine engel nitelikte olması ve yüklenicinin bu engeli ortadan kaldırmaya gücünün yetmemesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
  •  Kamu Teşkilatında Değişiklikler: 58, 59 ve 60 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bakanlıklara bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar ile diğer kurum ve kuruluşların teşkilat yapılarında önemli değişiklikler yapılmıştır.
    • 8 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Kararname ile önemli değişiklikler yapılmıştır.
      • Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, (Merkez ve enstitüler, KOSGEB Genel Kurul, İcra Komitesi) Türkiye Su Enstitüsü, Koordinatörlükler (Politika geliştirme), TÜİK, TRT, İstatistik Konseyi, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Enerji Bakanlığı (Maden ve Petrol İşleri)
      • Kararnameye göre TÜİK Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlıdır.
      • Yukarıda özet olarak verdiğimiz bu değişiklikler yayım tarihi olan 8 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
    • 14 Nisan 2020 tarihinde yapılan ikinci bir Teşkilat Değişikliği Kararnamesi ile de Sanayi Bakanlığının teşkilatında çok önemli değişiklikler yapılmıştır.
      • Bu kararname ile şu maddelerde değişiklikler yapılmış veya yeni madde olarak eklenmiştir. (52, 279, 287/B, 288, 290, 385, 387, 388,388/A, 388/B, 389, 390, 391, 392, 393, 394, 395, 395/B, 396, 398, 399, 402, 409/A, 527/B)
      • Bu Kararname ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görevleri yeniden kaleme alınmış ve tüm teşkilat reorganize edilmiş ve yeni Genel Müdürlükler ihdas edilmiş veya yeniden yapılandırılmıştır.
      • Bakanlığın yeni teşkilat yapısında hizmet birimleri şunlardır:
        •  a) Sanayi Genel Müdürlüğü,
        • b) Milli Teknoloji Genel Müdürlüğü,
        • c) Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü,
        • ç) Ar-Ge Teşvikleri Genel Müdürlüğü,
        • d) Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü,
        • e) Metroloji ve Sanayi Ürünleri Güvenliği Genel Müdürlüğü,
        • f) Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü,
        • g) Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü,
        • ğ) Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü,
        • h) Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
        • ı) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
        • i) Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı,
        • j) Strateji Geliştirme Başkanlığı,
        • k) Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı,
        • l) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği,
        • m) Özel Kalem Müdürlüğü.
    • 18 Nisan 2020 tarihinde yapılan üçüncü bir Teşkilat Değişikliği Kararnamesi ile de Hazine ve Maliye Bakanlığı teşkilatında bazı değişiklikler yapılmıştır.
      • 60 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde değişiklikler yapılmıştır.
      • Buna göre Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde yeni bir birim olarak “Risk Analizi Genel Müdürlüğü” kurulmuş, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının teşkilat yapısında değişikliğe gidilerek mevcut denetim grupları yerine denetim daireleri kurulmuş aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde “Mükellef Hakları Kurulu” ihdas edilmiş ve son olarak Gelir İdaresi Başkanlığı teşkilatına “Gelir Bütçesi Daire Başkanlığı” adı altında yeni bir daire başkanlığı eklenmiştir.

Bilgi Kutusu: Yeni Hükümet Sisteminde Çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri:

Yeni hükümet sistemi çerçevesinde bakanlıklar ve tüm kamu kurum ve kuruluşları yeni kamu yönetimi sistemi dahilinde yeniden tanımlanmış ve tek bir Kararname ile düzenlenmişti. (4 Sayılı Kararname 15/7/2018 – 30479 tarihli Resmî Gazete)

1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise Cumhurbaşkanlığı teşkilatını düzenlemektedir. (1 Sayılı Kararname 10/7/2018-30474 tarihli Resmî Gazete)

2 sayılı Kararname ise kapsamında bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait kadro ve pozisyonların ihdası, iptali ve kullanılmasına dair esas ve usulleri düzenler. (2 Sayılı Kararname 10/7/2018-30474 tarihli Resmî Gazete)

Üst kademe kamu yöneticileri ile ilgili usûl ve esaslar ile kamu kurum ve kuruluşlarında atama usûl ve esasları ise 3 sayılı Kararname ile belirlenmektedir. (3 Sayılı Kararname 10/7/2018 – 30474 tarihli Resmî Gazete)

  •  Turizm tesislerinin niteliklerinde bazı düzenlemeler yapılmıştır.
    • Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmelikte yapılan değişiklikler 4 Nisan 2020 tarih ve 31089 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    • Yönetmelik ile gastronomi tesisleri, kampingler ve konaklama amaçlı mesire yerlerinde aranan şartlar ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
  •  Ticaret Bakanlığı, Piyasa Gözetimi ve Denetimi Yönetmeliğini yayımlamıştır.
    • Yönetmelikte, 4703 sayılı Kanuna uygun olarak yürütülen piyasa gözetim ve denetim işlemlerinin usul ve esasları, duyusal incelemeler, düzeltici faaliyetler, numune alma ve denetimin şekli ile tutanak ve kayıt işlemleri ile, aykırılık halinde alınacak önlemler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
    • Üretici ve dağıtıcının teknik düzenlemeye aykırılık, güvensizlik ve bunun sonucunda güvensiz ürünlere ilişkin ilan, gönüllü geri çağırma, izlenebilirliği kurma gibi vazife ve yükümlülükleri bulunmaktadır.
    • 2014 tarihli eski Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
    • Belge düzeni, KDV, imha edilecek emtia, gider boyutuyla üretim ve dağıtım firmalarının dikkatle incelemesi ve uygulaması gereken bir düzenlemedir.
  •  Covid 19 kapsamında rahatlatıcı, düzenleyici bazı mevzuat değişiklikleri yapılmıştır.
    • Salgın kapsamında yapılan düzenlemeler ile aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
      • Tıbbi tanı kitlerinin ithalinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun uygunluk yazısının aranması (2020-19 İthalat Tebliği)
      • Limon ihracatında Tarım ve Orman Bakanlığı ön izin şartı getirilmesi (İhracat 2020-7 Tebliğ)
      • Pandemi bakım hizmetleriyle ilgili sağlık hizmetleri fiyatlandırma komisyon kararı uygulaması (SGK-2020-3)
      • 13 Nisan 2020 tarih ve 2399 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla muafiyet sağlanması (Pandemi kapsamında temin edilerek dağıtımı yapılacak her türlü kişisel koruyucu ekipman, testler, kitler ve ilaçlar muafiyet kapsamına alınmıştır. Bu karar 1 Mart itibariyle geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.)
      • Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yönetici ve öğretmenlerin ek ders ücretinden yararlanması ve telafi ve uzaktan eğitim faaliyetleri için ilave ödeme yapılmaması (2347 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı)
      • İyi tarım uygulamaları ve organik tarım hakkında yönetmeliklerde mücbir sebepler durumunda kontrol, denetim ve sertifikaların geçerlik süreleri ve yapılmasına ilişkin usul ve esaslar ile ilgili Tarım ve Orman Bakanlığına düzenleme yapma yetkisi verilmiştir. (28 Nisan tarihli RG)
      • Suni tohumlama, tibbi tohumlama, embriyo transfer, hayvansal ürün ithalatında istenen belgeler ve hayvan ve ürünlerin ülkeye girişinde ön bildirim ve veteriner kontrolleri yapılması konusunda sosyal izolasyona uygun kolaylaştırıcı bazı düzenlemeler yapılmıştır. (28 ve 30 Nisan tarihli RG)
  • Eximbank yönetim yapısında değişiklik yapılmıştır.
    • 3 Nisan tarih ve 2366 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, 3332 sayılı Kanuna dayanılarak bankanın ilgili olduğu Bakanlık, Genel Müdürün atanması ve Yüksek Danışma ve Kredileri Yönlendirme Kurulunun yapısında değişiklikler yapılmıştır.
    • Bu düzenlemeler 4 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Konuyla ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Şaban Küçük

Taxademy Bülten

 No : 2020-52

Tarih : 29 Nisan 2020

Konu : (COVİD-19) İle Mücadele Kapsamında Devreden KDV’nin İadesi Önerisi

Malum süreç içinde yapılan düzenlemeleri Covid 19 sayfamızda sizinle paylaşıyoruz. Öncelikle Devlet tarafından alınan mali tedbirler, 3 aylık dönem için KDV, stopaj ve SGK prim ertelemeleri, diğer her türlü mali erteleme ve sağlanan kolaylıklar, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının aldıkları önlemler, tedarik zinciri, bilgi teknolojileri, kamu ihale süreçleri, özel hukukta mücbir sebebin etkileri, seçili sektörlere olan etkileri gibi konuları etraflıca ele alıp size bilgi olarak sunmuştuk. Tüm bu çalışmalarımızı Covid Tax Force olarak linkimizde bulabilirsiniz. “Bilgi paylaştıkça değerleneceği için” çalışma sonuçlarımızı tüm toplumun faydasına olması amacıyla ücretsiz olarak web sayfamızda ve sosyal medya hesaplarımızda yayımlıyoruz.

Bu yazımızda ise uzun yıllardır üzerinde tartışılan, şirket bilançolarında birikmiş ve öylece duran devreden KDV konusunu ele alacağız. Öncelikle şirketlerde neden KDV biriktiği, bu verginin tabiatı, birikme nedenleri ve çözüm yolları ile pandemi sırasında zorlanan iş dünyasına belli şartlarda iadesinin kamu bütçesine olan yükünü işin uzmanlarıyla konuşacağız.

Birkaç rakamla başlayalım.

  • 2020 yıl sonu itibariyle Türkiye’deki 2 milyon civarında KDV mükellefinin devreden KDV tutarının 200 milyarın üzerinde olduğunu hesaplıyoruz.
  • Kabaca her 5 mükelleften 4 tanesinin aylık olarak KDV’si devretmektedir.
  • 2020 yılı bütçesine göre KDV’nin bütçedeki yeri %35,7’dir. Bu rakamın kabaca yarısı dahilde alınan KDV* diğer yarısı da ithalde alınan KDV tutarıdır.

 *Bilindiği üzere, Türkiye’de vergi idaresi ve gelir politikaları konusunda çok ciddi bir birikim bulunmakta olup söz konusu KDV konusunda tüm data ve bilgiler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yönetilmektedir.

Bu kapsamda önce başlıklara sonra ayrıntılara bakalım;

  1. DEVREDEN KDV NEDİR?

 KDV uygulamasında;

      a. İndirilecek KDV: Mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi ile yine mükelleflerce ithal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi toplamını,

   b. Hesaplanan KDV: Mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesapladıkları katma değer vergisi toplamını,

      c. Devreden KDV: Mükelleflerin ilgili vergilendirme dönemlerine ilişkin İndirilecek KDV toplamlarının, Hesaplanan KDV toplamlarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı ifade etmektedir.

          d. Türkiye KDV Mevzuatı

KDV dünya çapında en hızla kabul edilen, etkili ve verimli bir vergi türüdür. 170’e yakın ülke tarafından ve ABD hariç tüm OECD ülkeleri tarafından uygulanmaktadır. Türkiye’de KDV 3065 sayılı Yasa, Uygulama Genel Tebliği ve sirkülerler çerçevesinde yürütülmektedir. KDV Kanununun 29 uncu maddesine göre, mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden;

  •  Faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler ile
  •  İthal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisini indirebilirler.
  • Ayrıca KDV Kanununun 9 uncu maddesi kapsamında sorumlu sıfatıyla beyan edilen vergiler de indirim konusu yapılır.

KDV Kanununun 29/2 nci maddesinde, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Buna göre kural olarak bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devredilir.

KDV Kanununun 9 uncu, 29/2 nci ve 32 nci maddelerine göre, yalnızca kısmi tevkifat kapsamındaki işlemler, indirimli orana tabi işlemler ile tam istisna kapsamındaki işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV iade edilmektedir.

Oysa ki Avrupa Birliği uygulamalarında, mükelleflerin ilgili vergilendirme dönemlerine ilişkin İndirilecek KDV toplamlarının, Hesaplanan KDV toplamlarından fazla olması halinde aradaki fark (Devreden KDV) belirlenen süre içinde nakden veya mahsuben mükellefe iade edilmektedir.

Dolayısıyla, Avrupa Birliği uygulamalarından farklı olarak devreden KDV’nin iadesine ilişkin genel bir uygulamaya Türk KDV sisteminde yer verilmemesi, KDV’nin uygulanmaya başlandığı 1985 yılında bu yana devreden KDV’nin artmasına neden olmuştur.

  1. NEDEN DEVREDEN KDV OLUŞMAKTADIR?

Devreden KDV’nin oluşmasına neden olan hususlara aşağıda yer verilmiştir.

       a. Sistemsel Nedenler

  •  Yatırımlar nedeniyle ödenen KDV’nin iade edilmemesi (Yeni yatırımlar kapsamında ödenen KDV’nin indirim yoluyla giderilmesinin uzun süre alması)
  • İthalat veya yurtiçi alımların yapılan satışlardan daha fazla olması (ticari mal stoklarının artması),
  • Uzun süren üretim ve yatırımlar nedeniyle ödenen KDV,
  • Tam istisna veya indirimli orana tabi satışların tüm satışlara oranının yüksek olması,
  • Yüklenilen KDV’nin indirimine izin veren kısmi istisna düzenlemeleri,
  • İndirimli orana tabi işlemlerde iade edilemeyen tutar uygulaması.

      b. Sistemsel Olmayan Nedenler

  •  Faaliyete ilişkin olmayan KDV’lerin indirim hesaplarına dahil edilmesi,
  • Sahte belge kullanılmak suretiyle indirilecek KDV tutarının artırılması,
  • Yapılan satışlar üzerinden KDV hesaplanmaması (kayıt dışı satış)
  • Tam istisnalar ve indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade talep edilebilmesine karşın defter ve hesaplarının incelenmesini istemeyen mükelleflerce iade talep edilmeyerek, bu işlemlere ilişkin yüklenilen KDV’nin devreden KDV’de tutulması,
  • İndirimi kabul edilmeyen KDV tutarlarının düzeltilmemesi (Örn. kısmi istisna kapsamındaki işlemlere ilişkin ödenen KDV)

       c. Belediyelerde Devreden KDV Sorunu

Belediyeler, kamu hizmetlerinin yanında, ticari faaliyet çerçevesinde birçok teslim ve hizmet sunmakta olup, ticari faaliyet kapsamında sunulan bu hizmetler KDV’ye tabidir.

KDV Kanununa göre mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla ödedikleri katma değer vergisini indirim konusu yapabilirler. Buna göre belediyelerin ticari faaliyet kapsamında yapmış oldukları ve KDV’ye tabi olan hizmetlerine ilişkin ödedikleri KDV’yi hesaplamış oldukları KDV’den indirim konusu yapmaları mümkündür. Dolayısıyla belediyelerin, KDV’ye tabi olmayan kamu hizmetlerinin üretiminde kullanmak üzere satın aldıkları mal ve hizmetlere ilişkin KDV’yi indirim konusu yapmaları mümkün değildir.

Nitekim Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin “191 İndirilecek katma değer vergisi hesabı” başlıklı 153 üncü maddesinde;

“Bu hesap, mal ve hizmetin satın alınması sırasında satıcılara ödenen veya borçlanılan ve kurum açısından indirim hakkı doğuran katma değer vergisinin izlenmesi için kullanılır.

Mahalli idareler, bir bedel karşılığı satmak üzere ürettikleri mal veya hizmetin üretim girdisi olarak satın aldıkları mal veya hizmetlere ilişkin olarak ödemiş oldukları Katma Değer Vergisini indirim konusu yaparlar. Bunun dışında kurumun satışa konu olmayan kamu hizmeti üretiminde nihai tüketici olarak kullanmak veya tüketmek üzere satın alınmış mal veya hizmet için ödenen Katma Değer Vergisi indirim konusu yapılmaz ve bu tutarlar ilgili gider hesabı veya varlık hesabına yapılacak muhasebe kaydında maliyet bedeline ilave edilir.”ifadelerine yer verilmiştir.

Ancak, Türkiye’de belediyelerin KDV’ye tabi olmayan kamusal hizmetlerine ilişkin ödemiş oldukları KDV’yi gider ve maliyet olarak kaydetmek yerine “191 indirilecek KDV” hesabına kaydetmek suretiyle beyan ettikleri, bu uygulamanın da belediyelerin “Sonraki Döneme Devreden KDV” tutarlarını artmasına ve belediyelerin mali tablolarının bozulmasına neden olduğu görülmektedir.

Bu nedenle, Belediyeler, il özel idareleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının KDV’ye tabi olmayan kamusal hizmetlerine ilişkin ödemiş oldukları KDV’yi gider ve maliyet olarak kaydetmek yerine, indirim konusu yapıp yapmadıkları, dolayısıyla bu kurumlar tarafından beyan edilen devreden KDV tutarlarının doğru olup olmadığına ilişkin genel bir incelemenin yapılması gerekmektedir.

  1. İLAÇ GİBİ GELİR: DEVREDEN KDV’NİN İADESİ

Mükelleflerce “Birikmiş KDV Alacağı”, KDV Kanununa göre ise “Devreden KDV” olarak ifade edilen tutarların iadesi, ekonomide son dönemlerin gündemden düşmeyen konuları arasında yerini almıştır. Coronavirüs/Covid-19 salgınının oluşturduğu ekonomik krizin etkilerinin hafifletilmesi amacıyla işletmelerin finansal olarak desteklenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu kapsamda devredenin KDV’nin iade edilmesinin işletmelere önemli bir finansal kaynak oluşturacağı ve krizin olumsuz etkilerinin hafifletilmesinde önemli bir katkı sunacağı kuşkusuzdur.

Bu konuda reform niteliğinde bir adım olan 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağında yer alan Devreden KDV’nin özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç etmek suretiyle iadesini öngören yetki düzenlemesi bütçe giderlerinde önemli bir artışa neden olacağı gerekçesiyle, TBMM Genel Kurulunda Kanun taslağından çıkarılmıştır.

Gelinen bu noktada Devreden KDV’nin iade edilmesi gerektiği konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı dahil olmak üzere tüm ekonomik kurum kuruluşlarda bir fikir birliği bulunmaktadır. Yaklaşık 2 milyon mükellefin 200 milyar lirayı aşan devreden KDV’si bulunmakta olup, bu tutarın önemli bir kısmını inşaat ve imalat sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin devreden KDV’si oluşturmaktadır. Devreden KDV’nin iadesi özel sektörün finansal açıdan desteklenmesinde önemli bir enstrüman olarak görülmekle birlikte, bu iadenin Hazine tarafından ne şekilde finanse edileceği hususu konunun en önemli unsurunu oluşturmaktadır.

Hazine için önemli bir yük oluşturacağı kuşkusuz olan söz konusu iade uygulamasının yerinde olup olmadığının birkaç açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.

  • Öncelikle, bu uygulamanın haksız bir iadeye neden olup olmayacağının sorgulanması gerektiği akla gelmektedir. Nitekim, sonraki döneme devreden KDV’si olan mükelleflerin sayısı ve toplam mükellefler içindeki payı sürekli artmakta olup, mükelleflerin yaklaşık %80’i ödenecek vergi beyan etmeyip, sonraki döneme devreden KDV beyan etmektedir. Yani her beş mükellefin dördü devreden KDV’si olması nedeniyle ilgili vergi dairesine vermiş olduğu KDV beyannamesinde ödenecek KDV beyan etmemektedir.
  • Dolayısıyla beyan edilen devreden KDV’nin sahte belge kullanımı, kayıt dışı satış ve benzeri mevzuata aykırı işlemlerden kaynaklı olup olmadığının tespit edilerek gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığının gerek Gelir İdaresi gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığının denetim birimlerince tespiti gerekmektedir.
  • Bir diğer husus ise Devreden KDV’nin hangi yöntemle iade edileceği ile belirlenen yöntemin bütçeye oluşturacağı yük olup, buna ilişkin önerilere aşağıda maddeler halinde ayrı ayrı yerilmiştir.

Devreden KDV’nin İadesine İlişkin Alternatif Öneriler

a) Belirli Bir Tarihten Sonra Oluşan Devreden KDV’nin İadesi

Devreden KDV tutarının 2020 yılında yaklaşık 30 milyar lira artması beklenmektedir. 1985 yılından bu yana uygulanmakta olan KDV uygulaması nedeniyle birikmiş olan Devreden KDV tutarı 205 milyar lira olup bu tutarın tek seferde iade edilmesinin bütçe imkanları nedeniyle mümkün olmaması sebebiyle, belirli bir tarihten sonra oluşan KDV’nin iadesi şeklinde bir uygulamanın yürürlüğe konulması, bir yandan devreden KDV’nin artmasına engel olacak, diğer taraftan da işletmelerin finansman ihtiyacına önemli bir katkı sağlayacaktır. Nitekim, 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağında bu yönde bir düzenlemeye yer verilmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen kanuni düzenleme Genel Kurulda taslak metinden çıkarılmıştır.

BÜTÇE ETKİSİ: Bu uygulamanın bütçeye yaklaşık olarak 40-50 milyar lira ilave yük oluşturacağı tahmin edilmektedir.

Bütçe imkanlarının bu öneriyi karşılamaya yeterli olmaması halinde, mükelleflerin aylık KDV beyannamelerinde oluşan “Devreden KDV”nin belirli bir %’si (örneğin 30%) başka bir inceleme veya ön koşul aranmaksızın diğer vergi borçlarına mahsup edebilir.  Bu tutara yıllık bir üst sınırda konulabilir (örneğin; söz konusu bir yılda mahsup edilebilecek devreden KDV tutarı şirketin öz sermayesinin 50%’sini geçmeyecektir vb). Kalan 70% KDV ise devretmeye devam eder ve ileride ödenecek KDV çıkması halinde kullanılabilir veya incelemelerde ortaya çıkabilecek düzeltmeler için güvence olarak kabul edilir. Vergi idaresi her yıl sonu itibariyle bu gibi KDV mahsubu yapan firmalara bir denetim yapar, fazladan yapılan bir mahsup vb olması halinde (Devreden KDV’nin düzeltilmesine sebep olan hatalı işlemlerin kaynağını oluşturan kaçakçılık, sahtecilik vb durumlar hariç) ceza kesmez, sadece gecikme faizi ile vergi alacağını tahsil etme yoluna gider.

b) Yatırımlara İlişkin Yüklenilen KDV’nin İadesi

Ülkemizde çok uzun yıllardır yatırımların teşviki amacıyla bir çok istisna, muafiyet ve iade imkanı tanınmıştır. Örnek olarak KDV Kanununun;

  • 13/d maddesinde, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri, 13/m maddesinde, Ar-Ge kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri KDV’den istisna tutulmuştur.
  • Geçici 30 uncu maddesine göre, yatırım teşvik belgeleri kapsamında asgari 500 milyon Türk Lirası tutarında sabit yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV yatırım yapan mükellefe iade edilmektedir.
  • Geçici 37 nci maddesine göre, imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV yatırım yapan mükellefe iade edilmektedir.
  •  Geçici 39 uncu maddesinde, sanayi sicil belgesini haiz katma değer vergisi mükelleflerine münhasıran imalat sanayiinde kullanılmak üzere yapılan yeni makina ve teçhizat teslimleri katma değer vergisinden istisna tutulmuştur.

Yukarıda yer verilen istisna ve iade uygulamaları dışında, KDV ödemek suretiyle yapılan yatırımlara ilişkin (Madde Duran Varlıklar içinde yer alan makine ve teçhizatlar ile yapılmakta olan yatırımlar nedeniyle) yüklenilen ve indirim yoluyla giderilmeyen KDV’nin geriye yönelik olarak iadesi yönünde bir düzenleme, bir yandan yatırımlar nedeniyle yüklenilen KDV’nin iadesine ilişkin tüm mükellefleri kapsayan bir uygulama niteliğini taşıyacak, diğer yandan devreden KDV’nin artmasına engel olacaktır. Söz konusu düzenlemenin bütçeye etkisi, uygulamanın kapsamına göre değişeceğinden, bütçe imkanlar çerçevesinde bir uygulamanın tercih edilmesi mümkün olacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: Bu uygulamanın bütçeye yaklaşık olarak 10-15 milyar lira olması beklenmektedir.

c) İhracat Bedelinin Belli Bir Oranına Kadar İhracatçıya KDV İadesi Yapılması

KDV Kanununa göre ihracat tesliminde bulunan mükellefler ihraç ettikleri mallara ilişkin ödedikleri KDV’nin iadesini talep edebilmektedir.

29/3/2018 tarihli ve 7104 sayılı Kanunla, 3065 sayılı KDV Kanununda yapılan değişiklikle, ihracat işlemlerinden kaynaklanan iadelerde, yüklenilen katma değer vergisinin yerine sektörler itibarıyla ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yaptırmaya Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

Bakanlığa tanınan yetki çerçevesinde, çıkarılacak bir Tebliğ ile imalatçı ihracatçılara, ihracat bedelinin belli bir oranına kadar belirlenen sektörler itibarıyla iade yapılmasına imkan tanınabilir.

İhracatçıların fiilen yüklendikleri verginin üzerinde iade alabilmesi, bu mükelleflerin gerek yatırımlardan gerekse üretim sürecinin uzunluğundan kaynaklı Devreden KDV tutarlarının azalmasını sağlayacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: İmalatçı ihracatçılara, ihracat bedelinin belli bir oranına kadar belirlenen sektörler itibarıyla iade yapılmasına imkân tanınmasının bütçeye belirlenen iade oranına bağlı olarak 15 ila 20 milyar arasında bir ilave yük oluşturacağı tahmin edilmektedir.

 d) İndirimli Oranlı Teslim ve Hizmetlere İlişkin Yılı İçinde Nakden İade İmkanı Tanınması

KDV Kanununun 29/2 maddesi uyarınca indirimli oranda yapılan teslim ve hizmetlere ilişkin yılı içinde mahsuben iade yapılmakta, nakden iadeler ise belirlenen istisnalar dışında ertesi yıl yapılmaktadır. (Yılı içinde nakden iade yapılan indirimli orandaki teslimler; konut, tarım makinaları ve evde kullanılan tüp teslimleri)

KDV Kanununun 29/2 maddesindeki yetki çerçevesinde çıkarılacak bir Tebliğ ile, tüm sektörler için yılı içerinde nakden iade alınmasına imkân tanınabilir. Böylece indirimli oranda teslimde bulunan işletmelerin finansman maliyetleri aşağıya çekilmiş olacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: Böyle bir uygulamanın, Hazinenin yaklaşık 6-8 milyar lirayı bir yıl erken iade etmesi sonucunu doğuracağı tahmin edilmektedir.

Son Söz Yerine;

Sonuç itibariyle devreden KDV sorunu, KDV’nin uygulanmaya başladığı 1985 yılından günümüze kadar varlığını sürdürmekte ve her geçen yıl tutar olarak katlanmak suretiyle çözümlenmesi daha da güç bir sorun halinde gelmektedir. Nitekim Avrupa Birliği uygulamalarından farklı olarak 1985 yılında yapılan bir tercihin sonucu olarak ortaya çıkan bu sorun nedeniyle işletmelerimiz uluslararası rekabette finansal olarak dezavantajlı bir konuma düşmekte, bu dezavantajı gidermek için düzenlenen çok sayıda istisna düzenlemesi ile KDV Kanunu daha da karmaşık bir hal almaktadır. Diğer taraftan, kendi teorisine aykırı bu uygulama, mükelleflerin vergiye uyum düzeyini de olumsuz etkilemektedir.

Dolayısıyla, bütçe imkanları dikkate alınarak belirlenecek bir yöntemle Devreden KDV’nin iadesi uygulamasına başlanılması, işletmelerin finansal olarak zor durumda bulunduğu bugünlerde hayati önem arz ederken, iade edilecek devreden KDV tutarının doğruluğunun tespiti ise dikkat edilmesi gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

İktisatçılar yoğun bir şekilde krizden çıkışın ülkeler, sektörler ve firmalar için U, W, V veya L şeklinde olabileceğini tartışıyorlar.

Kamu maliyecileri ise hem kamu bütçesi ve hem de kamu gelirleri boyutuyla bu konuyu ele almak durumundalar.

Para politikası ise büyüme, enflasyon, rezerv yönetimi, diğer Merkez Bankaları, borçlanma, emisyon gibi bir sürü konuyu gözetmek durumunda. Alınacak karar zor bir karar ancak, firmalar başka bir parayı, yani başkasına ait bir KDV’yi istemiyorlar, bilançolarında zaten görünen paraların iadesi Devletin firmalara olan borcunu ödemesinden başka bir şey değil. Bu açıdan bu verginin iadesi son zamanlarda çok tartışılan emisyon yaratma, para basma, helikopter money vb yöntemlere göre daha az enflasyonist etkilere sahip olacaktır.

Söz konusu düzenleme ve beklentiyle ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Taxademy Bülten

 

No : 2020-51

Tarih : 28 Nisan 2020

Konu : (COVİD-19) Sürecinde İç Denetim Ne Yapmalı?

COVID-19 GÜNDEMİNDE İÇ DENETİM

 Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19’un, ülkemizde de başta “insan sağlığı” olmak üzere hayatın tüm alanlarını, özellikle ekonomik faaliyetleri olumsuz bir şekilde etkilediğine şahit olmaktayız. Çin’den başlayıp birkaç ay gibi kısa bir süre içinde bütün bir dünyayı etkisi altına alan Covid-19, gelişmiş ülkelerin bile bu salgın karşısında ne kadar hazırlıksız ve çaresiz olduğunu gözler önüne serdi.

Salgın süresince topluma ve vergi mükelleflerine karşı sorumluluğumuz gereği ve “bilgi paylaştıkça çoğalır” felsefesiyle bildiklerimizi, uzman görüşlerini, bilanço ve gelir tablosu ile müşterilerimizin iş sürekliliğini ilgilendiren konuları ele alıp sizlere ulaştırmaya devam ediyoruz.

Bugün de size işletmelerin en önemli olması gereken fonksiyonlarından birisi olan iç denetimin salgın sürecinde alabileceği roller ve üstlenebileceği işlerle ilgili konunun uzmanlarının görüşlerini aktaracağız.

Bilindiği üzere, olağanüstü zamanlar olağanüstü riskleri ihtiva ederler. Bu tür olağandışı durumlar nedeniyle ortaya çıkan riskleri öngörmek ve bunların olası etkilerini telafi edici plan, politika ve prosedürleri geliştirmek/hazırlamak ve bunları etkili, hızlı bir şekilde yürürlüğe koymak, işletmeler açısından her zaman kolay olmamaktadır. Kaldı ki, bu salgın dolayısıyla ortaya çıkan risklerin bertaraf edilmesinde işletmelerin tek başlarına alacakları tedbirlerin ve kontrol önlemlerinin yeterli olmayacağı açıktır. Salgın, insan sağlığı açısından en önde gelen korunma yöntemi olarak bireysel izolasyonu gerekli kılsa da; salgın nedeniyle ortaya çıkan/çıkabilecek kriz ancak kamu otoriteleri, özel sektör ve toplumun tüm kesimlerinin topyekün vereceği bir mücadele ve dayanışma ruhu ile birlikte aşılabilecektir.

Montaigne, “Tehlikelerden kaçınmakta aşırı telaşa düşmek, kendimizi tehlikenin kucağına atmanın en kestirme yoludur” demiş. İster bireysel, ister kurumsal olsun Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan risklerle mücadele ederken; içinde bulunduğumuz koşullar iyi değerlendirilmeli, paniğe kapılmadan, soğukkanlı, bilgiye dayalı, makul ve rasyonel hareket tarzı geliştirilmelidir.

İşletmeler, Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan riskler karşısında etkili ve yeterli tedbirler alabiliyorlar mı? Kurumsal risk yönetimini nasıl gerçekleştiriyorlar? İç Denetim bu süreçlere nasıl katkı sağlayabilir? Biz bu çalışmamızda, Covid-19 gündeminde İç Denetimin neler yapabileceği konusu üzerinde duracağız.

       1. İç Denetim Planındaki İşlerin Askıya Alınması:

Covid-19 nedeniyle karşı karşıya kalınan manzara, işletmenin hayatta kalmasının en önemli sorun olduğunu göstermektedir. Bu anlamda, işletmenin hayati önemi haiz iş birimlerinin faaliyetlerini sürdürebilmesini sağlamak, büyük önem arz etmektedir.

İç denetim, risk esaslı yıllık denetim planı çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir. Ancak zaman, geleneksel denetim yöntemleri ile hareket etme zamanı değil işletmenin bu krizde, nefes alan iş birimlerinin sağlanması yoluyla ayakta kalmasına katkıda bulunma zamanıdır. Burada İç Denetimin, “denetim” fonksiyonundan ziyade “danışmanlık” fonksiyonunu ön plana çıkarıp, yönetimle iş birliği ve koordinasyon içinde sürece katkı sağlaması gerekir.

Mesleki tecrübesi, olaylara nesnel bakışı, riskleri değerlendirmedeki objektifliği, tüm faaliyet ve süreçlere hâkimiyetiyle İç Denetimin, bu süreçte işletme yönetimine en büyük katkısı; “yardım için her zaman hazır ve nazır olduğunu” bildirmek ve “nasıl yardım edebiliriz?” sorusunu sormak olacaktır.

       2. İç Denetim İlk Olarak Ne Yapmalıdır?

İç denetim ilk olarak; Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan risklerin ve yüksek önem düzeylerinin işletme yönetimi tarafından yeterince anlaşılıp anlaşılmadığını değerlendirmeli ve bu konuda farkındalık oluşturmalıdır.

Birkaç ay gibi kısa bir sürede tüm dünyada ortaya çıkan felaket tablosu, işletmelerin bu konudaki farkındalık seviyelerini yukarı çıkarmış olmakla beraber, “bize bir şey olmaz” anlayışıyla yürütülecek organizasyon faaliyetlerinin en ağır maliyeti, istihdam edilen personelin hayatını kaybetmesi şeklinde sonuçlanabilecektir. İşin maddi tarafında ise – etkili ve yeterli tedbirler alınmadığı takdirde – orta ve uzun vadede pek çok işletmenin iflasına kadar gidebilecek bir süreç söz konusudur.

      3. İşletmenin, Riskleri Tam ve Eksiksiz Olarak Belirleyip Belirlemediğinin Değerlendirilmesi:

İşletme yönetimi, karşı karşıya oldukları süreçle ilgili olarak tüm muhtemel riskleri belirlemek ve bu risklerin etki ve olasılıklarını değerlendirmek ve bu risklere karşı alınacak tedbirler ile kontrol mekanizmalarını detaylı bir şekilde düşünmek durumundadır.

İç denetim, işletme yönetimiyle sürekli iletişim halinde olmalı ve kriz yönetimiyle ilgili faaliyet ve toplantılara katılmak suretiyle yönetimin;

  • Süreçle ilgili bütün riskleri tanımlayıp tanımlamadığını,
  • Bu risklerin veya öngörülmesi zor durumların meydana gelmesi halinde, ortaya çıkabilecek etkileri yönetmek ve olumsuz sonuçları bertaraf etmek için gerekli önlemleri ve tedbirleri alıp almadığını,

değerlendirip, eksik gördüğü alanlarda katkı sağlayabilir. Örneğin;

  • Kamu otoritelerince getirilen seyahat kısıtlamalarının işletme faaliyetlerinde ne tür olumsuzluklara sebep olacağı ve bunlara karşı alınacak tedbirlerin,
  • Özellikle sosyal medya platformlarından kaynaklı bilgi kirliliğinin personelde sebep olacağı korku ve panik havasını ortadan kaldırmak için yetkili otoritelerce (Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı vb.) yapılan açıklama, bilgilendirme ve uyarılara çalışanların kolayca erişebilmesi imkanlarının,
  • Hastalık belirtilerini göstermeye başlayan personelin, hızlı bir şekilde sağlık hizmetlerine ulaşmasına yönelik etkili tedbirlerin neler olduğunun,
  • Personelin evden çalışması gereken hallerde bilgi teknolojisi altyapısının ve kapasitesinin buna imkân sağlayacak nitelik ve yeterlikte olup olmadığının ve siber tehditlere karşı alınacak önlemlerin neler olduğunun,
  • Çalışanlar, yöneticiler ve üst düzey yönetim arasında etkili bir iletişim imkanının var olup olmadığının,
  • Kritik önemi haiz iş operasyonlarının farklı yerlere aktarılıp aktarılmayacağının,
  • Tedarik zincirlerinde meydana gelebilecek aksamalar ve alternatif tedarik yöntemlerinin neler olabileceğinin,
  • Salgının müşterilerin satın alma davranışlarını nasıl etkileyeceğinin,

İşletme yönetimi tarafından tüm yönleriyle yeterli bir şekilde ele alınıp alınmadığı, İç Denetim tarafından değerlendirilebilir. Yönetimin dikkatinden kaçan veya eksik kalan hususlarda iç denetimin sunacağı katkının önemi büyük olacaktır.

     4. İşletmenin Kriz Yönetimi ve İş Sürekliliği Planlarının Değerlendirilmesi:

Bu salgının olası kısa ve uzun vadeli etkilerini hiçbir işletme görmezden gelemez. Sağlam temellere dayalı ve test edilmiş bir planı bulunan işletmeler, bu krizden sağ salim çıkmayı başarabileceklerdir.

İşletmelerin, sürece ilişkin riskleri tanımladıktan ve alınacak tedbirleri belirledikten sonra uygulanacak kontrol eylemlerinin, bir plan dahilinde yürütülmesi önem arz etmektedir. Salgın, pek çok öngörülemez riski de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla bu, dinamik bir süreçtir ve kriz yönetimi ile iş sürekliliği planlarının sıklıkla gözden geçirilmesini, geliştirilmesini ve test edilmesini gerekli kılar. Bu tür planlarda; atanan rollere, iletişim ve koordinasyonun ne şekilde gerçekleştirileceğine, karar alma protokollerine, acil durum eylem planlarına mutlaka yer verilmelidir.

İç denetim, işletmenin bu faaliyetlerini gözlemlemeli ve eksikliklere ilişkin önerilerde bulunmalıdır.

Örneğin, ülkemizde salgının kontrol altına alınması için kamu otoritelerince uygulanan sokağa çıkma yasağının bir-iki günlük sürelerden, bir-iki haftalık sürelere çıkarılması söz konusu olursa; bu durumun işletmenin iş sürekliliğini nasıl etkileyeceği, hangi birimlerin (satın alma, üretim, depolama, pazarlama, satış vb.) ne şekilde aksiyon alacağının yönetim tarafından ele alınıp alınmadığı, etkili ve yeterli tedbirlere yönetim planlarında yer verilip verilmediği iç denetim tarafından değerlendirilebilir.

     5. Salgının İhtiva Ettiği Risklerin Çeşitliliğinin ve Birbirlerini Etkileme Potansiyellerinin Değerlendirilmesi:

Riski,  bir işletmenin amaç ve hedeflerine ulaşmasını engelleyen her tür olay şeklinde tanımlayabiliriz. Bu bakımdan riskler işletmeye mali, yasal, itibari veya stratejik boyutlarda zarar veren tehditlerdir. Mutlak surette iyi yönetilmeleri gerekir.

Covid-19, işletmeleri öyle bir olağanüstü durumla karşı karşıya getirmiştir ki; ihtiva ettiği herhangi bir riske karşı alınacak tedbirlerdeki bir eksiklik, pek çok yönden işletmeleri zor durumda bırakabilecek ve zincirleme bir şekilde başka risklerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilecektir.

Örneğin; işletme yönetiminin, personelin çalışma odalarının dezenfekte edilmesinde göstereceği bir eksiklik, personelin virüsle enfekte olması gibi vahim bir sonuç doğurabilecektir. Bu durum yasal riski gündeme getirecek ve aynı zamanda iş sürekliliğinin sekteye uğraması nedeniyle mali ve itibari riskleri de beraberinde getirebilecektir.

Örneğin; salgından kaynaklı olarak personelin izolasyonu ve evde çalışma uygulamaları, hassas iş süreçlerinin dijital ortamlarda yürütülme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. İşletme yönetiminin bilgi teknolojileri riskine karşı alacağı tedbirlerde bir zafiyet, müşteri hesap bilgilerinin çalınması sonucunu doğurabilecek ve bu durum işletmeyi mali, yasal, itibari, yolsuzluk gibi pek çok riskle de karşı karşıya getirebilecektir.

Bu sebeple, işletme yönetiminin herhangi bir riske (itibari, mali, sistemsel, yolsuzluk gibi) nasıl cevap verdiği çok büyük önem arz etmekte ve tedbirlerdeki bir zafiyetin zincirleme etkilerinin de göz önünde bulundurulmasını zorunlu hale getirmektedir.

İç denetim, risklerin işletme genelinde iyi yönetilip yönetilmediğini, etkili ve yeterli tedbirlerin alınıp alınmadığını değerlendirmeli ve yönetime bu konuda da katkıda bulunmalıdır.

       6. Salgının Uzun Vadeli Etkilerinin Değerlendirilmesi:

Kriz yönetiminin doğası gereği işletmeler açısından öncelikli olan, ayakta kalmak, dayanmak ve var olmaya devam etmektir. Salgının, genelde tüm dünya ekonomileri ve özelde işletme faaliyetleri üzerindeki olası etkileri aylar, hatta yıllar boyunca devam edebilir. İşletmeler, kapsama alanı genişleyen ve süresi uzayan söz konusu olumsuzluklar silsilesinin; tedarik zincirlerinin durumunu ve alternatiflerini, üretkenliği, nakit kaynakların yeterliliğini, büyüme projeksiyonlarını, borçlu ve alacaklı yönetimini, finansal durum tahminlerini, kar beklentilerini, vergi ve diğer yasal yükümlülükleri ve bunlara benzer birçok konuyu nasıl etkileyebileceğini gözden geçirmelidirler.

İç denetim, işletme yönetimine salgının uzun vadeli etkilerinin değerlendirilmesi tavsiyesinde bulunmalıdır.

Son söz yazmak adet olmuş;

 Büyük salgınlar gibi kriz zamanları, yıkıcı etkilerinin yanı sıra birtakım fırsatları da beraberinde getirirler. İşletmeler, iyi bir kriz yönetimi planı yaptıkları, olası felâket senaryolarını dikkate alıp gerekli tedbirleri zamanında aldıkları, kısa-orta-uzun vadeli projeksiyonlar geliştirdikleri takdirde krizi fırsata çevirebileceklerdir. Nietzsche’nin de dediği gibi, “Bizi öldürmeyen acı, güçlendirecektir.”

Bu dönemler, işletmeler için mevcut durumlarının muhasebesini yapma, güçlü yönleri geliştirme, zayıf yönleri güçlendirme, herhangi bir krizi yönetme imkan ve kabiliyetlerinin neler olduğunu görme fırsatı da sunmaktadır.

Her zaman olduğu gibi bu krizde de İç Denetim, işletmenin amaçlarını, faaliyetlerini veya kaynaklarını etkileyebilecek önemli risklere karşı uyanık olmak zorundadır. Kriz yönetimi sürecinde işletme yönetimine sunacağı değerli katkılarla, güvenilir bir ortak ve iyi bir danışman olarak kurum içindeki pozisyonunu sağlamlaştırma fırsatını elde edecektir.

Salgının etkileri geçene kadar, işletmeleri ilgilendiren bu tür konuları ve diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Yararlanılan Kaynaklar:

  • Chambers, Richard. “In the Face of the Coronavirus, Internal Auditors Must Do More Than Don Masks”. (Erişim:09.04.2020)

https://iaonline.theiia.org/blogs/chambers/2020/Pages/In-the-Face-of-the-Coronavirus-Internal-Auditors-Must-Do-More-Than-Don-Masks.aspx

  • The IIA Australia. “Factsheet: Internal Audit And Pandemics”. (Erişim:19.04.2020)

http://iia.org.au/sf_docs/default-source/technical-resources/2018-fact-sheets/internal-audit-and-pandemics.pdf?sfvrsn=2

  • Litzenberg, Roy A. “Covid 19 ve Ötesi İçin ÇSG Planlaması – Krize Hazırlık ve Verilecek Cevapta İç Denetimin Rolü”. (Erişim:24.04.2020)

https://na.theiia.org/translations/PublicDocuments/EHS-Planning-for-COVID-19-and-Beyond-Turkish.pdf

  • Radigan, Joseph. “How the coronavirus may affect financial reporting and auditing”. (Erişim: 09.04.2020)

https://www.journalofaccountancy.com/news/2020/mar/how-coronavirus-may-affect-financial-reporting-auditing-23087.html

 

Hafta Sonu Okuması – Bülten

 No             : 2020-49

Tarih         : 26 Nisan 2020

Konu         : Covid-19’a Sosyolojik Bakış

 Merhabalar, iyi hafta sonları dileriz.

Malum, COVID-19 salgınının önlenmesi ve etkilerinin azaltılması amacıyla yapılan her türlü düzenlemeyi sizlerle paylaşıyoruz.

Hafta sonları ise sokağa çıkma yasağını da göz önünde bulundurarak “hafta sonu okuması” serisi adı altında konusunun uzmanlarına sorduğumuz çalışmaları size iletmek istiyoruz.

Bugün çok merak edilen bir konuyu ele alacağız. Covid-19’a Sosyolojik Bakış.

Şimdi sözü Sosyolog Ceren Zeytinoğlu’na bırakalım. Keyifli okumalar, sağlıklı günler dileriz.

       1. Sosyoloji üretimini nasıl yapar yani dışarı çıkamama durumu sosyologları nasıl etkiliyor? Bununla başlayalım mı?

Sosyoloji, bilinenin aksine sadece toplumu ve içindeki toplulukları inceleyen bir bilim dalı değil, aynı zamanda sağlıklı toplumsal ilişkiler ve “toplumsallık” yaratmak için çalışan insanlar topluluğudur. Sosyologlar içinde bulundukları insan gruplarının çıkmazlarını teşhis edip, bunu tarihsel perspektiften geçirip, gerçek hayata uygulanabilecek iletişim çözümleri üretmekle mükelleflerdir. Bu nedenle biz sosyologlar işimiz gereği dışarı çıkıp, farklı insan gruplarına karışıp, çeşitli söylemlere ve görüşlere kulak aşinalığı geliştiririz. Saha çalışmalarından edindiğimiz gözlemler bizler için her türlü araştırma ve sonucun temelidir. Kuram aşinalığı, teorik bilgi ve genel anlamda “okuma” bizim yalnızca araç-gereç kutumuzdur. Asıl ham maddemiz dışarıda, sokaklarda, insanların kendilerini ifade etmek için bir araya geldikleri alan ve ‘an’lardadır.

      2.  Bu süreçte neler değişti hayatımızda, iş rutinlerinde, firmalarda, neler oluyor? Siz nasıl görüyorsunuz? Verimlilik mesela daha mı arttı ya da azaldı?

Covid-19’un küresel salgın ilan edildiği 11 Mart 2020 gününden itibaren Türkiye de aldığı önemleri sıkılaştırmaya başladı. Beyaz yaka ve ofis çalışanlarının büyük bir kısmı 9 Mart haftası itibariyle evlerine çekilip günlük iletişimlerinin hepsini çevrimiçi gerçekleştirmeye başladılar. Toplantılar Zoom’a, fikir alış verişleri Facetime’a, ofis içi “bi kahve içelim”ler Whatsapp’a kaydı. Beyaz yaka çalışanlar her gün ortalama 1 saatlerini vasıta içinde geçirirken, bu zaman uyku süresine eklendi. İlk başta “işler daha hızlı biter” diye düşünülürken, artık zaman kontrolü yapmanın çoğu beyaz yaka için zor olduğunu söyleyebiliriz. Yaptığım görüşmelerde ortaya çıkanlar beyaz yakanın ev işi, kişisel zaman, iş zamanı ve dinlenme alanlarını ayırmakta zorlandığı; ya çok çalışarak kendini bitirdiği ya da toplumdan kopmuşluk ve yalnızlık hissiyatıyla motivasyonun düştüğü oldu. Bu iki durumu engellemek için şirketlerin insan kaynakları birimleri çalışanlara “Evde Verim Nasıl Yakalanır?” temelli içerik desteği sağlıyor. Burada öne çıkan üç nokta işe şöyle: (1) Çalışma köşeniz ayrı olsun, orada yemek yemeyin. (2) Zaman kontrolü ve ayarlaması yapın. (3) Ofisteymiş gibi yemek arası ve paydos yapın.

      3.  Biz vergi danışmanlığı yapıyoruz biliyorsunuz ve görülen o ki kamu maliyesi maalesef çok hazırlıksız yakalandı, Almanya ve ABD gibi trilyon dolarlık ekonomik paketler açıklanamadı ülkemizde. Bu açıdan, neler yapılabilir, alınan önlemlere bakınca?

Türkiye Raporu’nun verilerine göre halen toplumun %20-30 arası evine ekmek götürebilmek için dışarı çıkıyor. Yani az önce anlattığım uzaktan çalışabilen, verimliliğini konuştuğumuz insan kitlesi ne yazık ki Türkiye’de çoğunluğu oluşturmuyor. Mavi yaka, temizlik işçileri, kasiyerler, kargo çalışanları ve her türlü fiziksel çabayla para kazanan bireyler maske ve eldiven takarak para kazanmaya devam etmeye çalışıyorlar. Bu kitle için “üst düzey önlemler”in Nisan başı itibariyle alınmaya başladığını gözlemleyebiliriz. Mart ayında halen maske takmayan kasiyerler ve çöp işçileri varken şu anda dışarıda maske takmamak kanun ihlali olarak geçiyor. Tabii, burada konuşulması gereken ilk mesele, bu toplumsal kesimin neden dışarıda olduğu. Bunun yanıtı aslında son derece basit. 2018 yazından itibaren ekonomik darboğazda olan Türkiye’nin şu anda toplumunu “kaslarını” çalıştırtmayıp kamu kaynaklarından geçindirecek bir parası yok. “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasının temelinde de Corona ile savaştan ziyade, Corona sonucunda kısa sürede etkilerini market alışverişlerimizde ve vergi ödemelerimizde hissetmeye başlayacağımız ekonomik krizden korunma çabası yatıyor. Mavi yaka, hafta sonları ve milli bayramlarda gelen sokağa çıkma yasaklarıyla korunmaya çalışılıyor. Bu kesimin dışarıda çalışmaya devam etmesi birçok açıdan Türkiye için doğru karar olsa da alınan önlemlere “rastgele test yapma“nın da eklenmesi gerekiyor. Türkiye sağlık kurumları açısından zengin bir ülke. Hastanelerin yanı sıra onbinlerce irili ufaklı sağlık ocakları bulunuyor. Bu sağlık ocaklarının işleyişi değiştirilerek test alanlarına çevrilebilir ve böylece dışarıdakiler arasında yayılma hızı bir ölçüde “verileştirilebilir“.

     4.  Sizce herkes çalışanlar gibi mi etkilendi, yani çalışmayanlar, ev kadınları veya iş dünyasının doğrudan içinde olmayanlar, onlar nasıl etkilendi?

Tabi ki, herkes aynı şeyi yaşamıyor. Farklı bir Corona deneyimi yaşayan üçüncü toplumsal kesim ise -içindeki potansiyeli ortaya çıkarma ve zaman yaratmakta zorlanan- yeni mezun, ev kadını ve iş dünyasının dışında olan bireyler. Corona sürecinin en fazla bu insan grubuna yaradığını söylemek mümkün. Sabah kahvaltısından sonra oturdukları online ivy league dersleri, denedikleri yeni ekmek tarifleri, spor videolar, TikTok maceraları, puzzle çabaları ve ‘challenge‘ kafaları ile sosyal medya üzerinden de ev içi lüks yaşamlarını paylaşmaya devam ediyorlar. Sosyal medya demişken, yapılan son araştırmalara göre sosyal medya bazlı depresyon oranlarında büyük düşüş olduğu söyleniyor. Bunun nedeni olarak da herkes evde olduğu için sosyal karşılaştırma bazlı eksik hissetmelerde ciddi bir düşüş olması gösteriliyor.

      5.  Bunu biraz daha açar mısınız, insanlar bu süreci nasıl atlatıyor, daha mı küçük şeylerle mutlu olmayı öğrendik mesela?

Siz mutluluk demişken, örneğin 2000 yılından beri “Mutluluğun Bilimi” üzerine çok kapsamlı çalışmalar yapıldı. Bu araştırmaların hepsi neredeyse aynı şeyi gösterdi: para, evlilik, güzel eşyalar ve mutluluk arasında direkt bir ilişki yok; hatta neredeyse bu üç öğeye sahip insanlar arasında mutluluk oranları daha düşük. Bir diğer sonuç ise; çevresindekilerden “daha iyi bir yaşantısı” olduğunu düşünen bireylerin “daha kötü yaşadığını düşünenlere” göre ciddi oranda daha mutlu olduğu. Yani mutlu hissetme ve sosyal karşılaştırma arasında çok kuvvetli bir ilişki var. Bütün dünyanın aynı anda geçtiği Corona süresinde ise, sosyal karşılaştırma bazlı mutlu hissetmeler genelde şu minvalde yaşanıyor: “Yakınlarım iyiler, ben sağlıklıyım, hasta değilim, sanırım dünyadaki şanslı gruptanım”. Daha önce hayatın güldüğü kesime ait hissetmeyen insanların sağlıklarının öneminin farkına varmış ve şükretmeyi hatırlamış oldukları gözlemleniyor.

      6.  Hastalar ve hasta yakınları nasıl hissediyor peki, onlarla nasıl iletişim kurulmalı?

Aslında en fazla konuşmamız gereken kesim ise hastalar ve hasta yakınları. Bir kere bu insan grubunun genel olarak bir bilinmezlikten kaynaklanan korku hissiyatıyla hareket ettikleri söylenebilir. Hangi teste güveneceklerini, hastalarının hangi hastanede daha iyi bakım göreceğini ve kendi ruhsal durumlarını düşünürken bu insanların “günlerinin kaybolduğu” söylenebilir. Hastalar arasında da üç gruptan bahsedebiliriz. Hastanedekiler, evde ayakta geçirenler ve evde ağır geçirenler. Her grubun duygu durumu farklı ve aslında nihai hedef hastaneye gitmemek, hastanedeyseler de yoğun bakıma çıkmamak. Bu nedenle tedavinin çok katmanlı bir süreç olduğunu söylemek mümkün. Bütün bu hikâyede en zor olan kısım ise diğer hastaların aksine Covid-19 hastalarının bütün süreci tek başlarına geçirmeleri. Hastaneye yattıktan sonra yakınlarını görememeleri, evdekilerin de kendilerini bir odaya izole ederek iyileşmeye çalışmaları. Burada önemli olan, hasta olmayanların hasta olanlara doğru iletişim modelleriyle destek vermeleri. Her gün ‘Nasılsın? Daha iyi misin?’ gibi sonuç odaklı sorulardansa ‘Bu yeni ilaç sana nasıl hissettirdi? Bugün en çok şükrettiğin şey ne oldu?’ gibi süreç bazlı sorularla yaklaşmak doğru olacaktır.

      7.  Bu ne zaman biter, toplumsal etkileri daha ne kadar sürer, sonuçta nasıl bir topluma dönüşeceğiz, bir sosyolog olarak nasıl görüyorsunuz?

Covid-19 salgını, ne yazık ki, 4 ay içerisinde paketlenip geçmişe kaldırılacak bir dönem olmayacak. Bill Gates’in geçen hafta The Financial Times‘a verdiği 20 dakikalık mülakatta söylediği gibi aşının bulunup bütün dünya nüfusuna ulaştırılması en iyi ihtimalle 18 ayı bulacak. Dolayısıyla 2020 sonuna kadar Covid-19 belasının yok olacağını söylemek pek mümkün değil. Evet, karantina kuralları hafifletilip yurt içi ulaşım bir nebze açılabilir ve sevdiklerimizi yazın 1.8 metre uzaktan da olsa görebiliriz belki. Fakat bu süreçte de hastalık tehdidi hala sürecek ve tedbirler var olmaya devam edecek. Yakın gelecekte her zaman yanımızda taşıdığımız “Sağlık Kartları“nın oluşacağını, uçağa binmenin nasıl bir şey olduğunu unutacağımızı, dışarıdan temin edilen yemek, içecek ve eğlence ürünleri/deneyimlerinde düşüş olacağı ve çoğu insanın bu süreçten daha “meziyetli ve becerikli” bireyler olarak çıkacağını söylemek mümkün. Bu süreçte önemli olan fiziksel halimiz kadar zihinsel halimize de önem göstermek, daha doğrusu farkında olarak yaklaşmak.

      8.   Biliyorsunuz, bizim yazılarımızı daha çok şirket yönetim kurulları, mali işler, finans, insan kaynakları bölümleri ve ekonomiyi takip edenler okuyor, onlara ne söylemek istersiniz?

Corona, sadece bir sağlık krizi değil. Aynı zamanda bir ekonomik ve sosyal kriz. Bu krizde bir kısım insan hastalarını düşünürken, çok daha büyük bir kısım geçimlerini düşünüyor. Kendini ekonomik olarak daha rahatta hisseden insanların kişisel bütçelerinden toplumsal yardımlaşmaya pay ayırmaları büyük önem arz ediyor. Aylık gelirin belirli bir kısmını kiraya, market alışverişine ve eğlenceye nasıl ayırıyorsak toplumsal yardımlaşmaya da aynı şekilde bir bütçe ayırmamız gerekiyor. Herkesin çevresinde takip ettiği ve güvendiği dernek ya da vakıflar vardır. Lütfen eğer kendinizi “çevrenizdeki insanlara göre daha şanslı” hissettiğiniz bir noktadaysanız bu derneklerle iletişim kurun ve ne yapabileceğinizi araştırın. Artık biliyoruz ki en küçük damla bile çok büyük fark yaratabiliyor.

      9.  Son olarak, insanı diğer canlılardan ayıran temel bir faktör, sosyal varlıklar olmamız. Bu açıdan neler söylemek istersiniz?

Sosyologlar, toplumun ve dolayısıyla medeniyetin nerede başladığına dair fikir birliğine varabilmiş değil. Klasik sosyoloji kuramından gelenler, medeniyetin tarımın gelişmesi sonucu daha fazla besinin dağıtılmasıyla başladığını söylerler. Fakat Göbeklitepe kazılarının ibadet ihtiyacının yerleşik hayata geçilmeden önce başladığını kanıtlaması üzerine, bir grup sosyolog medeniyetin toplumun beraber inanma ritüelleriyle başladığını söylemekteler. Bütün bunların ötesinde, Margaret Mead’in çok güzel bir açıklaması var: Mead toplumsal medeniyetin ayağı kırılan insanla başladığını söyler. Der ki, “Hayvanlar aleminde ayağınız kırılırsa ölürsünüz. Tehlikeden kaçamazsınız ve su içmek için nehre gittiğinizde avlanırsınız. Fakat insanlar aleminde ayağınız kırılır ve yakınınızdaki bir insan iyileşme süresince sizinle olmaya gönüllü olursa, sağlığınıza kavuşabilirsiniz. Yanınızdaki insan hem sizin güvenliğinizi sağlar hem de iyileşmeniz için yardımda bulunur. Yardıma ihtiyacı olan bir insana zor zamanlarda yardım etmek, medeniyetin başladığı yerdir.”

Covid-19 bize medeniyetimizin nelere kadir ve nerelerde kırılgan olduğunu gösteriyor. Hepimize düşen kendi durumumuza dışarından bakıp elimizden ne geliyorsa yapmak ve yanımızdakine elimizi uzatamıyorsak bile düşüncelerimizi ulaştırarak yardım etmek.

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkürler, Ceren Zeytinoğlu*

*Ceren Zeytinoğlu, amacı olumlu sosyal etki yaratmak olan bir sosyologdur. Eylül 2018’de KonuŞu’yu kurmuştur ve halen yöneticiliğini yapmaktadır.

Daha fazla bilgi için instagram/konusuistanbul

Sokağa çıkamasak da hep beraber, birlikteyiz, bizi okuduğunuz için teşekkür ediyoruz.

Saygılarımızla,

Şaban Küçük

Hafta Sonu Okuması – Bülten

 No             : 2020-48

Tarih         : 24 Nisan 2020

Konu         : Türkiye’de sağlık harcamaları ve OECD ile karşılaştırması

 Merhabalar, iyi hafta sonları dileriz.

Malum, COVID-19 salgınının önlenmesi ve etkilerinin azaltılması amacıyla yapılan her türlü düzenlemeyi sizlerle paylaşıyoruz.

Hafta sonları ise sokağa çıkma yasağını da göz önünde bulundurarak “hafta sonu okuması” serisi adı altında konusunun uzmanlarına sorduğumuz çalışmaları size iletiyoruz.

Bugün çok merak edilen bir konuyu ele alacağız. Türkiye’de sağlık harcamalarının mali perspektifini ve OECD ile karşılaştırmasını sunacağız. Konusunda değerli bir uzman ile Türkiye’de sağlık sektörünün mali boyutunu konuşmak istiyoruz. Soru cevap tarzında ve ilginizi çekmesi için daha çok grafik ve güncel istatistiklerle. Sayın Mehmet Atasever, Sağlık Bakanlığında Strateji Geliştirme Başkanlığı da yapmış, konuya Türkiye’de en vakıf isimlerden bir tanesi.

Yarın ise Covid-19’a sosyolojik bir bakış açısı ile bakacağız.

Keyifli okumalar, sağlıklı günler dileriz.

Türkiye’de Sağlık Sektörünün Mali Boyutu

Kamu maliyesinde kamusal mal olarak tabir edilen ve piyasaya bırakılırsa eksik üretim ve tüketim olacağı için Devletin müdahil olduğu bazı mal türleri vardır. Eğitim, adalet, hukuk gibi. Sağlığın bu anlamda ne kadar kamusal ya da yarı kamusal bir mal olduğu yıllarca tartışılmıştır.

İçinden geçtiğimiz günlerde en çok duyduğumuz kelimeler, sağlık, aşı, WHO (Dünya Sağlık Örgütü), pandemi, yoğun bakım yatağı gibi daha birkaç ay önce daha sıradan kullandığımız veya bildiğimiz kavramlardı. Bugün bütün dünya sabah akşam aynı gündemle yaşıyoruz, dışında kalmak çok mümkün olmuyor.

Şimdi sorular ve cevaplarla başlayalım. Efendim hoş geldiniz öncelikle.

  1. Türkiye sağlık harcamalarında nerede? Özellikle Covid-19 ile OECD ile mukayese daha önemli bir hale geldi, bu açıdan neredeyiz?

Türkiye ve OECD Ülkelerinde 2002-2018 dönemi gerçekleşen sağlık harcamalarının GSYH içindeki payı aşağıdaki Tablo 1’de gösterilmiştir. Ülkemizde yıllar itibariyle sağlık harcamalarının payı OECD ülkelerinin ortalamasının yarısı kadardır.

Tablo 1. Sağlık Harcamalarının GSYH İçindeki Payı, (Milyon TL, %), (2002-2018)

Yıllar Türkiye Sağlık Harcamaları

(a)

GSYH

(b)

Sağlık Harcamalarının Payı (%) (a/b) OECD Oranı

(%)

2002 18.774 359.359 5,2 8,3
2003 24.279 468.015 5,2 8,5
2005 35.359 673.703 5,2 8,7
2010 61.678 1.160.014 5,3 9,4
2011 68.607 1.394.477 4,9 9,3
2012 74.189 1.569.672 4,7 9,2
2013 84.390 1.809.713 4,7 9,0
2014 94.750 2.044.466 4,6 8,8
2015 104.568 2.338.647 4,5 8,8
2016 119.756 2.608.526 4,6 8,9
2017 140.647 3.110.650 4,5 8,8
2018 165.568 3.724.388 4,4 8,8

Kaynak: TÜİK, OECD Health Data 2018

       2. Peki bu rakamları nasıl değerlendirmeliyiz?

 Türkiye’de 2002 yılından itibaren sağlık hizmetlerinde sağlanan gelişmelere rağmen sağlık harcamalarının GSYH içindeki payında düşme görülmektedir (%4,4). OECD 2018 yılı ortalaması olan %8,8’e kıyasla oldukça düşük olan Türkiye’nin (%4,4) değerlendirilirken yaşlı/çocuk nüfus oranı ve sağlık personel sayısı gibi faktörler göz önüne alınmalıdır (Tablo 1).

Grafik 1. Sağlık Harcamalarının GSYH İçindeki Payı, (Milyon TL, %), (2002-2018)

Kaynak: TÜİK

2002 ile 2018 yılları karşılaştırıldığında Türkiye’de sağlık harcamalarının GSYH oranı %5,2’den %4,4’e düşmüştür. 2002-2018 yıllarındaki sağlık hizmetlerinde sağlanan önemli gelişmelere rağmen sağlık harcamalarının GSYH içindeki payı düşmüş olması sağlık hizmetlerinin finansal yönetimi açısından önemli bir başarıdır (Grafik 1).

       3. Toplam sağlık harcamaları ne kadar doğru bir ölçüt, nüfusu da düşünerek kişi başı sağlık harcamalarına bakılsa nasıl bir tablo ortaya çıkmaktadır?

Kişi Başı Sağlık Harcamaları

Türkiye’de 2002-2018 döneminde yıllara göre kişi başı sağlık harcamaları aşağıdaki gibi gerçekleşmiştir. Burada yıllar itibariyle nominal rakamlar kullanılmakla birlikte, 2018 yılı rakamlarıyla da gösterilmek suretiyle reel bir değerlendirme yapılabilir.

Grafik 2. Kişi Başı Sağlık Harcamaları, (2002-2018), (TL)

Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak sn. Atasever tarafından hesaplanmıştır.

     4.   Cepten yani vatandaşın yaptığı harcamaları da görebilir miyiz?

 Cepten Yapılan Sağlık Harcamaları

Sağlık sistemi ve bireyler açısından önemli amaçlara hizmet eden cepten harcamalar bireyler, toplum ve sistem için çeşitli açılardan olumsuz sonuçlar doğurabilir. Sağlık hizmetlerine olan talep, cepten harcamalar ile kontrol altında tutularak toplam sağlık harcamasındaki aşırı ve gereksiz artışlar önlenebilir. Ancak cepten harcamalar “gerekli/elzem” sağlık hizmetlerine erişim ve kullanım için bir finansal engel oluşturduğunda, gelecekte çok daha pahalı sağlık hizmetlerinin kullanılması anlamına gelebilir. Bu durum sağlık ihtiyacı daha fazla ancak ödeme gücü düşük özellikle yoksul bireyler için geçerlidir. Bu nedenle cepten harcamaların iki önemli olumsuz etkisi, daha kötü sağlık düzeyi ve artan sağlık harcamaları olarak belirtilmekte, cepten harcamaların verimliliği ve hakkaniyeti sağlayamadığı vurgulanmaktadır.

Grafik 3. Cepten Yapılan Sağlık Harcamasının Toplam Sağlık Harcaması İçindeki Oranı, (%), (Milyon TL), (2002-2018)

Kaynak: TÜİK

Türkiye’de toplam sağlık harcaması içinde cepten yapılan sağlık harcaması yıllar itibarıyla azalış göstermiştir. 2002 yılında %19,8 olan bu oran 2018 yılında %17,3’e gerilemiştir (Grafik 3). Bu durum Türkiye’de kamu finansman etkisinin artması ve sosyal devlet olgusunun pekiştirilmesi olarak değerlendirilmektedir.

       5.  Afet veya katastrofi durumunda bu harcamalar nasıl yapılmakta ve finanse edilmektedir?

 Katastrofik cepten harcama genellikle “sağlık harcamasının belli bir dönemde toplam hane geliri veya harcamasının belli bir yüzdesini aşması” olarak tanımlanır. Bu durum sağlık harcaması nedeniyle hanehalklarının yoksullaşmasına yol açabilir. Katastrofik harcamalar temel olarak yoksulluk, sağlık hizmetinden yararlanamama durumu ve risk değerlendirme mekanizmalarının yoksunluğundan kaynaklanmaktadır.

Grafik 4. Katastrofik Sağlık Harcamaları, (2002-2018), (%), (Türkiye)

Kaynak: TÜİK

Türkiye’de 2003 yılında sağlık sistemindeki aksaklıklar nedeniyle uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı, Cepten Sağlık Harcamalarının hane halkı refahını olumsuz etkileyen finansal katastrofiden büyük oranda korunmuştur. Ayrıca 5510 sayılı kanunun 67’nci maddesi ile sigortalı olsun veya olmasın herkesin salgın hastalık, iş kazası ve meslek hastalığı durumlarında her türlü sağlık yardımından ücretsiz yararlanması, 18 yaş altı tüm nüfusun ve eğitim görenlerin GSS kapsamına alınması yoksul hanelerinin sağlık harcamaları nedeniyle katastrofiye düşme olasılığını azalttığı değerlendirilmektedir.

       6. İlaç harcamaları da kapsama dahil mi, orada nasıl bir seyir görüyorsunuz?

İlaç Harcamaları; Perakende (serbest eczanelerden temin edilen ilaçlar) ilaç harcamaları ile sağlık hizmet sunucularında tedavi gören vatandaşlar için kullanılan ilaçlar, yurt dışından getirilen ilaçlar ve Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilen aşı harcamalarından oluşmaktadır.

Tablo 2. Toplam İlaç Harcamaları, (2002-2018), (milyon TL/USD)

  2002 2003 2005 2010 2015 2016 2017 2018 2002-2018

Artış (%)

TL 7.290 9.003 11.918 20.612 29.260 33.622 38.797 47.504 552
2018 Yılı Fiyatlarıyla, TL 33.161 32.690 36.838 41.954 40.774 43.472 45.133 47.504 43
USD 4.841 6.030 8.889 13.738 10.757 11.128 10.636 9.870 104
SGP USD 12.329 12.208 14.280 22.416 24.331 25.875 28.166 31.669 157
Sağlık Harcamaları İçindeki Payı (%) 38,8 37,1 33,7 33,4 28,0 28,1 27,6 27,8
GSYH İçindeki Payı (%) 2,1 2,0 1,8 1,9 1,3 1,3 1,2 1,3

Kaynak: Bağcı ve Atasever

2002 yılına göre 2018 yılında ilaç harcamalarında (yatan hasta ilacı ve aşı giderleri dâhil) nominal olarak %552 reel olarak ise sadece %43’lük bir artış olmuştur (Tablo 2). 2002 yılında %2,1 olan toplam ilaç harcamaların GSYH içindeki payı 2018 yılında %1,3’ye düşmüştür (Grafik 5).

Grafik 5. Toplam İlaç Harcamaları ve GSYH İçindeki Payı, (2002-2018), (Milyon TL)

Kaynak: Bağcı ve Atasever

Yıllara Göre Kişi Başı İlaç Harcamaları

Grafik 6. Kişi Başı İlaç Harcamaları, (2002-2018), (TL)

Kaynak: Bağcı ve Atasever

2002 yılında göre 2018 yılı rakamlarıyla 479 TL civarında olan kişi başı ilaç harcamaları 2018 yılında %7,5 artarak 515 TL’ye yükselmiştir (Grafik 6).

       7. Dünyada sağlığa en çok hangi ülke para harcıyor, Türkiye bu listede nerede duruyor

 Cari Sağlık Harcamalarının GSYH İçindeki Payının Uluslararası Karşılaştırılması

Grafik 7. Kişi Başı Cari Sağlık Harcamalarının Uluslararası Karşılaştırılması, (%), (2018), (SGP USD)

Kaynak: TÜİK, OECD Health Data 2019   Not: Türkiye verisi 2018 yılına aittir. Ülkelere ait değerler 2015 yılı veya ulaşılabilen en yakın yıl değerleridir

 Türkiye’de satın alma gücü paritesine göre USD olarak 2018 yılında kişi başı 1.227 SGP USD cari sağlık harcaması yapmıştır. Meksika’dan sonra OECD ülkeleri arasında kişi başı en düşük sağlık harcaması yapan ülke olan Türkiye, vatandaşlarına sağladığı kaliteli ve kolay erişilebilen sağlık hizmetleri ile Dünya’da örnek gösterilen ülkeler arasındadır (Grafik 7).

 

Grafik 8. OECD Ülkelerinde Kişi Başı İlaç Harcamaları, (2017 veya en yakın yıl), (SGP USD)

İlaç Harcamalarının Uluslararası Karşılaştırılması

Kaynak: OECD Health Data NOT: *Ülkeler 2017 , Danimarka ve Japonya 2015, Meksika 2014, Fransa 2013 Diğer ülkeler 2016 yılı verisidir.

Türkiye’de satın alma gücü paritesine göre USD olarak 2017 yılı kişi başı ilaç harcaması 306,5 SGP USD, 2016 yılı kişi başı ilaç harcaması 284,6 SGP USD,’dir. Bu tutar OECD ülkelerinin 2016 yılı ortalamasının (447 SGP USD) altındadır (Grafik 8).

8.  Son olarak ülkemizde sosyal güvenlik alanında ne durumdayız, özellikle salgını da düşünerek bir özet yapar mısınız?

 Türkiye’nin Sosyal Güvenlik Sisteminde Sağlanan Gelişmeler

2003 yılından itibaren sağlığın finansmanı ile ilgili sağlanan diğer gelişmelerin en önemli olanlarını şöyle sıralayabiliriz.

  • Vatandaşların sağlık sigortalarıyla özel hastanelerden ve özel eczanelerden hizmet alması sağlanmıştır.
  • Devlet tarafından koruyucu (birinci basamak) hizmetlere ayrılan bütçe artırılmıştır.
  • Maliyetli ve yüksek teknolojik ürünler sağlık alanında çok daha fazla arz oluşturmaya başlamıştır.
  • Acil ve yoğun bakım tedavileri tüm hastanelerde ücretsiz hale getirilmiştir.
  • Yoksul vatandaşların, kamu sağlık hizmetlerinden bütünüyle faydalanabilmesi sağlanmıştır.
  • İlaçta “Referans Fiyat Sistemi” uygulamasına geçilmiştir. Uygulanan vatandaş odaklı ve akılcı ilaç fiyatlandırma politikaları ile ilaca erişim kolaylaştırılmış ve ilaç fiyatları ucuzlatılmıştır.
  • Sağlık Bakanlığı hastaneleri işletmecilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmeye başlanmıştır.
  • Sağlık yatırımlarında; yeni finansman modelleri ve uygulama yöntemleri (KÖİ ve TOKİ) geliştirilmiştir.
  • Ekonomi koordinasyon kurulu ile sağlık finansmanı ile ilgili birimler arasında uyum ve koordinasyon tesis edilmiştir.
  • Sağlık Bakanlığına bağlı hizmet sunucularının vermiş olduğu sağlık hizmetleri için sağlık hizmetlerinin finansmanında “Global Bütçe Modeli” geliştirilerek uygulanmıştır.
  • 18 yaşın altındaki tüm nüfusun ve eğitim görenlerin GSS kapsamına alınması sağlanmıştır.
  • 2012 yılından itibaren Suriyeli göçmenlere ücretsiz sağlık hizmeti sunulmaya başlanmıştır.
  • SSK’lı ve BAĞ-KUR’luların sağlık hizmeti alabilmesi için prim ödeme süresi 30 güne indirilmiştir.
  • Kamu üniversite hastanelerinin 31 Aralık 2017 öncesine ait ilaç ve medikal şirketlerine olan borçları Maliye Bakanlığınca ödenmiştir.
  • Prim borcu olan Bağ-Kur’luların 14 Mayıs 2018 tarihinde yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile 2018 yılı sonuna kadar devlete ait sağlık kurumlarından sağlık hizmeti alabilmesinin önü açılmıştır.
  • Temmuz 2018’de SUT’da yapılan değişiklik ile kanser hastalarının cerrahi işlemlerinde de özel sağlık kuruluşlarının fark ücreti alabilmesi yasaklanmıştır.
  • Prim borcu olan Bağ-Kur’luların 29 Mart 2019 tarihinde yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile 2019 yılı sonuna kadar devlete ait sağlık kurumlarından sağlık hizmeti alabilmesinin önü açılmıştır.
  • 2020 yılında Covid-19 pandemisi nedeniyle korunma, teşhis ve tedavi amaçlı bütün ürünler bütün vatandaşlara ücretsiz yapılmış ve özel hastanelerin Covid-19 nedeniyle yatan hastalardan fark alması yasaklanmıştır.

Sağlık Bakanlığına 2019 yılı için Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu ile 48,891 Milyon TL ödenek tahsis edilmiştir. Döner sermaye bütçesi ise 48,064 Milyon TL’dir. Toplam 96,955 Milyon TL’lik bütçenin %49,57’si döner sermaye kaynaklarından, %50,43’ü genel bütçe kaynaklarından oluşmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2020). 2020 yılı Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının Merkezî Yönetim Bütçe ödeneği 59,278 Milyon TL’dir.

          9.  Çok teşekkürler,  bu salgını güvenle atlatacak bir sosyal güvenlik ve sağlık sistemimiz olduğunu anlıyoruz, bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilir miyiz

 Ülke ekonomileri için makroekonomik dengelerin sağlanması kadar, en azından bu dengelerin sürdürülebilir olması da önemli bir konu haline gelmiştir. Son yıllarda sürdürülebilirlikle ilgili olarak gündeme gelen konuların en başında sağlık hizmetlerinde finansal sürdürülebilirliktir. Özellikle uzun dönemde sağlık finansmanının sürdürülebilirliği son yıllarda makroekonomik politikaya ilişkin analizlerin odağına oturmaktadır. Şu durumda bir ülkede sağlık politikalarının belirlenmesi ve başarılı bir şekilde uygulanması açısından finansal sürdürülebilirliğin önemi yadsınamaz bir hal almaktadır. Sağlık sistemin temel amacı toplumun sağlık düzeyini yükseltmek ve geliştirmektir. Bu amaca ulaşmak için sağlık tüm vatandaşlarca erişilebilir, hakkaniyetli, kaliteli ve sürdürülebilir olması gerekmektedir.

Sağlık hizmetlerinde sürdürülebilirliğin temel unsuru ise sağlık politikası tartışmalarının merkezinde olan finansal sürdürülebilirlik olmaktadır. Finansal sürdürebilirlik artan maliyet baskıları ile sınırlı kaynaklar arasında bir dengeyi gerektirmektedir.

Sağlık sisteminde finansal sürdürebilirlik kavramı, sağlık sisteminin kendisinden beklenen sorumluklarını yerine getirebilmesi için yeterli kaynak toplayabilmesi ve topladığı kaynaklarla sağlık statüsünü korumak ve sağlık statüsünü geliştirme sorumluluğunu yerine getirebilme kabiliyeti olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle sağlık sisteminin faaliyetlerine devam edebilmesi için fonların yeterli seviyede devam edebilme kapasitesi finansal sürdürülebilirlik olarak tanımlanabilir. Nihayet Türkiye sağlık sisteminde 2003 yılından itibaren uygulanmakta olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”’nın amacı, kaliteli ve çağdaş sağlık hizmetlerini adil ve hakkaniyetli bir şekilde halka sunan, yüksek sağlık giderlerine karşı etkin mali koruma sağlayan ve finansal olarak sürdürülebilir bir sistem kurmaktır. Sağlık hizmetlerine olan talebin sürekli artış eğilimde olması sağlık hizmet sunumu için var olan finansman, insan kaynağı ve diğer kaynaklar azaldıkça “sürdürülebilirlik açığı’’ ortaya çıkmakta ve bu açık giderek büyümektedir. Uzun vadede hayatta kalmak için sağlık sistemlerinin hedeflerini karşılayacak yeterli kaynağa sahip olması ve değişen çevreye uyum sağlayabilmesi gerekmektedir.

Sağlık sisteminde finansal sürdürülebilirlik değerlendirilirken ve ölçülürken ağırlıklı olarak sağlık harcamaları ve kaynakları ile ilgili göstergeler kullanılır. Sürdürebilirlikle ilgili ortaya konan en yaygın göstergeler; toplam sağlık harcamalarının GSYİH içindeki oranı, kamu sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı, kamu sağlık harcamalarının kamu gelirleri içindeki oranı, kamu sağlık harcamalarının ortalama büyüme oranına karşılık GSYİH’deki büyüme oranı, faiz dışı kamu sağlık harcaması içindeki sağlık harcamasının oranı, vergi gelirleri oranı ile kamu sağlık harcaması artış oranlarıdır. 2002- 2018 döneminde sağlık harcamaları %782 oranında artış göstermiştir. Oysa bu dönemde GSYİH artışı % 937 ile sağlık harcamalarının artışının üzerinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu dönemde sağlık harcamalarının hızlı yükselmesine rağmen toplam sağlık harcamaları ile kamu sağlık harcamalarındaki artışların, Türkiye’deki ekonomik büyüme daha hızlı (GSYİH artışı) olduğu için karşılanabilir düzeyde kaldığı söylenebilir. Bununla beraber Türkiye sağlık harcamalarının GSYİH içindeki oran 2002 yılında %5,2 iken bu oran 2018 yılında %4,4’e düşmüştür. Bu açıdan da Türkiye’de sağlık harcamalarının finansal sürdürülebilirliği hususunda kısa vadede bir sorun gözükmemektedir.

Son olarak Covid-19 pandemisi nedeniyle Dünya’da sağlık sistemlerinin test edildiği bu dönemde Türkiye sağlık sisteminin; bu tür krizlere oldukça dayanıklı olduğu, alt yapısının yeterli olduğu, vatandaşların düşük gelir düzeyinde bile sağlık hizmetlerine rahatlıkla erişebildiği, bunun için ilave bir harcama yapmak zorunda olmadığı ve Dünya’nın en hazırlıklı sistemlerinden biri olduğu ortaya çıkmıştır.

* Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkürler sayın Mehmet Atasever

Saygılarımızla

Şaban Küçük

Kaynaklar:

*Bağcı, H., Atasever, M. (2020). Türkiye Sağlık Sistemi, Ankara: Akademisyen Kitabevi.

**Bağcı H.,Atasever M. (2019), 2002-2019 Türkiye İlaç Sektörü Analizi ve 2023 Vizyonu, Ankara: Nobel Yayınevi.

 

Taxademy Bülten

 No             : 2020-47

Tarih         : 24 Nisan 2020

Konu         : Nakdi Ücret Desteğinin Usul ve Esasları Yayımlandı.

 Merhaba,

Malum, COVID-19 salgınının önlenmesi ve etkilerinin azaltılması amacıyla ülkemizde ve dünya genelinde sosyal ve ekonomik hayata ilişkin birtakım tedbirler alınmaktadır.

Bu yasa ile getirilen en önemli düzenleme de nakdi ücret ödemesidir.

17 Nisan 2020 tarihinde 2020-45 sayılı sirkülerimizde detaylarını sizlere sunmuş olduğumuz ikinci önlem paketi olarak hazırlanan ve Meclise sunulan 15 maddelik kanun teklifi 16 Nisan 2020 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek “7244 sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun” olarak yasalaşmış ve 17 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Anılan Kanunun 7nci maddesiyle 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa eklenen madde ile nakdi ücret ödemesi konusu düzenlenmiştir. Bununla ilgili ayrıntılar ise 22 Nisan 2020 tarihinde SGK’nın web sayfasında yayımlanan uygulamaya ilişkin usul ve esaslar ile belirlenmiştir.

Maddenin tam metnine sonra da Bakanlık tarafından yayımlanan usul ve esaslara bakalım.

  • MADDE 7 – 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
    •  “GEÇİCİ MADDE 24 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmesi bulunmakla birlikte 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi uyarınca işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçiler ile 15/3/2020 tarihinden sonra 51 inci madde kapsamında iş sözleşmesi feshedilen ve bu Kanunun diğer hükümlerine göre işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçilere, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almamak kaydıyla ve 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinde yer alan fesih yapılamayacak süreyi geçmemek üzere, bu süre içinde ücretsiz izinde bulundukları veya işsiz kaldıkları süre kadar, Fondan günlük 39,24 Türk lirası nakdi ücret desteği verilir. Yapılan ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılamaz.
    •  Birinci fıkra kapsamında ücretsiz izne ayrılarak nakdi ücret desteğinden yararlanan işçinin fiilen çalıştırıldığının tespiti halinde işverene, bu şekilde çalıştırılan her işçi ve çalıştırıldığı her ay için ayrı ayrı olmak üzere fiilin işlendiği tarihteki 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesince belirlenen aylık brüt asgari ücret tutarında çalışma ve iş kurumu il müdürlüklerince idari para cezası uygulanır ve ödenen nakdi ücret desteği ödeme tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte işverenden tahsil edilir.
    •  Bu madde kapsamında nakdi ücret desteğinden yararlananlardan 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına girmeyenler, aynı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar ve genel sağlık sigortasına ilişkin primleri Fondan karşılanır.
    •  Bakanlık, nakdi ücret desteğine ilişkin ödeme usul ve esaslarını belirlemeye ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye yetkilidir.
  1. Kapsama giren ücretsiz izne ayrılan işçiler kimlerdir? Bildirimler nasıl yapılır?

Nakdi ücret desteğinden yararlanılabilmesi için ücretsiz izne ayrılan işçilere ilişkin aylık bildirimler, https://uyg.sgk.gov.tr/IsverenSistemi internet adresinden ücretsiz iznin verildiği ayı takip eden ayın 3’üne kadar işverenlerce yapılır. Bu şekilde bildirimi yapılan işçiler için ilgili aya ait Aylık Prim ve Hizmet Belgelerinde/Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerinde eksik gün nedeninin, “28-Pandemi Ücretsiz İzin” olarak seçilmesi gerekmektedir. 5510 sayılı Kanunun Ek-9 uncu maddesi kapsamında ev hizmetlerinde ay içerisinde 10 günden fazla sigortalı çalıştıranlar ise bu durum değişikliğini, ücretsiz iznin verildiği ayın sonuna kadar aynı eksik gün koduyla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine/Sosyal Güvenlik Merkezlerine bildirirler.

4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi kapsamında verilen ücretsiz izin bilgilerine ilişkin işverenler tarafından yapılan başvuru ve güncelleme işlemleri, ücretsiz iznin uygulandığı ayı takip eden ayın sonuna kadar SGK’ya bildirilir. Ancak bu şekilde uygulamanın yürürlükte olduğu sürenin tamamlanmasından sonra izleyen ay sonuna kadar yapılan ve hak doğurucu nitelikteki başvurular en fazla bir önceki ay için yapılır.

Kısa çalışma ödeneğine hak kazanamayanlar için APHB/MPHB bildirilmiş olan “18-Kısa Çalışma Ödeneği” gerekçesinin ikinci fıkradaki süreler içerisinde ”28-Pandemi Ücretsiz İzin” olarak güncellenmesi ve işverenler tarafından birinci fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde ücretsiz izin başvurusunda bulunulması gerekir. Ayrıca 17/4/2020 tarihinden sonra ücretsiz izne ayrılmasına rağmen, APHB/MPHB de ”28-Pandemi Ücretsiz İzin” eksik gün nedeni yerine yanlışlıkla başka bir koddan bildirim yapanların, eksik gün kodunun değiştirilmesi için SGK’nın ilgili il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezine başvurmaları gerekir.

İşveren, Nakdi Ücret Desteğinin uygulama süresi kapsamında, ilgili ayda işçinin ücretsiz izne ayrıldığı gün sayısını, işçinin T.C. Kimlik Numarasını, işçinin IBAN numarasını ve cep telefonu bilgilerini SGK işveren sistemi başvuru ekranı üzerinden bildirir.

       2. İşsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçiler ne yapacaklar?

15/03/2020 tarihinden sonra iş sözleşmesi feshedilen ancak işsizlik ödeneği başvurusuna rağmen bu ödeneğe hak kazanamayan işsizlerin nakdi ücret desteği ödemeleri, ayrıca başvuru yapmalarına gerek bulunmaksızın İŞKUR tarafından resen gerçekleştirilir.

15/03/2020 tarihinden sonra 4447 sayılı Kanunun 51 inci maddesi kapsamında iş sözleşmesi feshedilen ancak işsizlik ödeneği başvurusunda bulunmayan işsizlerin nakdi ücret desteği ödemeleri, https://esube.iskur.gov.tr adresinden veya e-Devletten işsizlik ödeneği başvurusunda bulunmaları üzerine İŞKUR tarafından gerçekleştirilir.

        3.  Peki, hak kazanma şartları nelerdir?

Ücretsiz izne ayrılanlar açısından;

  1. 17/4/2020 tarihi itibarıyla iş sözleşmesinin bulunduğu işveren tarafından 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi uyarınca ücretsiz izne ayrılmak,
  2. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanmamak,
  3. Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almamak,
  4. SGK’ya 01, 04, 05, 06, 12, 14, 20, 29, 32, 35, 39, 52, 53, 54 veya 55 no.lu belge türlerinden bildirilmiş olmak,

Koşullarını birlikte taşımaları ve işverenleri tarafından 5 inci maddenin birinci fıkrası kapsamında gerekli bildirimin yapılması halinde, 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi kapsamında ücretsiz izne ayrıldıkları süre kadar nakdi ücret desteğine hak kazanır.

İşverenleri tarafından kısa çalışma başvurusunda bulunulan ve başvurunun kabul edilmesine karşın gerekli prim şartlarını sağlamadığı gerekçesiyle kısa çalışma ödeneğine hak kazanamayanlar, birinci fıkradaki koşulları taşımaları ve işverenleri tarafından ilgili dönem için eksik gün gerekçelerin in 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi kapsamında verilen ücretsiz izin olarak güncellenmesi halinde, ücretsiz izne ayrıldıkları süre kadar nakdi ücret desteğine hak kazanır.

15/3/2020 tarihinden sonra 4447 sayılı Kanunun 51 inci maddesi kapsamında iş sözleşmesi feshedilen ve yine aynı Kanunun diğer hükümlerine göre işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçiler, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığ1 almamaları kaydıyla, 4857 sayılı Kanunun geçici 1O uncu maddesinde yer alan fesih yapılamayacak süreyi geçmemek üzere, işsiz kaldıkları süre kadar nakdi ücret desteğine hak kazanır.

4447 sayılı Kanunun 50’nci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi doğrultusunda daha önce hak ettiği işsizlik ödeneği süresini dolduruncaya kadar işsizlik ödeneği tekrar başlatılanlar, 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinde yer alan fesih yapılamayacak süreyi geçmemek üzere, ödemenin bittiği tarihten itibaren nakdi ücret desteğine hak kazanır.

      4. Ödeme süresi ne zaman ve bu tutardan bir kesinti yapılacak mı?

Nakdi ücret desteğinin süresi, 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi kapsamında ücretsiz izne ayrılanlar için, 17/4/2020 – 17/7/2020 tarihleri arasında ücretsiz izinli olunan süreleri kapsar. Cumhurbaşkanı tarafından 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinde yer alan fesih yapılamayacak sürenin uzatılması halinde, nakdi ücret desteği de aynı süre için uzatılacaktır.

15/3/2020 tarihinden sonra 4447 sayılı Kanunun 51 inci maddesi kapsamında iş sözleşmesi feshedilen ve yine aynı Kanunun diğer hükümlerine göre işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçiler için nakdi ücret desteğinin süresi, 17/4/2020 – 17/7/2020 tarihleri arasında işsiz olarak geçen süreleri kapsar. Cumhurbaşkanı tarafından 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinde yer alan fesih yapılamayacak sürenin uzatılması halinde, nakdi ücret desteği de aynı süre için uzatılacaktır.

Nakdi ücret desteğini hak eden her bir kişi için yapılacak ödeme, 39,24 TL olarak belirlenen bir günlük tutardan damga vergisi düşüldükten sonra hesaplanan tutar ile ödemeye hak kazanılan gün sayısı çarpımı sonucu elde edilecek tutara tekabül eder.

Hesaplanan ödeme tutarından damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılamaz. Son zamanlarda çok tartışıldığı için söyleyelim bu tutar gelir vergisine veya veraset ve intikal vergisine tabi değil

Nakdi ücret desteği, 1 ay içerisinde en çok 30 gün olmak üzere ödeme kanalları yoluyla işçinin kendisine ödenir.

Birden fazla işyerinde çalışırken, bu işyerlerinden 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi kapsamında ücretsiz izne ayrılanlar adına işverenler tarafından bildirilen prim ödeme gün sayılan toplanır. Bu kişiler adına 30 günden eksik kalan gün sayısı kadar nakdi ücret desteği ödenir. İlgili ayda toplamda 30 gün ve üzeri prim bildirimi yapılması durumunda, bu kişiler nakdi ücret desteğine hak kazanamaz.

        5. Genel sağlık sigortası nasıl olacak?

Nakdi ücret desteğinden yararlananlardan, 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına girmeyenler, aynı Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır. Bu madde kapsamında SGK tarafından tescili yapılan kişilere ait genel sağlık sigortası primleri, İŞKUR tarafından SGK’ya aktarılır.

        6. Kanunda bir ceza var mı? Takibi nasıl yapılacak?

Ücretsiz izne ayrılarak nakdi ücret desteğinden yararlanan işçinin fiilen çalıştırıldığının tespiti halinde işverene, bu şekilde çalıştırılan her işçi ve çalıştırıldığı her ay için ayrı ayrı olmak üzere fiilin işlendiği tarihteki 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesince belirlenen aylık brüt asgari ücret tutarında çalışma ve iş kurumu il müdürlüklerince idari para cezası uygulanır. Hem kısa çalışma ödeneğinde hem de nakdi ücret desteğinde yararlanan kişilerin tüm bilgileri İşkur tarafından tutulduğu için buna yönelik olarak ileride inceleme, analiz ve örnekleme olarak geriye doğru teftiş yapılacağını düşünüyoruz.

          7. Destek ne zaman ve hangi hallerde kesilir?

Nakdi ücret desteğinden yararlanılan dönemde, aynı veya başka bir işyerinde işe başlanması ve/veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı alınmaya başlanması halinde nakdi ücret desteği kesilir.

          8.  Son olarak uygulamayı hangi kurum yapacak ve ödemeler ne zaman yapılacak?

Nakdi ücret desteğine ilişkin iş ve işlemler SGK ve İŞKUR işbirliği ve koordinasyonu ile yürütülür.   SGK, nakdi ücret desteği kapsamında işverenler tarafından yapılan beyana bağlı bilgileri aylık olarak bildirilen ücretsiz iznin yapıldığı ayı takip eden ayın 5’ine kadar İŞKUR’a bildirir. İŞKUR, bu verileri esas alarak nakdi ücret desteklerini her ayın 8’inde ödemeye başlar. Belirlenen günlerin hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerine denk gelmesi halinde takip eden ilk iş günü işlemler gerçekleştirilir.

Söz konusu günlerde değişiklik yapmaya Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı yetkilidir.

Bu konuyla ilgili olarak merak edilen hususlar için bize ulaşabilirsiniz.

Şaban Küçük, Yeminli Mali Müşavir