Taxademy Bülten

 No         : 2020-53

Tarih     : 30 Nisan 2020

Konu     : Nisan Ayı Özet Mali/Vergisel Düzenlemeler

Merhaba,

Çok yoğun ve belki de hayatımızda ilk defa bu kadar uzun bir süre evde geçirdiğimiz mart ayından sonra Nisan ayı da baharın tüm renklerine rağmen “Evde Kal” çağrılarına uyulan bir ay olarak geçiyor. Üstüne havaların ısınması ve kutsal Ramazan ayı ile birlikte ülke olarak önemli bir imtihandan geçiyoruz.

Bu kapsamda tüm toplum bazında bu salgının yayılım hızını önlemek adına başta sağlık olmak üzere ekonomik, hukuksal ve sosyal olarak birçok tedbir ve önlem kararları alınmıştır. En son Mart ayı gelişmelerini sizler için özetlemiştik. Şimdi de Nisan ayı içerisinde gerçekleşen önemli mali konuları vergi, sosyal güvenlik ve diğer mevzuat değişmeleri başlıkları altında özet olarak sizlerin dikkatinize sunmak isteriz.

Bunun yanında iş dünyasına, çalışanlara ve tüm kesimlere destek amacıyla elde ettiğimiz bilgileri spesifik konu bazında Covid-19 web sayfamızdan izleyebilirsiniz.

Bu kapsamda olmak üzere bu ay içinde, Covid-19 sürecinde iç denetime düşen rolleri, Türkiye ve OECD ülkelerinin sağlık sistemlerinin mukayesesini, salgının sosyolojik analizini, 200 milyara yaklaşan devreden KDV’nin iade edilmesi önerisini, yeni transfer fiyatlandırması tebliğ taslağını, kamu taşınmazları açısından yapılan erteleme düzenlemelerini, salgının kamu ihalelerine etkisini, bankacılık ücretlerinde yapılan indirim ve düzenlemeler ile vergi açısından işlemeyen süreleri konusunun birebir uzmanlarıyla beraber ayrı birer bülten olarak sizlerin bilgisine sunduk.

Bültenlerimizden faydalandığınızı ve keyif aldığınızı umuyor saygılar sunuyoruz. Bu kapsamda incelenmesini ve analiz edilmesini istediğiniz konuları da gündemimize almak istiyoruz. Örneğin salgının vergi adaleti ve vergi yüküne olası etkileri, sağlık sisteminde, özellikle sağlık çalışanlarının vergilendirme rejimi, bu dönemde uygulanması gereken yaratıcı maliye politika önerileri, şirketlerin tedarikçileri ve ekosistemleri için yaptıkları iyi uygulama örnekleri bu kapsamda ele alınabilecek önerilerdir. Sizlerden de hem konu önerisi hem de bu tür uzmanlık çalışmalarınızı daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaştırmak üzere bekleriz.

Şimdi Nisan ayı gelişmelerine ana konu başlıkları itibariyle bakalım:

Vergi ve SGK

  • Yeni Torba Kanun: Covid-19 Önlem Paketi 2 (Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) 7244 sayılı Kanun olarak yasalaşmıştır.
    •  Söz konusu paketin tüm ayrıntılarına yayımladığımız 2020-43 sayılı bültenimizden ulaşabilirsiniz. Salgına ilişkin olarak ikinci önlem paketi olarak hazırlanan 15 maddelik Kanun Teklifi Meclise sevk edilmiş ve hızlıca kabul edilmiştir.
    • Çeşitli kanunlarda sosyal izolasyonun sağlanması amacıyla alınan tedbirler, geçici istihdam güvencesi olarak günlük 39,24TL ödenek verilmesi, yaşlı ve engelliler için aranan şartların azaltılarak yardımlar yapılması, çok çeşitli kanunlarda öngörülen bildirim, toplantı, genel kurul gibi mükellefiyetlerin ertelenmesi konusunda ilgili Bakanlıklara yetki verilmesi, Ar-Ge, tasarım merkezleri ve teknokentler için bu yerlere gelmeden çalışılan dönemlerde de teşviklerden yararlanılmaya devam edilmesi, elektrik borçları, kredi yurtlar ödemeleri, bazı aidatların ödemelerinin ertelenmesi, çeşitli kamu arazilerinin kullanımlarına ilişkin bedellerin faizsiz olarak ertelenebilmesi, sermaye şirketleri için 2019 yılı karlarının belli bir süre için dağıtılamaması gibi çok sayıda düzenleme yapılmaktadır.
    • Kanunla yapılan tüm düzenlemeleri 2020-45 sayılı sirkülerimizden inceleyebilirsiniz.
    • Nakdi Ücret Desteği: Kanun’da yer alan en önemli destek unsuru olan nakdi ücret desteği hakkında tüm ayrıntılar ise 22 Nisan 2020 tarihinde SGK’nın web sayfasında yayımlanan uygulamaya ilişkin usul ve esaslar ile belirlenmiştir. Söz konusu usul ve esaslara 2020-47 sayılı sirkülerimizde ayrıntılı olarak yer verdik.
    • Belediyelerin SGK ödeme ertelemesi: Anılan Kanun ile getirilen Belediyelerin vergi ve SGK ödemelerinin ertelenmesi konusunda SGK tarafından bir genelge çıkarılmıştır. Kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarının cari ay prim borçlarının üç eşit taksitte üçer ay erteleneceği belirtilmiştir. Konuya ilgili SGK’nın 22.04.2020 tarih ve E.5603418 sayılı yazısında ertelemenin detayları açıklanmıştır. Yapılan düzenlemede, sadece büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları prim erteleme kapsamına alınmıştır. Bağlı kuruluş; büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri, ilçe belediyeleri ve bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz (su ve kanalizasyon, otobüs, ulaştırma ve benzeri hizmetleri yürüten) kuruluşları ifade etmektedir.
    • Hazine Taşınmaz Bedellerinin Ertelenmesi: 7244 sayılı Kanunun 1nci maddesinin 1/a fıkrasına göre hazine taşınmazlarında satış bedeli ve ecrimisil tutarlarının ertelenmesi, yararlanma şartları, taksitlerin ödenmesi ve zamanında ödenmemesi durumunda yapılacak işlemlere ilişkin olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 22 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 399 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliği ile açıklamalar yapılmıştır.
  • Transfer Fiyatlandırması Tebliğ Taslağı (Seri No:4) görüş ve öneriler için Gelir İdaresinin web sayfasında duyurulmuştur.
    • 18/11/2007 tarihli ve 26704 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 1 seri no.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğin ilgili bölümlerinde yapılan değişiklikler, bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.
    • Görüş ve önerilere açık olan taslakta yer alan konuların geliştirilmesi, değiştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerinizi, 1 Mayıs 2020 tarihine kadar transferfiyatlandirmasi@gelirler.gov.tr e-posta adresine iletebilirsiniz.
    • Tebliğ taslağı büyük ölçüde 6728 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeler ile ayrıntılarına 2020-17 sayılı Transfer Fiyatlandırması Rehberinde yer verdiğimiz yeni raporlama standartlarına ilişkin 24 Şubat 2020 tarih ve 2151 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla yapılan değişikliklere ilişkin usul ve esasların ayrıntılarını düzenlemektedir.
    • Tebliğ taslağına ilişkin tüm ayrıntılara 2020-50 sayılı sirkülerimizde yer verdik.
    • Tebliğ taslağında ayrıca yeni raporlama formatına uygun olarak aşağıda yer alan form ve rapor örneklerine de yer verilmiştir.
      • EK-5 Ülke Bazlı Raporlamaya İlişkin Bildirim Formu
      • EK-5 Ülke Bazlı Raporlamaya İlişkin Bildirim Formunun Doldurulmasına İlişkin Açıklamalar
      • EK-6 Ülke Bazlı Rapor
      • EK-6 Ülke Bazlı Raporun Doldurulmasına İlişkin Açıklamalar
  • Mücbir Sebep İtiraz Dilekçeleri: Mücbir sebep kapsamında vergi ertelemesi konusunda itirazı olan mükelleflere ilişkin dilekçe verme imkânı sağlanmıştır.
    • Bu konuda Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan çalışmalar kapsamında 518 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği hazırlanmış ve 24 Mart 2020 tarih ve 31078 Mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Konu ile alakalı detaylı bilgiyi 2020-28 nolu bültenimizde açıklamıştık.
    • Buna göre sayılan ve salgından doğrudan etkilenen sektörler NACE kodlarına göre belirlenmeye başlanmıştır. Bu mükelleflerin Mart, Nisan ve mayıs ayları KDV ve muhtasar beyannamelerinin ertelenmesine karar verilmişti.
    • Bu kapsamda yer alması gerektiğini düşünen mükellefler için ise bir itiraz yolu açılmıştır. İtirazın kapsamı, yöntemi ve sonuçları hakkında detaylı bilgilere 2020-38 sayılı sirkülerimizden ulaşabilirsiniz. Ana faaliyet kodu değişikliği için; mükellefin esas alınmasını istediği ana faaliyet alanından (ana faaliyet kodu olarak kaydedilmesi gerektiğini iddia ettiği faaliyet kodundan) elde ettiği brüt hasılatın, diğer faaliyet kodlarından elde ettiği brüt hasılattan fazla olması şarttır.
    • Yapılan itirazlara olumlu veya olumsuz dönüşler yapılmakta olup, itirazları olumsuz olarak değerlendirilen mükellefler için kanunda öngörülen kullanılabilecek müracaat ve dava yolu bulunmaktadır.
  • Mücbir Sebep Kapsamında Yapılacak KDV Tevkifatı: Mücbir sebep kapsamında yer alan mükelleflerde KDV için kısmi tevkifat uygulanmayacaktır.
    •  Mücbir sebep hali kapsamında beyanname verme yükümlülükleri ileri tarihe ertelenen mükelleflerin, mücbir sebep halinde bulundukları 01.04.2020–30.06.2020 tarihleri arasında gerçekleşecek kısmi tevkifat kapsamındaki mal veya hizmet alımlarında tevkifat uygulanmayacaktır.
    • Buna göre, mücbir sebep kapsamında olan bir mükellef, belirtilen tarihler arasında, kısmi KDV tevkifatı kapsamında bir mal veya hizmet alımı yapıyorsa KDV tevkifatı yapmayacak, buna istinaden kendi adına satıcı tarafından düzenlenecek faturada KDV tevkifatı gösterilmeyecek ve faturada hesaplanacak KDV’nin tamamı satıcıya ödenecektir.
  •  2019 yılı Kurumlar vergisi beyannamesi ertelenmiştir.
    • 17 Nisan 2020 tarihli ve 127 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 30 Nisan 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2019 hesap dönemine ait Kurumlar Vergisi beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 1 Haziran 2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • Gelir İdaresi Başkanlığı çok detaylı bir rehberle Kurumlar Vergisi beyanname hazırlıkları için destek olmaktadır.
    • Türkiye’de Mart 2020 istatistiklerine göre 865.000 civarında kurumlar vergisi mükellefi bulunmakta olup, toplam vergi gelirlerinin %10’u kurumlar vergisinden oluşmaktadır. (Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı/istatistikler)
      • Küçük bir istatistiki not olarak 2018 yılı vergilendirme dönemi için her bir mükellef kurum ortalama 548 bin 431 TL matrah beyanında bulunmuş ve bu matrah üzerinden ortalama 108 bin 524 TL kurumlar vergisi tahakkuk ettirilmişti. Bu yılki sonuçları da merakla bekliyoruz. Aynı istatistiklere göre 3 büyük ilde toplanan kurumlar vergisi toplamının %79 kalan 78 ilde toplanan kurumlar vergisinin ise %21 olduğu görülmektedir.
      • Geçen yılın Mart ayına göre Türkiye’de kurumlar vergisi mükellef sayısı %6 oranında artmıştır.
    •  1 yıllık faaliyet sonuçlarının Vergi İdaresine sunulduğu Kurumlar Vergisi Beyannamesi, ekinde yer alan gelir tablosu, bilanço, kar dağıtım tablosu, transfer fiyatlandırmasına ilişkin form ve belgelerle birlikte önemli sonuçlar doğurmaktadır.
    • Bu açıdan YMM tam tasdik hizmet alsın almasın, kurumlar vergisi beyanlarının mutlaka farklı bir gözle kontrol edilmesi ve yararlanılması muhtemel indirim, istisna, teşvikler konusunda dikkatli olunması gerekmektedir.
    • Özellikle zarar mahsubu, Ar-Ge indirimi, yıl içinde kesilen vergilerin doğru mahsubu ve iadesi, uyumlu vergi mükellefi indirimi (%5), nakit sermaye faiz indirimi gibi konular mutlaka irdelenmeli ve doğru şekilde beyan edilmelidir.
  • Bazı beyan ve bildirimlerle ilgili tarihler ertelenmiş veya düzenlenmiştir.
    • Mücbir sebep kapsamında açıklanan sektörler için Muhtasar ve KDV (tevkifat dahil) ile SGK primlerinin Nisan, Mayıs ve Haziran ödemeleri 6’şar ay ertelenmiş,
    • Şubat-2020 dönemine ilişkin Kdv Beyannamelerinin beyan ve ödemesi ile Ba-Bs Formları beyan süreleri ve Elektronik Defter Beratları” nın yüklenme süresi uzatılmış,
    • 26 Mart 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 24 Nisan 2020 Cuma günü sonuna kadar,
    • 31 Mart 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020/Şubat dönemine ilişkin “Form Ba” ve “Form Bs” bildirimlerinin verilme süresi 30 Nisan 2020 Perşembe günü sonuna kadar,
    • 31 Mart 2020 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresi 1 Haziran 2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • 30 Nisan 2020 günü sonuna kadar Defter-Beyan Sistemine kaydedilmesi gereken 2020/Ocak-Şubat-Mart dönemine ilişkin alış ve giderler ile satış ve hasılatlara ilişkin kayıt süresi 31 Temmuz 2020 Cuma günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • 125 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 31 Mart 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2019 takvim yılına ait Yıllık Gelir Vergisi beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 30 Nisan 2020 Perşembe günü sonuna kadar uzatılmıştır.
    • Tüm bu ertelemeler ve yeni beyan & ödeme süreleri ekte yer alan özet tabloda(tablo1) gösterilmektedir.
  • Vergi Cezalarında Zımni Af: 7242 sayılı Kanun ile Vergide hürriyeti bağlayıcı cezalar konusunda da düzenleme yapılmıştır.
    • Bilinen adıyla Ceza İnfaz Kanunuyla bulaşma riskinin azaltılması anlamında ceza muhakemesi ve tevkif uygulamalarında bazı değişiklikler yapılmıştır.
    • Denetimli serbestlik sınırı 3 yıla çıkarıldığı için Vergi Usul Kanunu md. 359 (vergi kaçakçılığı suçları) gereğince infaz edilecek hürriyeti bağlayıcı cezalar (hapis cezaları) için de değişiklik öngörülmüştür.
    • Hali hazırda VUK’ta vergi kaçakçılığı, mükellefin özel işlerini yapma ve vergi mahremiyetini ihlal gibi fark bazı suç tipleri mevcuttur.
    • Bu düzenleme 30 Mart 2020 tarihine kadar işlenmiş suçları kapsamaktadır.
  • Döviz Cinsinden Bireysel Emeklilikte Kur Farkı ve Devlet Katkısı Oranı:
    • 7226 sayılı Kanunla 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda yapılan değişiklikle Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi kapsamındaki kişiler tarafından yabancı para cinsinden katkı payı ödenebilmesi imkanı getirilmiştir.
    • Ayrıca yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemelerinin yatırıldığı yabancı para cinsinden kurulan emeklilik yatırım fonlarından elde edilen irat tutarının tespitinde kur farkı dikkate alınmayacaktır.
    • Cumhurbaşkanı, yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemeleri için Devlet katkısı oranını yüzde ona kadar indirmeye yetkilidir. Konuya ilişkin olarak 23 Nisan tarih ve 2477 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile katılımcı adına bireysel emeklilik hesabına ödenen katkı payları için devlet katkısı hesabından kullanılan oran, yabancı para cinsinden yapılan katkı payı ödemeleri için %10 olarak belirlenmiştir.
  • Çifte Vergileme Anlaşması:
    • Türkiye ile Fildişi Sahili arasında imzalanan çifte vergileme anlaşması onaylanmıştır.
      • 22 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış olan 2472 sayılı Karar ile ilgili Anlaşma ve Eki Protokol onaylanmıştır.
      • Anlaşma 29 Şubat 2016 tarihinde Abidjan’da imzalanmış ve 17 Ocak 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7204 sayılı Kanun ile uygun bulunmuştu.
      • Anlaşma ve eki protokolün yürürlüğü açısından özel bir prosedür bulunmaktadır. Bu prosedürün tamamlanmasıyla yürürlüğe girecektir.
  • Türkiye ile Ukrayna arasında imza edilmiş olan Çifte Vergileme Anlaşmasını değiştiren Protokol uygun bulunmuştur.
    • 9 Ekim 2017 tarihinde Kiev’de imza edilen Protokolün onaylanmasının uygun bulunduğuna dair 7234 sayılı Kanun 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    • Protokolün yürürlüğü açısından özel bir prosedür bulunmaktadır. Bu prosedür sonucunda yürürlüğe girecektir.
    • Mevcut Anlaşma, 27.11.1996 tarihinde imza edilmiş olup 22 Nisan 1998 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış ve 1999 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştı. Protokol bu anlaşmada yer alan vergiler, tanımlar, mukim, uluslararası taşımacılık, temettü, faiz, gayrimaddi hak bedelleri, bağımlı faaliyetler ve bilgi değişimi maddesinde tadiller yapmakta ve son yıllarda ayrıca genel uluslararası anlaşmalarla da düzenlenen vergi tahsilatında idareler arasındaki yardımlaşmayı da bir ilave madde ile düzenlemektedir.

Ar-Ge & İnovasyon

  • Yeni Ar-Ge Programları: Covid-19 kapsamında çok çeşitli ArGe programı açılmıştır. Konuya ilişkin kısa bir özeti aşağıda ve ayrıntılı açıklamalara ise 2020-39 sayılı sirkülerimizden ulaşabilirsiniz.
    • Dünyada ve ülkemizde yaşanan COVID-19 salgınını nedeni ile çok hızlı gelişen araştırma-ürün geliştirme, kapasite oluşturma ve olumsuz sosyal etkilenmenin azaltılması ihtiyaçlarına istinaden kamu müdahalesi kapsamında yeni destek alan tanımlamaları yapılmıştır. Bu kapsamda 1507-KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, KOSGEB, ISTKA Programları ve TÜSEB Çağrılarıyla açılmıştır.
    • Özet olarak 2020-39 nolu sirkülerimizde Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde uzaktan çalışma, destek ve teşvikler ve kısa çalışma ödeneği konuları da incelenmiştir.

Sosyal Güvenlik

  • Moğolistan ve Kırgız Cumhuriyeti ile imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşmaları uygun bulunmuştur.
    • 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7230 sayılı Kanun ile 9 Nisan 2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
    • İkinci olarak yine 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7239 sayılı Kanun ile 7 Mart 2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye ile Moğolistan Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
  • Moldova ile Türkiye arasında imzalanan sosyal Güvenlik Anlaşmasının uygulanmasına ilişkin idari anlaşmanın onaylanması dair 2472 sayılı Karar 22 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    • Söz konusu Anlaşmanın uygun bulunmasına ilişkin 24 Şubat 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlanmıştı.
    • Sosyal güvenlik anlaşmalarının uygulama şekli ve bu konudaki hak ve yükümlülükleriniz için 2020-14 sayılı Rehberimize göz atabilirsiniz.
  • SGK Ödeme Ertelemesi: Mücbir sebep kapsamında vergi beyanları ertelenen mükellefler için SGK ödemeleri de ertelenmiştir. Ertelenen sadece ödeme olup, bildirgelerin zamanında verilmesi ve tahakkukların yapılması gerekir.
    • Bu kapsamda, 518 sıra No’lu Genel Tebliği uyarınca Hazine ve Maliye Bakanlığınca 1/4/2020 ile 30/6/2020 (bu tarihler dâhil) tarihleri arasında mücbir sebep halinde olduğu kabul edilen mükelleflerin,
      • 2020/Nisan ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020/Mart ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi, 31/10/2020 tarihinin cumartesi gününe denk gelmesi nedeniyle 2/11/2020 tarihine,
      • 2020/Mayıs ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020/Nisan ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi, 30/11/2020 tarihine,
      • 2020/Haziran ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020/Mayıs ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi, 31/12/2020 tarihine ertelenmiştir.
  •  Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesinin birleştirilmesi projesi pilot 7 il dışında Temmuz 2020’ye ertelenmiştir.
    • 4 Nisan 2020 tarih ve 31089 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Genel Tebliği (Sıra No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No:8) ile Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Genel Tebliği (Sıra No:1)’nin “Yürürlük” başlıklı 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan 1/3/2020 tarihi 1/7/2020 olarak değiştirilmiştir. Kısaca özetlemek gerekirse,
    • Daha önce 9 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7 numaralı Tebliğle Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesinin uygulandığı pilot il kapsamına Bursa, Eskişehir ve Konya eklenmiş ve diğer iller için uygulama Mart 2020’ye ertelenmişti.
    • Uygulamaya geçişin yaygınlaştırılması kapsamında; Kırşehir ilindeki mükellefler/işverenler için 1 Haziran 2017 tarihinde, Amasya, Bartın ve Çankırı illerindeki mükellefler/işverenler için 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren başlamış olan bu Tebliğin uygulanmasına Bursa, Eskişehir ve Konya illeri merkez ve ilçelerinde bulunan mükellefler/işverenler (281 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtilen bankalar hariç) için 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren başlanmıştı.
    • Bu kapsama giren mükelleflerce/işverenlerce sayılan iller dışındaki başka bir ilde istihdam edilmekle birlikte ücret ödemeleri veya tahakkuku bu illerde yapılan çalışanların ücret ödemeleri üzerinden tevkif edilen vergiler ile sigortalıların prime esas kazanç ve hizmet bilgilerini içeren Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Amasya, Bartın, Bursa, Çankırı, Eskişehir, Kırşehir ve Konya illerindeki yetkili vergi dairelerine elektronik ortamda gönderilecektir.
    • Yukarıda sayılan 7 il dışında kalan vilayetlerde ise Temmuz 2020’ye kadar eski uygulama devam edecektir.
  • Ücretsiz İzne Çıkarılan Çalışanlar için Yeni Kod Tanımlanması
    • 17/04/2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7244 sayılı Kanunla; çalışanların iş sözleşmesinin 17/04/2020 tarihten 17/07/2020 tarihine kadar 3 ay süreyle feshedilmesi yasaklanmış, fesih yasağı uygulanan hallerde işverenin işçiyi ücretsiz izne ayırabilmesine müsaade edilmiştir.
    • Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan 20.04.2020 tarihli duyuruda, bu kapsamda ücretsiz izne ayrılan sigortalılar için 2020 Nisan ayı belgelerinden itibaren “28-Pandemi Ücretsiz İzin(4857 Geç. 10 Md.)” kodu ve aynı anda başka eksik gün nedeni olması halinde “29- Pandemi Ücretsiz İzin(4857 Geç. 10 Md.) ve Diğer” kodunun oluşturulduğu duyurulmuştur.
    • Yeni oluşturulan bu kodlar yabancı uyruklu sigortalılar için de seçilebilecektir.
  • Asgari Ücret Desteğine İlişkin SGK Genelgesi Yayınlanmıştır
    • Bilindiği gibi, 26.03.2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7226 Sayılı Kanun’un 29 uncu maddesi ile 5510 sayılı Kanuna geçici 80 inci madde eklenerek; 2020 yılında da sektör ayırımı yapılmaksızın, finansmanı İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak şekilde, işverenlere, ödeyecekleri sigorta priminden mahsup edilerek günlük 2,50 TL, aylık 75 TL asgari ücret desteği sağlanması düzenlenmiştir.
  •  Covid-19 Ücretsiz İzin İşlemleri Modülü Açıldı.
    • Yukarıda izah edildiği gibi 22 Nisan 2020 tarihinde SGK’nın web sayfasında yayımlanan Nakdi Ücret Desteğine ilişkin uygulamaya ilişkin usul ve esaslar belirlenmişti. Söz konusu usul ve esaslara 2020-47 sayılı sirkülerimizde de ayrıntılı olarak yer vermiştik.
    • Bu kapsamda ücretsiz izne ayrılacak çalışanların bildirimlerinin yapılabilmesini teminen SGK işveren sistemi üzerinde “Covid-19 ücretsiz izin işlemleri” modülü açılarak başvurular alınmaya başlanmıştır.
    • Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanı sayın Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yapılan açıklamada; bildirimlerin ücretsiz izin verilen her ay için ayrı ayrı olmak üzere, ücretsiz iznin verildiği ayı izleyen ayın 3’üne kadar işverenler tarafından yapılacağı, çalışanların ayrıca bir başvuru yapmasına gerek olmadığı belirtilmiştir.
    • Ayrıca 15/03/2020 tarihinden sonra iş akdi feshedilen ancak işsizlik ödeneğine hak kazanamayanların ise daha önce yapmış oldukları işsizlik ödeneği başvurusu dışında herhangi bir başvuru yapmasına gerek bulunmadığı, ancak işsizlik ödeneğine başvurmamış olanların, https://esube.iskur.gov.tr adresinden veya e-Devlet aracılığıyla işsizlik ödeneğine başvuruda bulunabileceği belirtilmiştir.
    • İlgili SGK ekranına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://uyg.sgk.gov.tr/IsverenSistemi

DİĞER ERTELEMELER

  •  Devlet katkılı konut hesabı ödemelerinde kolaylık sağlanmıştır.
    • 3 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2346 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla değişen Konut Hesabı ve Devlet Katkısına Dair Yönetmelik ile, 30 Eylül 2020 tarihine kadar, düzenli ödeme yapamama imkânı, aylık ödeme planını seçen katılımcılar için bir dönem içerisinde en fazla 6 defa, üç aylık ödeme planının seçen katılımcılar için bir dönem içerisinden en fazla 2 defa uygulanır.
    • 2016/8559 sayılı söz konusu ana Yönetmelik ile belli şartları haiz konutların kendisine ait bir konutu olmayan Türk vatandaşları için ilk ve tek konut satın almaları için Devlet tarafından katkı verilmesine, ödeme planlarına ve bu hesabın açılışı, hesapların denetimi ve hesap sahiplerinin ödeme planlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.
  • Dernek beyan ve bildirimleri ertelenmiştir.
    • Derneklerin, idareye vermekle yükümlü oldukları beyanname ve bildirimlerinin hazırlanması ve bildirilmesi sürecinde mağdur olmalarını ve idari yaptırımlarla karşılaşmalarını önlemek maksadıyla; nisan ayı sonuna kadar verilmesi gereken dernek beyannameleri ile diğer bildirimlerin verilme süreleri Bakanlığımızın 03.04.2020 tarihli Genelgesi ile 1 Ağustos 2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    • Normal şartlar altında derneklerin yıllık faaliyet sonuçlarını online olarak her yıl Nisan ayı içinde bir beyannameyle bildirmeleri gerekmektedir.
    • Türkiye’de bugün itibariye 119.707 dernek için bu imkân getirilmiş bulunmaktadır.
    • Dernek beyannameleri ve Dernekler Yönetmeliği gereği yapılması gereken bildirimlerin süresinde yapılmamasının idari para cezası bulunmaktadır.
  • BDDK bazı bildirim ve beyanlar için süre ertelemesi yoluna gitmiştir.
    • Kurul tarafından alınan 2 Nisan tarihli 8976 sayılı Karar ile bankalar, bağımsız denetim kuruluşları, derecelendirme kuruluşları, varlık yönetim şirketleri, finansal kiralama, faktöring ve finansman şirketlerince BDDK’ya ve ilgili diğer mercilere gönderilmesi gereken 31.12.2019 yıl sonu ve 31.03.2020 ara döneme ilişkin finansal raporlamalar, bağımsız denetim raporlarıyla faaliyet raporları için belirlenmiş süreler ile 31.12.2020’ye kadar geçerli olmak üzere yönetmeliklerde düzenlenmiş muhtelif bildirimler için belirlenmiş olan sürelere 60 gün ilave edilmek suretiyle süre uzatımına gidilmesine karar verilmiştir.
    • Ayrıca Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelikte yukarıda verilen ilave süreden farklı olarak, bankaların kredi tahsislerinde meydana gelebilecek olan aksaklıkların giderilebilmesine yönelik olarak ilave süreler verilmiştir.
    • BDDK kurul kararlarının tamamı Resmî Gazetede yayımlanmadığı için BDDK web sayfası/mevzuat bölümünden takip edilmesi gerekmektedir.
  • Yargı İşlemlerinde Sürelerin Durması: Yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla 30 Nisan tarihine kadar getirilen durma süresi uzatılmıştır.
    • 7226 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeye göre 30 Nisan’a kadar bazı istisnalar hariç süre durdurulmuştu. Kanunda Cumhurbaşkanına verilen bir defalık 6 aylık uzatma yetkisi ise 30 Nisan 2020 tarih ve 2480 sayılı Karar ile kullanılmıştır.
    • Buna göre durma süresi 15 Haziran 2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    • İlk olarak piyasada panik havası oluşmaması ve yargıda hak kayıpları oluşmaması için Cumhurbaşkanlığı Kararıyla icra işleri ertelenmişti: 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İcra ve İflas Kanunu’nun 330 uncu maddesine dayanılarak yapılan düzenleme ile 30 Nisan 2020 tarihine kadar nafaka alacaklarına ilişkin olanlar hariç olmak üzere yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine karar verilmişti.
    • Daha sonra ise 7226 sayılı Torba kanunla salgına karşı açıklanan çok önemli mali ve hukuksal düzenlemeler yapılmış ve bu Kanun 26.03.2020 tarih 31080 mükerrer sayılı Resmî Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
    • Yapılan yasal düzenleme ve Cumhurbaşkanı Kararıyla maddede ve Kararda sayılan istisnalar hariç olmak üzere salgın hastalığın ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
      • Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13 Mart 2020’den (bu tarih dâhil) itibaren 15 Haziran 2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durmuştur.
      • İkinci olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22 Mart 2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 15 Haziran 2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durmuştur.
  • Araç muayenelerinin yapılmasında ertelemeye gidilmiştir.
    • Muayene süresi gelen araçlarının muayenesini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde gerçekleştiremeyen motorlu taşıt sahipleri, araç muayene işlemlerini bu sürenin bitiminden itibaren 45 gün içerisinde gerçekleştirebilirler. Bu süreler gerektiğinde Bakanlıkça uzatılabilir.
    • Buna ilişkin Yönetmelik değişikliği Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca hazırlanmış ve 3 Nisan 2020 Cuma günü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
  • EPDK süre ertelemesi: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bazı mükellefiyetlere ilişkin olarak erteleme kararını (2 Nisan 2020/9276 sayılı) duyurmuştur.
    • Buna göre sayılan yükümlülükler başka bir işleme gerek kalmaksızın 3 ay süreyle uzatılmıştır.
    • Söz konusu ertelemelerde ilgili ana hizmet dairesi yetkilidir.

FİNANS

  • BDDK türev işlemler limitini değiştirmiştir.
    • 12 Nisan 2020 tarihli basın açıklamasına göre BDDK, para swapı, forward, opsiyon ve diğer türev işlemlerde daha önce belirlenmiş öz kaynağa olan %10’luk oranı düşürmüştür.
    • Bu karar (12 Nisan tarih ve 8989 sayılı) vadede TL satım yönünde yapılan işlemlerde kalan vadeye göre artan oranlı, vadede TL alım yönlü işlemlerde ise %1 olarak uygulanacaktır.
    • Aynı yönde benzer bir kararı SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) da 13 Nisan tarihinde almış ve web sayfasında yayımlamıştır.
    • Bu karar küresel piyasalardaki dengesizlikler ve risklerin artmış olması nedeniyle, söz konusu risklerin yönetilmesi ve finansal istikrarın korunmasına yönelik olarak atılan adımların ve alınan tedbirlerin etkinliğini artırmak bakımından yapılan değerlendirme sonucunda alınmış bir karardır.
  • Kredi İmkanlarının Genişletilmesi: BDDK, kredi imkanlarının genişletilmesi için Bankalara duyuru yaptı.
    • (Covid-19) salgını nedeniyle yaşanılan sürecin ekonomiye, piyasaya, üretime ve istihdama olumsuz etkisinin mümkün olan en az seviyeye indirmek ve bankaların ellerinde bulundurduğu kaynakların en etkin şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla bazı düzenlemelere gidildiği belirtildi.
    • 18 Nisan 2020 tarih ve 9000 sayılı Kurul Kararıyla 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 93üncü maddesi ile 43 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bankaların, 01.05.2020’den başlamak üzere, haftalık bazda uygulanan Aktif Rasyosunu (AR) kullanmalarına karar verilmiştir.
    • Rasyoda pay ve paydada yer alan tanımlar yeni haliyle dikkate alınacaktır.
    • Ayrıca AR’nin her ay sonu itibariyle, o aya ilişkin aylık ortalamasının mevduat bankaları için %100’ün, katılım bankaları için %80’in altına düşmemesine, Kanunun 148 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca baz alınacak aykırılık oluşturan aşım tutarının, ilgili ay sonu itibariyle AR değeri %100’ün altında olan bankalar ve %80’in altında olan katılım bankaları için, rasyoyu sırasıyla %100 ve %80 düzeyine getirecek paydaki değişim tutarı olarak hesaplanmasına karar verilmiştir.
  • Bankalar Birliği yurt dışına yapılan para transferleriyle ilgili bilgi notu yayımlamıştır.
    • Bankalar nezdinde gerçekleştirecek işlemler normal akış süreci içerisinde devam edecek olup, herhangi bir kısıtlama ya da işlemlerin durdurulması söz konusu değildir. FATF’nin tavsiyesi kapsamında sadece gerçek kişi müşterilerin 1 milyon TL ve muadili döviz ve üzerindeki yurt dışına para transferlerinin Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığı’na yapılmakta olan olağan bildirimleri bir gün öncesine çekilmiştir.
  • Bankalar Birliği: Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanuna eklenen geçici maddeye ilişkin bilgi notu yayımlanmıştır.
    • Bilgilendirme Notu 15 Nisan 2020 tarihli olup yapılması gereken işlemler çok ayrıntılı bir şekilde Risk Merkezi sayfasında yer almaktadır.
    • Risk Merkezi üyesi banka ve finansal kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerini toplamak ve söz konusu bilgileri bu kuruluşlar ve müşterileri ile veya onay vermeleri koşuluyla 3. kişilerle paylaşılmasını sağlamak üzere Türkiye Bankalar Birliği nezdinde kurulmuş bir kuruluştur.
    • Gerçek ve tüzel kişilerin karşılıksız çek, protestolu senet, bireysel ve ticari nitelikli kredi kartı dahil tüm kredi borçlarını kapsamaktadır. Borçların vadesinin (son ödeme tarihinin) 24 Mart 2020 tarihinden önce olması ve 24 Mart 2020 tarihi itibariyle kısmen veya tamamen ödenmemiş olması gerekmektedir.
  • Orman Köylülerinin Borçlarının Ertelenmesi
    • 30 Nisan tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile bu kapsamda kredi kullanan kişiler ve kooperatiflerin 1 Nisan 2020 tarihinden itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gereken kredi taksitlerinin başvuru koşulu aranmaksızın faizsiz bir şekilde ertelenmesi kararı alınmıştır.

 DİĞER MEVZUAT

  • OSB Mevzuatı: Organize Sanayi Bölgeleri Mevzuatında değişiklikler yapılmış ve uzun yıllardır konuşulan yurt dışında organize sanayi bölgesi kurulması ve işletilmesi konusunda Cumhurbaşkanı kararı yayımlanmıştır.
    • Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasında Dair Yönetmelik 16 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    • Anılan Yönetmelikle, genel kurul ve yönetim kurulunun yetkilerinde yapılan bazı değişiklikler, OSB tür değişikliği, OSB doluluk oranının takibi ve Bakanlığa bildirimi, genel kurulda oy kullanmada oy hakkı, bağış yapılmasına karar verilmesi, eskiden yapılmış bağışların da bu kapsamda değerlendirilmesi, yönetim kurulunda yedek üyeler, denetim kurulunun genel kurulu olağanüstü toplantıya çağıramaması, ödenen huzur hakları, OSB’lerde imar planı yapımı, bölgelerde yer alan arsaların tevhid veya ifrazı, katılımcıya ait destek ünitelerinin yapılabileceği yerler, tutulması gereken ticari defterler, OSB’lerde kurulamayacak tesisler, arsa tahsis sözleşmesinin şekli, arsa tahsis iptalinin hangi hallerde yapılabileceği, arsa tahsisinin iptalinde geri ödenecek bedelin hesabı, katılımcının kendi tesisini başka kiracıya kiralama şartları, genel kurul çağrısında kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılabilmesi ve alınacak güvenlik hizmetine ilişkin esaslı düzenleme ve değişiklikler yapılmıştır.
    • Bu Yönetmelik yayım tarihi olan 16 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Yurt Dışında OSB Kurulabilmesi
    • 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun ek 4 ncü maddesine göre “OSB tüzel kişiliklerinin veya Türkiye’de yerleşik şirketlerin yetkili organlarınca karar alınması hâlinde yurtdışında OSB kurulmasına, kurulmuş olanlara ortak olunmasına ve bu OSB’lerin işletilmesine Cumhurbaşkanınca izin verilebilir.”
    • Yurt dışında OSB kurulması konusunda 14 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2404 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla yurt dışında OSB kurulması, işletilmesi ve bunlara yönelik desteklere ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
    • Bu kapsamda olmak üzere, ülkemizin kamu politika belgelerinde yer alan hedef ve stratejilere uygun olması, dış ticaretine katkı sağlaması, yatırım ortamını iyileştirmesi, uluslararası düzeyde marka değerini artırması, ülkemiz OSB uygulama deneyiminin yaygınlaştırılması ve ülkemizdeki yatırımların katma değerinin artıracak nitelikte olması şartları aranmaktadır.
    • Anılan kararnamede, maddeler olarak dayanak, tanımlar, ilkeler, kuruluş ve işletme, verilen devlet yardımları, tahkim anlaşmaları ve TİKA ve diğer kurum ve kuruluşlar ile birlikte yapılacak işler ve protokoller açıklanmıştır.
  • Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinde değişiklik yapılmıştır.
    • 25 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik değişikliği ile Yönetmelikte yer alan tanımlar değiştirilmiş ve işletme veya kuruluş ve işletme sözleşmelerinde süre uzatımının nasıl yapılacağı düzenlenmiştir. Ayrıca işletme veya kuruluş ve işletme izninin yeniden nasıl verileceği, süre uzatımlarının süresi, komisyonların oluşumu, istenecek bağımsız denetim raporları hakkında değişiklikler yapılmıştır.
    • Söz konusu düzenlemelerin ayrıntısı hakkında merak edilen bir husus olursa konunun uzmanlarından doğrudan bilgi alabilirsiniz.
  • 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde değişiklik yapılmıştır.
    • Anılan Yönetmelik 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ve ilişkin usûl ve esasları belirlemektedir.
    • 24 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik değişikliği ile teminat verilmesi mecburiyeti aranmayan haller tanımlanmış ve ödenecek kira yardımlarıyla ilgili güncelleme yapılmıştır.
    • Buna göre riskli yapının/yapıların bulunduğu parsellerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunuluyor ise, yapım işini üstlenen yapı müteahhidince yapı ruhsatı alınmadan önce yapı yaklaşık maliyet bedelinin % 10’u kadar teminatın İdareye verilmesi mecburidir. Yeni eklenen madde ile, tek parselde bir bodrum katı dışında, en çok iki katlı ve toplam yapı inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen yapılarda parsel maliki kendi yapısını inşa ediyor ise, inşaat tamamlanmadan üçüncü şahıslara satış yapılmaması ve bu konuda tapu kaydına belirtme konulması şartıyla, yapı ruhsatı alınması safhasında yapı yaklaşık maliyet bedelinin % 10’u kadar teminat verilmesi mecburiyeti aranmayacaktır.
    • Riskli ve rezerv yapı alanlarında kira yardımı süresi 48 ayı geçmemek şartı ile ilgili kurumca ve aylık kira bedeli Bakanlıkça belirlenir. Normalde anlaşma ile tahliye edilen uygulama alanındaki yapıların maliklerine tahliye veya yıkım tarihinden itibaren Bakanlıkça kararlaştırılacak aylık kira yardımı yapılmakta ve yardım süresi riskli alan dışındaki riskli yapılarda 18 ay olmaktadır. Ayrıca yapılan değişiklikle dönüşüm projeleri özel hesabının finansman durumu gözetilerek Bakanlıkça uygun görülmesi halinde kira yardımının 1 yıla kadar olan kısmı peşin olarak ödenebilir.
    • Söz konusu kira yardımlarına ilişkin Bakanlığın ayrıntılı kılavuzu web sayfasında yayımlanmıştır.
  • Kamu ihalelerinde fesih ve süre tanınması imkânı esnetilmiştir.
    •  Kamu ihale sözleşmesi kapsamında yapılan işlerde mücbir sebeple süre uzatımı verilmesine veya sözleşmenin feshine karar verilmesi mümkündür.
    • Bu kapsamda olmak üzere 2 Nisan 2020 tarihinde Resmî Gazetede 2020/5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle salgının kamu ihale sözleşmelerine etkisi konulu bir genelge yayımlanmıştır.
    • Bu kapsamda başvurular idareye yapılacak ve Hazine ve Maliye Bakanlığından bir değerlendirme yapması istenecektir. Yapılan değerlendirme sonucunda, ortaya çıkan durumun yükleniciden kaynaklanan bir kusurdan ileri gelmemiş olması, yüklenicinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesine engel nitelikte olması ve yüklenicinin bu engeli ortadan kaldırmaya gücünün yetmemesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
  •  Kamu Teşkilatında Değişiklikler: 58, 59 ve 60 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bakanlıklara bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar ile diğer kurum ve kuruluşların teşkilat yapılarında önemli değişiklikler yapılmıştır.
    • 8 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Kararname ile önemli değişiklikler yapılmıştır.
      • Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, (Merkez ve enstitüler, KOSGEB Genel Kurul, İcra Komitesi) Türkiye Su Enstitüsü, Koordinatörlükler (Politika geliştirme), TÜİK, TRT, İstatistik Konseyi, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Enerji Bakanlığı (Maden ve Petrol İşleri)
      • Kararnameye göre TÜİK Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlıdır.
      • Yukarıda özet olarak verdiğimiz bu değişiklikler yayım tarihi olan 8 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
    • 14 Nisan 2020 tarihinde yapılan ikinci bir Teşkilat Değişikliği Kararnamesi ile de Sanayi Bakanlığının teşkilatında çok önemli değişiklikler yapılmıştır.
      • Bu kararname ile şu maddelerde değişiklikler yapılmış veya yeni madde olarak eklenmiştir. (52, 279, 287/B, 288, 290, 385, 387, 388,388/A, 388/B, 389, 390, 391, 392, 393, 394, 395, 395/B, 396, 398, 399, 402, 409/A, 527/B)
      • Bu Kararname ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görevleri yeniden kaleme alınmış ve tüm teşkilat reorganize edilmiş ve yeni Genel Müdürlükler ihdas edilmiş veya yeniden yapılandırılmıştır.
      • Bakanlığın yeni teşkilat yapısında hizmet birimleri şunlardır:
        •  a) Sanayi Genel Müdürlüğü,
        • b) Milli Teknoloji Genel Müdürlüğü,
        • c) Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü,
        • ç) Ar-Ge Teşvikleri Genel Müdürlüğü,
        • d) Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü,
        • e) Metroloji ve Sanayi Ürünleri Güvenliği Genel Müdürlüğü,
        • f) Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü,
        • g) Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü,
        • ğ) Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü,
        • h) Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
        • ı) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
        • i) Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı,
        • j) Strateji Geliştirme Başkanlığı,
        • k) Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı,
        • l) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği,
        • m) Özel Kalem Müdürlüğü.
    • 18 Nisan 2020 tarihinde yapılan üçüncü bir Teşkilat Değişikliği Kararnamesi ile de Hazine ve Maliye Bakanlığı teşkilatında bazı değişiklikler yapılmıştır.
      • 60 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde değişiklikler yapılmıştır.
      • Buna göre Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde yeni bir birim olarak “Risk Analizi Genel Müdürlüğü” kurulmuş, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının teşkilat yapısında değişikliğe gidilerek mevcut denetim grupları yerine denetim daireleri kurulmuş aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde “Mükellef Hakları Kurulu” ihdas edilmiş ve son olarak Gelir İdaresi Başkanlığı teşkilatına “Gelir Bütçesi Daire Başkanlığı” adı altında yeni bir daire başkanlığı eklenmiştir.

Bilgi Kutusu: Yeni Hükümet Sisteminde Çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri:

Yeni hükümet sistemi çerçevesinde bakanlıklar ve tüm kamu kurum ve kuruluşları yeni kamu yönetimi sistemi dahilinde yeniden tanımlanmış ve tek bir Kararname ile düzenlenmişti. (4 Sayılı Kararname 15/7/2018 – 30479 tarihli Resmî Gazete)

1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise Cumhurbaşkanlığı teşkilatını düzenlemektedir. (1 Sayılı Kararname 10/7/2018-30474 tarihli Resmî Gazete)

2 sayılı Kararname ise kapsamında bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait kadro ve pozisyonların ihdası, iptali ve kullanılmasına dair esas ve usulleri düzenler. (2 Sayılı Kararname 10/7/2018-30474 tarihli Resmî Gazete)

Üst kademe kamu yöneticileri ile ilgili usûl ve esaslar ile kamu kurum ve kuruluşlarında atama usûl ve esasları ise 3 sayılı Kararname ile belirlenmektedir. (3 Sayılı Kararname 10/7/2018 – 30474 tarihli Resmî Gazete)

  •  Turizm tesislerinin niteliklerinde bazı düzenlemeler yapılmıştır.
    • Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmelikte yapılan değişiklikler 4 Nisan 2020 tarih ve 31089 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    • Yönetmelik ile gastronomi tesisleri, kampingler ve konaklama amaçlı mesire yerlerinde aranan şartlar ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
  •  Ticaret Bakanlığı, Piyasa Gözetimi ve Denetimi Yönetmeliğini yayımlamıştır.
    • Yönetmelikte, 4703 sayılı Kanuna uygun olarak yürütülen piyasa gözetim ve denetim işlemlerinin usul ve esasları, duyusal incelemeler, düzeltici faaliyetler, numune alma ve denetimin şekli ile tutanak ve kayıt işlemleri ile, aykırılık halinde alınacak önlemler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
    • Üretici ve dağıtıcının teknik düzenlemeye aykırılık, güvensizlik ve bunun sonucunda güvensiz ürünlere ilişkin ilan, gönüllü geri çağırma, izlenebilirliği kurma gibi vazife ve yükümlülükleri bulunmaktadır.
    • 2014 tarihli eski Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
    • Belge düzeni, KDV, imha edilecek emtia, gider boyutuyla üretim ve dağıtım firmalarının dikkatle incelemesi ve uygulaması gereken bir düzenlemedir.
  •  Covid 19 kapsamında rahatlatıcı, düzenleyici bazı mevzuat değişiklikleri yapılmıştır.
    • Salgın kapsamında yapılan düzenlemeler ile aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
      • Tıbbi tanı kitlerinin ithalinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun uygunluk yazısının aranması (2020-19 İthalat Tebliği)
      • Limon ihracatında Tarım ve Orman Bakanlığı ön izin şartı getirilmesi (İhracat 2020-7 Tebliğ)
      • Pandemi bakım hizmetleriyle ilgili sağlık hizmetleri fiyatlandırma komisyon kararı uygulaması (SGK-2020-3)
      • 13 Nisan 2020 tarih ve 2399 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla muafiyet sağlanması (Pandemi kapsamında temin edilerek dağıtımı yapılacak her türlü kişisel koruyucu ekipman, testler, kitler ve ilaçlar muafiyet kapsamına alınmıştır. Bu karar 1 Mart itibariyle geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.)
      • Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yönetici ve öğretmenlerin ek ders ücretinden yararlanması ve telafi ve uzaktan eğitim faaliyetleri için ilave ödeme yapılmaması (2347 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı)
      • İyi tarım uygulamaları ve organik tarım hakkında yönetmeliklerde mücbir sebepler durumunda kontrol, denetim ve sertifikaların geçerlik süreleri ve yapılmasına ilişkin usul ve esaslar ile ilgili Tarım ve Orman Bakanlığına düzenleme yapma yetkisi verilmiştir. (28 Nisan tarihli RG)
      • Suni tohumlama, tibbi tohumlama, embriyo transfer, hayvansal ürün ithalatında istenen belgeler ve hayvan ve ürünlerin ülkeye girişinde ön bildirim ve veteriner kontrolleri yapılması konusunda sosyal izolasyona uygun kolaylaştırıcı bazı düzenlemeler yapılmıştır. (28 ve 30 Nisan tarihli RG)
  • Eximbank yönetim yapısında değişiklik yapılmıştır.
    • 3 Nisan tarih ve 2366 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, 3332 sayılı Kanuna dayanılarak bankanın ilgili olduğu Bakanlık, Genel Müdürün atanması ve Yüksek Danışma ve Kredileri Yönlendirme Kurulunun yapısında değişiklikler yapılmıştır.
    • Bu düzenlemeler 4 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Konuyla ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

No : 2020-52

Tarih : 29 Nisan 2020

Konu : (COVİD-19) İle Mücadele Kapsamında Devreden KDV’nin İadesi Önerisi

Malum süreç içinde yapılan düzenlemeleri Covid 19 sayfamızda sizinle paylaşıyoruz. Öncelikle Devlet tarafından alınan mali tedbirler, 3 aylık dönem için KDV, stopaj ve SGK prim ertelemeleri, diğer her türlü mali erteleme ve sağlanan kolaylıklar, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının aldıkları önlemler, tedarik zinciri, bilgi teknolojileri, kamu ihale süreçleri, özel hukukta mücbir sebebin etkileri, seçili sektörlere olan etkileri gibi konuları etraflıca ele alıp size bilgi olarak sunmuştuk. Tüm bu çalışmalarımızı Covid Tax Force olarak linkimizde bulabilirsiniz. “Bilgi paylaştıkça değerleneceği için” çalışma sonuçlarımızı tüm toplumun faydasına olması amacıyla ücretsiz olarak web sayfamızda ve sosyal medya hesaplarımızda yayımlıyoruz.

Bu yazımızda ise uzun yıllardır üzerinde tartışılan, şirket bilançolarında birikmiş ve öylece duran devreden KDV konusunu ele alacağız. Öncelikle şirketlerde neden KDV biriktiği, bu verginin tabiatı, birikme nedenleri ve çözüm yolları ile pandemi sırasında zorlanan iş dünyasına belli şartlarda iadesinin kamu bütçesine olan yükünü işin uzmanlarıyla konuşacağız.

Birkaç rakamla başlayalım.

  • 2020 yıl sonu itibariyle Türkiye’deki 2 milyon civarında KDV mükellefinin devreden KDV tutarının 200 milyarın üzerinde olduğunu hesaplıyoruz.
  • Kabaca her 5 mükelleften 4 tanesinin aylık olarak KDV’si devretmektedir.
  • 2020 yılı bütçesine göre KDV’nin bütçedeki yeri %35,7’dir. Bu rakamın kabaca yarısı dahilde alınan KDV* diğer yarısı da ithalde alınan KDV tutarıdır.

 *Bilindiği üzere, Türkiye’de vergi idaresi ve gelir politikaları konusunda çok ciddi bir birikim bulunmakta olup söz konusu KDV konusunda tüm data ve bilgiler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yönetilmektedir.

Bu kapsamda önce başlıklara sonra ayrıntılara bakalım;

DEVREDEN KDV NEDİR?

 KDV uygulamasında;

      a. İndirilecek KDV: Mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi ile yine mükelleflerce ithal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi toplamını,

   b. Hesaplanan KDV: Mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesapladıkları katma değer vergisi toplamını,

      c. Devreden KDV: Mükelleflerin ilgili vergilendirme dönemlerine ilişkin İndirilecek KDV toplamlarının, Hesaplanan KDV toplamlarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı ifade etmektedir.

          d. Türkiye KDV Mevzuatı

KDV dünya çapında en hızla kabul edilen, etkili ve verimli bir vergi türüdür. 170’e yakın ülke tarafından ve ABD hariç tüm OECD ülkeleri tarafından uygulanmaktadır. Türkiye’de KDV 3065 sayılı Yasa, Uygulama Genel Tebliği ve sirkülerler çerçevesinde yürütülmektedir. KDV Kanununun 29 uncu maddesine göre, mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden;

  •  Faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler ile
  •  İthal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisini indirebilirler.
  • Ayrıca KDV Kanununun 9 uncu maddesi kapsamında sorumlu sıfatıyla beyan edilen vergiler de indirim konusu yapılır.

KDV Kanununun 29/2 nci maddesinde, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Buna göre kural olarak bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devredilir.

KDV Kanununun 9 uncu, 29/2 nci ve 32 nci maddelerine göre, yalnızca kısmi tevkifat kapsamındaki işlemler, indirimli orana tabi işlemler ile tam istisna kapsamındaki işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV iade edilmektedir.

Oysa ki Avrupa Birliği uygulamalarında, mükelleflerin ilgili vergilendirme dönemlerine ilişkin İndirilecek KDV toplamlarının, Hesaplanan KDV toplamlarından fazla olması halinde aradaki fark (Devreden KDV) belirlenen süre içinde nakden veya mahsuben mükellefe iade edilmektedir.

Dolayısıyla, Avrupa Birliği uygulamalarından farklı olarak devreden KDV’nin iadesine ilişkin genel bir uygulamaya Türk KDV sisteminde yer verilmemesi, KDV’nin uygulanmaya başlandığı 1985 yılında bu yana devreden KDV’nin artmasına neden olmuştur.

NEDEN DEVREDEN KDV OLUŞMAKTADIR?

Devreden KDV’nin oluşmasına neden olan hususlara aşağıda yer verilmiştir.

       a. Sistemsel Nedenler

  •  Yatırımlar nedeniyle ödenen KDV’nin iade edilmemesi (Yeni yatırımlar kapsamında ödenen KDV’nin indirim yoluyla giderilmesinin uzun süre alması)
  • İthalat veya yurtiçi alımların yapılan satışlardan daha fazla olması (ticari mal stoklarının artması),
  • Uzun süren üretim ve yatırımlar nedeniyle ödenen KDV,
  • Tam istisna veya indirimli orana tabi satışların tüm satışlara oranının yüksek olması,
  • Yüklenilen KDV’nin indirimine izin veren kısmi istisna düzenlemeleri,
  • İndirimli orana tabi işlemlerde iade edilemeyen tutar uygulaması.

      b. Sistemsel Olmayan Nedenler

  •  Faaliyete ilişkin olmayan KDV’lerin indirim hesaplarına dahil edilmesi,
  • Sahte belge kullanılmak suretiyle indirilecek KDV tutarının artırılması,
  • Yapılan satışlar üzerinden KDV hesaplanmaması (kayıt dışı satış)
  • Tam istisnalar ve indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade talep edilebilmesine karşın defter ve hesaplarının incelenmesini istemeyen mükelleflerce iade talep edilmeyerek, bu işlemlere ilişkin yüklenilen KDV’nin devreden KDV’de tutulması,
  • İndirimi kabul edilmeyen KDV tutarlarının düzeltilmemesi (Örn. kısmi istisna kapsamındaki işlemlere ilişkin ödenen KDV)

       c. Belediyelerde Devreden KDV Sorunu

Belediyeler, kamu hizmetlerinin yanında, ticari faaliyet çerçevesinde birçok teslim ve hizmet sunmakta olup, ticari faaliyet kapsamında sunulan bu hizmetler KDV’ye tabidir.

KDV Kanununa göre mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla ödedikleri katma değer vergisini indirim konusu yapabilirler. Buna göre belediyelerin ticari faaliyet kapsamında yapmış oldukları ve KDV’ye tabi olan hizmetlerine ilişkin ödedikleri KDV’yi hesaplamış oldukları KDV’den indirim konusu yapmaları mümkündür. Dolayısıyla belediyelerin, KDV’ye tabi olmayan kamu hizmetlerinin üretiminde kullanmak üzere satın aldıkları mal ve hizmetlere ilişkin KDV’yi indirim konusu yapmaları mümkün değildir.

Nitekim Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin “191 İndirilecek katma değer vergisi hesabı” başlıklı 153 üncü maddesinde;

“Bu hesap, mal ve hizmetin satın alınması sırasında satıcılara ödenen veya borçlanılan ve kurum açısından indirim hakkı doğuran katma değer vergisinin izlenmesi için kullanılır.

Mahalli idareler, bir bedel karşılığı satmak üzere ürettikleri mal veya hizmetin üretim girdisi olarak satın aldıkları mal veya hizmetlere ilişkin olarak ödemiş oldukları Katma Değer Vergisini indirim konusu yaparlar. Bunun dışında kurumun satışa konu olmayan kamu hizmeti üretiminde nihai tüketici olarak kullanmak veya tüketmek üzere satın alınmış mal veya hizmet için ödenen Katma Değer Vergisi indirim konusu yapılmaz ve bu tutarlar ilgili gider hesabı veya varlık hesabına yapılacak muhasebe kaydında maliyet bedeline ilave edilir.”ifadelerine yer verilmiştir.

Ancak, Türkiye’de belediyelerin KDV’ye tabi olmayan kamusal hizmetlerine ilişkin ödemiş oldukları KDV’yi gider ve maliyet olarak kaydetmek yerine “191 indirilecek KDV” hesabına kaydetmek suretiyle beyan ettikleri, bu uygulamanın da belediyelerin “Sonraki Döneme Devreden KDV” tutarlarını artmasına ve belediyelerin mali tablolarının bozulmasına neden olduğu görülmektedir.

Bu nedenle, Belediyeler, il özel idareleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının KDV’ye tabi olmayan kamusal hizmetlerine ilişkin ödemiş oldukları KDV’yi gider ve maliyet olarak kaydetmek yerine, indirim konusu yapıp yapmadıkları, dolayısıyla bu kurumlar tarafından beyan edilen devreden KDV tutarlarının doğru olup olmadığına ilişkin genel bir incelemenin yapılması gerekmektedir.

İLAÇ GİBİ GELİR: DEVREDEN KDV’NİN İADESİ

Mükelleflerce “Birikmiş KDV Alacağı”, KDV Kanununa göre ise “Devreden KDV” olarak ifade edilen tutarların iadesi, ekonomide son dönemlerin gündemden düşmeyen konuları arasında yerini almıştır. Coronavirüs/Covid-19 salgınının oluşturduğu ekonomik krizin etkilerinin hafifletilmesi amacıyla işletmelerin finansal olarak desteklenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu kapsamda devredenin KDV’nin iade edilmesinin işletmelere önemli bir finansal kaynak oluşturacağı ve krizin olumsuz etkilerinin hafifletilmesinde önemli bir katkı sunacağı kuşkusuzdur.

Bu konuda reform niteliğinde bir adım olan 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağında yer alan Devreden KDV’nin özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç etmek suretiyle iadesini öngören yetki düzenlemesi bütçe giderlerinde önemli bir artışa neden olacağı gerekçesiyle, TBMM Genel Kurulunda Kanun taslağından çıkarılmıştır.

Gelinen bu noktada Devreden KDV’nin iade edilmesi gerektiği konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı dahil olmak üzere tüm ekonomik kurum kuruluşlarda bir fikir birliği bulunmaktadır. Yaklaşık 2 milyon mükellefin 200 milyar lirayı aşan devreden KDV’si bulunmakta olup, bu tutarın önemli bir kısmını inşaat ve imalat sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin devreden KDV’si oluşturmaktadır. Devreden KDV’nin iadesi özel sektörün finansal açıdan desteklenmesinde önemli bir enstrüman olarak görülmekle birlikte, bu iadenin Hazine tarafından ne şekilde finanse edileceği hususu konunun en önemli unsurunu oluşturmaktadır.

Hazine için önemli bir yük oluşturacağı kuşkusuz olan söz konusu iade uygulamasının yerinde olup olmadığının birkaç açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.

  • Öncelikle, bu uygulamanın haksız bir iadeye neden olup olmayacağının sorgulanması gerektiği akla gelmektedir. Nitekim, sonraki döneme devreden KDV’si olan mükelleflerin sayısı ve toplam mükellefler içindeki payı sürekli artmakta olup, mükelleflerin yaklaşık %80’i ödenecek vergi beyan etmeyip, sonraki döneme devreden KDV beyan etmektedir. Yani her beş mükellefin dördü devreden KDV’si olması nedeniyle ilgili vergi dairesine vermiş olduğu KDV beyannamesinde ödenecek KDV beyan etmemektedir.
  • Dolayısıyla beyan edilen devreden KDV’nin sahte belge kullanımı, kayıt dışı satış ve benzeri mevzuata aykırı işlemlerden kaynaklı olup olmadığının tespit edilerek gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığının gerek Gelir İdaresi gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığının denetim birimlerince tespiti gerekmektedir.
  • Bir diğer husus ise Devreden KDV’nin hangi yöntemle iade edileceği ile belirlenen yöntemin bütçeye oluşturacağı yük olup, buna ilişkin önerilere aşağıda maddeler halinde ayrı ayrı yerilmiştir.

Devreden KDV’nin İadesine İlişkin Alternatif Öneriler

a) Belirli Bir Tarihten Sonra Oluşan Devreden KDV’nin İadesi

Devreden KDV tutarının 2020 yılında yaklaşık 30 milyar lira artması beklenmektedir. 1985 yılından bu yana uygulanmakta olan KDV uygulaması nedeniyle birikmiş olan Devreden KDV tutarı 205 milyar lira olup bu tutarın tek seferde iade edilmesinin bütçe imkanları nedeniyle mümkün olmaması sebebiyle, belirli bir tarihten sonra oluşan KDV’nin iadesi şeklinde bir uygulamanın yürürlüğe konulması, bir yandan devreden KDV’nin artmasına engel olacak, diğer taraftan da işletmelerin finansman ihtiyacına önemli bir katkı sağlayacaktır. Nitekim, 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağında bu yönde bir düzenlemeye yer verilmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen kanuni düzenleme Genel Kurulda taslak metinden çıkarılmıştır.

BÜTÇE ETKİSİ: Bu uygulamanın bütçeye yaklaşık olarak 40-50 milyar lira ilave yük oluşturacağı tahmin edilmektedir.

Bütçe imkanlarının bu öneriyi karşılamaya yeterli olmaması halinde, mükelleflerin aylık KDV beyannamelerinde oluşan “Devreden KDV”nin belirli bir %’si (örneğin 30%) başka bir inceleme veya ön koşul aranmaksızın diğer vergi borçlarına mahsup edebilir.  Bu tutara yıllık bir üst sınırda konulabilir (örneğin; söz konusu bir yılda mahsup edilebilecek devreden KDV tutarı şirketin öz sermayesinin 50%’sini geçmeyecektir vb). Kalan 70% KDV ise devretmeye devam eder ve ileride ödenecek KDV çıkması halinde kullanılabilir veya incelemelerde ortaya çıkabilecek düzeltmeler için güvence olarak kabul edilir. Vergi idaresi her yıl sonu itibariyle bu gibi KDV mahsubu yapan firmalara bir denetim yapar, fazladan yapılan bir mahsup vb olması halinde (Devreden KDV’nin düzeltilmesine sebep olan hatalı işlemlerin kaynağını oluşturan kaçakçılık, sahtecilik vb durumlar hariç) ceza kesmez, sadece gecikme faizi ile vergi alacağını tahsil etme yoluna gider.

b) Yatırımlara İlişkin Yüklenilen KDV’nin İadesi

Ülkemizde çok uzun yıllardır yatırımların teşviki amacıyla bir çok istisna, muafiyet ve iade imkanı tanınmıştır. Örnek olarak KDV Kanununun;

  • 13/d maddesinde, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri, 13/m maddesinde, Ar-Ge kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri KDV’den istisna tutulmuştur.
  • Geçici 30 uncu maddesine göre, yatırım teşvik belgeleri kapsamında asgari 500 milyon Türk Lirası tutarında sabit yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV yatırım yapan mükellefe iade edilmektedir.
  • Geçici 37 nci maddesine göre, imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV yatırım yapan mükellefe iade edilmektedir.
  •  Geçici 39 uncu maddesinde, sanayi sicil belgesini haiz katma değer vergisi mükelleflerine münhasıran imalat sanayiinde kullanılmak üzere yapılan yeni makina ve teçhizat teslimleri katma değer vergisinden istisna tutulmuştur.

Yukarıda yer verilen istisna ve iade uygulamaları dışında, KDV ödemek suretiyle yapılan yatırımlara ilişkin (Madde Duran Varlıklar içinde yer alan makine ve teçhizatlar ile yapılmakta olan yatırımlar nedeniyle) yüklenilen ve indirim yoluyla giderilmeyen KDV’nin geriye yönelik olarak iadesi yönünde bir düzenleme, bir yandan yatırımlar nedeniyle yüklenilen KDV’nin iadesine ilişkin tüm mükellefleri kapsayan bir uygulama niteliğini taşıyacak, diğer yandan devreden KDV’nin artmasına engel olacaktır. Söz konusu düzenlemenin bütçeye etkisi, uygulamanın kapsamına göre değişeceğinden, bütçe imkanlar çerçevesinde bir uygulamanın tercih edilmesi mümkün olacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: Bu uygulamanın bütçeye yaklaşık olarak 10-15 milyar lira olması beklenmektedir.

c) İhracat Bedelinin Belli Bir Oranına Kadar İhracatçıya KDV İadesi Yapılması

KDV Kanununa göre ihracat tesliminde bulunan mükellefler ihraç ettikleri mallara ilişkin ödedikleri KDV’nin iadesini talep edebilmektedir.

29/3/2018 tarihli ve 7104 sayılı Kanunla, 3065 sayılı KDV Kanununda yapılan değişiklikle, ihracat işlemlerinden kaynaklanan iadelerde, yüklenilen katma değer vergisinin yerine sektörler itibarıyla ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yaptırmaya Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

Bakanlığa tanınan yetki çerçevesinde, çıkarılacak bir Tebliğ ile imalatçı ihracatçılara, ihracat bedelinin belli bir oranına kadar belirlenen sektörler itibarıyla iade yapılmasına imkan tanınabilir.

İhracatçıların fiilen yüklendikleri verginin üzerinde iade alabilmesi, bu mükelleflerin gerek yatırımlardan gerekse üretim sürecinin uzunluğundan kaynaklı Devreden KDV tutarlarının azalmasını sağlayacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: İmalatçı ihracatçılara, ihracat bedelinin belli bir oranına kadar belirlenen sektörler itibarıyla iade yapılmasına imkân tanınmasının bütçeye belirlenen iade oranına bağlı olarak 15 ila 20 milyar arasında bir ilave yük oluşturacağı tahmin edilmektedir.

 d) İndirimli Oranlı Teslim ve Hizmetlere İlişkin Yılı İçinde Nakden İade İmkanı Tanınması

KDV Kanununun 29/2 maddesi uyarınca indirimli oranda yapılan teslim ve hizmetlere ilişkin yılı içinde mahsuben iade yapılmakta, nakden iadeler ise belirlenen istisnalar dışında ertesi yıl yapılmaktadır. (Yılı içinde nakden iade yapılan indirimli orandaki teslimler; konut, tarım makinaları ve evde kullanılan tüp teslimleri)

KDV Kanununun 29/2 maddesindeki yetki çerçevesinde çıkarılacak bir Tebliğ ile, tüm sektörler için yılı içerinde nakden iade alınmasına imkân tanınabilir. Böylece indirimli oranda teslimde bulunan işletmelerin finansman maliyetleri aşağıya çekilmiş olacaktır.

BÜTÇE ETKİSİ: Böyle bir uygulamanın, Hazinenin yaklaşık 6-8 milyar lirayı bir yıl erken iade etmesi sonucunu doğuracağı tahmin edilmektedir.

Son Söz Yerine;

Sonuç itibariyle devreden KDV sorunu, KDV’nin uygulanmaya başladığı 1985 yılından günümüze kadar varlığını sürdürmekte ve her geçen yıl tutar olarak katlanmak suretiyle çözümlenmesi daha da güç bir sorun halinde gelmektedir. Nitekim Avrupa Birliği uygulamalarından farklı olarak 1985 yılında yapılan bir tercihin sonucu olarak ortaya çıkan bu sorun nedeniyle işletmelerimiz uluslararası rekabette finansal olarak dezavantajlı bir konuma düşmekte, bu dezavantajı gidermek için düzenlenen çok sayıda istisna düzenlemesi ile KDV Kanunu daha da karmaşık bir hal almaktadır. Diğer taraftan, kendi teorisine aykırı bu uygulama, mükelleflerin vergiye uyum düzeyini de olumsuz etkilemektedir.

Dolayısıyla, bütçe imkanları dikkate alınarak belirlenecek bir yöntemle Devreden KDV’nin iadesi uygulamasına başlanılması, işletmelerin finansal olarak zor durumda bulunduğu bugünlerde hayati önem arz ederken, iade edilecek devreden KDV tutarının doğruluğunun tespiti ise dikkat edilmesi gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

İktisatçılar yoğun bir şekilde krizden çıkışın ülkeler, sektörler ve firmalar için U, W, V veya L şeklinde olabileceğini tartışıyorlar.

Kamu maliyecileri ise hem kamu bütçesi ve hem de kamu gelirleri boyutuyla bu konuyu ele almak durumundalar.

Para politikası ise büyüme, enflasyon, rezerv yönetimi, diğer Merkez Bankaları, borçlanma, emisyon gibi bir sürü konuyu gözetmek durumunda. Alınacak karar zor bir karar ancak, firmalar başka bir parayı, yani başkasına ait bir KDV’yi istemiyorlar, bilançolarında zaten görünen paraların iadesi Devletin firmalara olan borcunu ödemesinden başka bir şey değil. Bu açıdan bu verginin iadesi son zamanlarda çok tartışılan emisyon yaratma, para basma, helikopter money vb yöntemlere göre daha az enflasyonist etkilere sahip olacaktır.

Söz konusu düzenleme ve beklentiyle ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

No : 2020-51

Tarih : 28 Nisan 2020

Konu : (COVİD-19) Sürecinde İç Denetim Ne Yapmalı?

COVID-19 GÜNDEMİNDE İÇ DENETİM

 Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19’un, ülkemizde de başta “insan sağlığı” olmak üzere hayatın tüm alanlarını, özellikle ekonomik faaliyetleri olumsuz bir şekilde etkilediğine şahit olmaktayız. Çin’den başlayıp birkaç ay gibi kısa bir süre içinde bütün bir dünyayı etkisi altına alan Covid-19, gelişmiş ülkelerin bile bu salgın karşısında ne kadar hazırlıksız ve çaresiz olduğunu gözler önüne serdi.

Salgın süresince topluma ve vergi mükelleflerine karşı sorumluluğumuz gereği ve “bilgi paylaştıkça çoğalır” felsefesiyle bildiklerimizi, uzman görüşlerini, bilanço ve gelir tablosu ile müşterilerimizin iş sürekliliğini ilgilendiren konuları ele alıp sizlere ulaştırmaya devam ediyoruz.

Bugün de size işletmelerin en önemli olması gereken fonksiyonlarından birisi olan iç denetimin salgın sürecinde alabileceği roller ve üstlenebileceği işlerle ilgili konunun uzmanlarının görüşlerini aktaracağız.

Bilindiği üzere, olağanüstü zamanlar olağanüstü riskleri ihtiva ederler. Bu tür olağandışı durumlar nedeniyle ortaya çıkan riskleri öngörmek ve bunların olası etkilerini telafi edici plan, politika ve prosedürleri geliştirmek/hazırlamak ve bunları etkili, hızlı bir şekilde yürürlüğe koymak, işletmeler açısından her zaman kolay olmamaktadır. Kaldı ki, bu salgın dolayısıyla ortaya çıkan risklerin bertaraf edilmesinde işletmelerin tek başlarına alacakları tedbirlerin ve kontrol önlemlerinin yeterli olmayacağı açıktır. Salgın, insan sağlığı açısından en önde gelen korunma yöntemi olarak bireysel izolasyonu gerekli kılsa da; salgın nedeniyle ortaya çıkan/çıkabilecek kriz ancak kamu otoriteleri, özel sektör ve toplumun tüm kesimlerinin topyekün vereceği bir mücadele ve dayanışma ruhu ile birlikte aşılabilecektir.

Montaigne, “Tehlikelerden kaçınmakta aşırı telaşa düşmek, kendimizi tehlikenin kucağına atmanın en kestirme yoludur” demiş. İster bireysel, ister kurumsal olsun Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan risklerle mücadele ederken; içinde bulunduğumuz koşullar iyi değerlendirilmeli, paniğe kapılmadan, soğukkanlı, bilgiye dayalı, makul ve rasyonel hareket tarzı geliştirilmelidir.

İşletmeler, Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan riskler karşısında etkili ve yeterli tedbirler alabiliyorlar mı? Kurumsal risk yönetimini nasıl gerçekleştiriyorlar? İç Denetim bu süreçlere nasıl katkı sağlayabilir? Biz bu çalışmamızda, Covid-19 gündeminde İç Denetimin neler yapabileceği konusu üzerinde duracağız.

       1. İç Denetim Planındaki İşlerin Askıya Alınması:

Covid-19 nedeniyle karşı karşıya kalınan manzara, işletmenin hayatta kalmasının en önemli sorun olduğunu göstermektedir. Bu anlamda, işletmenin hayati önemi haiz iş birimlerinin faaliyetlerini sürdürebilmesini sağlamak, büyük önem arz etmektedir.

İç denetim, risk esaslı yıllık denetim planı çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir. Ancak zaman, geleneksel denetim yöntemleri ile hareket etme zamanı değil işletmenin bu krizde, nefes alan iş birimlerinin sağlanması yoluyla ayakta kalmasına katkıda bulunma zamanıdır. Burada İç Denetimin, “denetim” fonksiyonundan ziyade “danışmanlık” fonksiyonunu ön plana çıkarıp, yönetimle iş birliği ve koordinasyon içinde sürece katkı sağlaması gerekir.

Mesleki tecrübesi, olaylara nesnel bakışı, riskleri değerlendirmedeki objektifliği, tüm faaliyet ve süreçlere hâkimiyetiyle İç Denetimin, bu süreçte işletme yönetimine en büyük katkısı; “yardım için her zaman hazır ve nazır olduğunu” bildirmek ve “nasıl yardım edebiliriz?” sorusunu sormak olacaktır.

       2. İç Denetim İlk Olarak Ne Yapmalıdır?

İç denetim ilk olarak; Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan risklerin ve yüksek önem düzeylerinin işletme yönetimi tarafından yeterince anlaşılıp anlaşılmadığını değerlendirmeli ve bu konuda farkındalık oluşturmalıdır.

Birkaç ay gibi kısa bir sürede tüm dünyada ortaya çıkan felaket tablosu, işletmelerin bu konudaki farkındalık seviyelerini yukarı çıkarmış olmakla beraber, “bize bir şey olmaz” anlayışıyla yürütülecek organizasyon faaliyetlerinin en ağır maliyeti, istihdam edilen personelin hayatını kaybetmesi şeklinde sonuçlanabilecektir. İşin maddi tarafında ise – etkili ve yeterli tedbirler alınmadığı takdirde – orta ve uzun vadede pek çok işletmenin iflasına kadar gidebilecek bir süreç söz konusudur.

      3. İşletmenin, Riskleri Tam ve Eksiksiz Olarak Belirleyip Belirlemediğinin Değerlendirilmesi:

İşletme yönetimi, karşı karşıya oldukları süreçle ilgili olarak tüm muhtemel riskleri belirlemek ve bu risklerin etki ve olasılıklarını değerlendirmek ve bu risklere karşı alınacak tedbirler ile kontrol mekanizmalarını detaylı bir şekilde düşünmek durumundadır.

İç denetim, işletme yönetimiyle sürekli iletişim halinde olmalı ve kriz yönetimiyle ilgili faaliyet ve toplantılara katılmak suretiyle yönetimin;

  • Süreçle ilgili bütün riskleri tanımlayıp tanımlamadığını,
  • Bu risklerin veya öngörülmesi zor durumların meydana gelmesi halinde, ortaya çıkabilecek etkileri yönetmek ve olumsuz sonuçları bertaraf etmek için gerekli önlemleri ve tedbirleri alıp almadığını,

değerlendirip, eksik gördüğü alanlarda katkı sağlayabilir. Örneğin;

  • Kamu otoritelerince getirilen seyahat kısıtlamalarının işletme faaliyetlerinde ne tür olumsuzluklara sebep olacağı ve bunlara karşı alınacak tedbirlerin,
  • Özellikle sosyal medya platformlarından kaynaklı bilgi kirliliğinin personelde sebep olacağı korku ve panik havasını ortadan kaldırmak için yetkili otoritelerce (Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı vb.) yapılan açıklama, bilgilendirme ve uyarılara çalışanların kolayca erişebilmesi imkanlarının,
  • Hastalık belirtilerini göstermeye başlayan personelin, hızlı bir şekilde sağlık hizmetlerine ulaşmasına yönelik etkili tedbirlerin neler olduğunun,
  • Personelin evden çalışması gereken hallerde bilgi teknolojisi altyapısının ve kapasitesinin buna imkân sağlayacak nitelik ve yeterlikte olup olmadığının ve siber tehditlere karşı alınacak önlemlerin neler olduğunun,
  • Çalışanlar, yöneticiler ve üst düzey yönetim arasında etkili bir iletişim imkanının var olup olmadığının,
  • Kritik önemi haiz iş operasyonlarının farklı yerlere aktarılıp aktarılmayacağının,
  • Tedarik zincirlerinde meydana gelebilecek aksamalar ve alternatif tedarik yöntemlerinin neler olabileceğinin,
  • Salgının müşterilerin satın alma davranışlarını nasıl etkileyeceğinin,

İşletme yönetimi tarafından tüm yönleriyle yeterli bir şekilde ele alınıp alınmadığı, İç Denetim tarafından değerlendirilebilir. Yönetimin dikkatinden kaçan veya eksik kalan hususlarda iç denetimin sunacağı katkının önemi büyük olacaktır.

     4. İşletmenin Kriz Yönetimi ve İş Sürekliliği Planlarının Değerlendirilmesi:

Bu salgının olası kısa ve uzun vadeli etkilerini hiçbir işletme görmezden gelemez. Sağlam temellere dayalı ve test edilmiş bir planı bulunan işletmeler, bu krizden sağ salim çıkmayı başarabileceklerdir.

İşletmelerin, sürece ilişkin riskleri tanımladıktan ve alınacak tedbirleri belirledikten sonra uygulanacak kontrol eylemlerinin, bir plan dahilinde yürütülmesi önem arz etmektedir. Salgın, pek çok öngörülemez riski de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla bu, dinamik bir süreçtir ve kriz yönetimi ile iş sürekliliği planlarının sıklıkla gözden geçirilmesini, geliştirilmesini ve test edilmesini gerekli kılar. Bu tür planlarda; atanan rollere, iletişim ve koordinasyonun ne şekilde gerçekleştirileceğine, karar alma protokollerine, acil durum eylem planlarına mutlaka yer verilmelidir.

İç denetim, işletmenin bu faaliyetlerini gözlemlemeli ve eksikliklere ilişkin önerilerde bulunmalıdır.

Örneğin, ülkemizde salgının kontrol altına alınması için kamu otoritelerince uygulanan sokağa çıkma yasağının bir-iki günlük sürelerden, bir-iki haftalık sürelere çıkarılması söz konusu olursa; bu durumun işletmenin iş sürekliliğini nasıl etkileyeceği, hangi birimlerin (satın alma, üretim, depolama, pazarlama, satış vb.) ne şekilde aksiyon alacağının yönetim tarafından ele alınıp alınmadığı, etkili ve yeterli tedbirlere yönetim planlarında yer verilip verilmediği iç denetim tarafından değerlendirilebilir.

     5. Salgının İhtiva Ettiği Risklerin Çeşitliliğinin ve Birbirlerini Etkileme Potansiyellerinin Değerlendirilmesi:

Riski,  bir işletmenin amaç ve hedeflerine ulaşmasını engelleyen her tür olay şeklinde tanımlayabiliriz. Bu bakımdan riskler işletmeye mali, yasal, itibari veya stratejik boyutlarda zarar veren tehditlerdir. Mutlak surette iyi yönetilmeleri gerekir.

Covid-19, işletmeleri öyle bir olağanüstü durumla karşı karşıya getirmiştir ki; ihtiva ettiği herhangi bir riske karşı alınacak tedbirlerdeki bir eksiklik, pek çok yönden işletmeleri zor durumda bırakabilecek ve zincirleme bir şekilde başka risklerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilecektir.

Örneğin; işletme yönetiminin, personelin çalışma odalarının dezenfekte edilmesinde göstereceği bir eksiklik, personelin virüsle enfekte olması gibi vahim bir sonuç doğurabilecektir. Bu durum yasal riski gündeme getirecek ve aynı zamanda iş sürekliliğinin sekteye uğraması nedeniyle mali ve itibari riskleri de beraberinde getirebilecektir.

Örneğin; salgından kaynaklı olarak personelin izolasyonu ve evde çalışma uygulamaları, hassas iş süreçlerinin dijital ortamlarda yürütülme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. İşletme yönetiminin bilgi teknolojileri riskine karşı alacağı tedbirlerde bir zafiyet, müşteri hesap bilgilerinin çalınması sonucunu doğurabilecek ve bu durum işletmeyi mali, yasal, itibari, yolsuzluk gibi pek çok riskle de karşı karşıya getirebilecektir.

Bu sebeple, işletme yönetiminin herhangi bir riske (itibari, mali, sistemsel, yolsuzluk gibi) nasıl cevap verdiği çok büyük önem arz etmekte ve tedbirlerdeki bir zafiyetin zincirleme etkilerinin de göz önünde bulundurulmasını zorunlu hale getirmektedir.

İç denetim, risklerin işletme genelinde iyi yönetilip yönetilmediğini, etkili ve yeterli tedbirlerin alınıp alınmadığını değerlendirmeli ve yönetime bu konuda da katkıda bulunmalıdır.

       6. Salgının Uzun Vadeli Etkilerinin Değerlendirilmesi:

Kriz yönetiminin doğası gereği işletmeler açısından öncelikli olan, ayakta kalmak, dayanmak ve var olmaya devam etmektir. Salgının, genelde tüm dünya ekonomileri ve özelde işletme faaliyetleri üzerindeki olası etkileri aylar, hatta yıllar boyunca devam edebilir. İşletmeler, kapsama alanı genişleyen ve süresi uzayan söz konusu olumsuzluklar silsilesinin; tedarik zincirlerinin durumunu ve alternatiflerini, üretkenliği, nakit kaynakların yeterliliğini, büyüme projeksiyonlarını, borçlu ve alacaklı yönetimini, finansal durum tahminlerini, kar beklentilerini, vergi ve diğer yasal yükümlülükleri ve bunlara benzer birçok konuyu nasıl etkileyebileceğini gözden geçirmelidirler.

İç denetim, işletme yönetimine salgının uzun vadeli etkilerinin değerlendirilmesi tavsiyesinde bulunmalıdır.

Son söz yazmak adet olmuş;

 Büyük salgınlar gibi kriz zamanları, yıkıcı etkilerinin yanı sıra birtakım fırsatları da beraberinde getirirler. İşletmeler, iyi bir kriz yönetimi planı yaptıkları, olası felâket senaryolarını dikkate alıp gerekli tedbirleri zamanında aldıkları, kısa-orta-uzun vadeli projeksiyonlar geliştirdikleri takdirde krizi fırsata çevirebileceklerdir. Nietzsche’nin de dediği gibi, “Bizi öldürmeyen acı, güçlendirecektir.”

Bu dönemler, işletmeler için mevcut durumlarının muhasebesini yapma, güçlü yönleri geliştirme, zayıf yönleri güçlendirme, herhangi bir krizi yönetme imkan ve kabiliyetlerinin neler olduğunu görme fırsatı da sunmaktadır.

Her zaman olduğu gibi bu krizde de İç Denetim, işletmenin amaçlarını, faaliyetlerini veya kaynaklarını etkileyebilecek önemli risklere karşı uyanık olmak zorundadır. Kriz yönetimi sürecinde işletme yönetimine sunacağı değerli katkılarla, güvenilir bir ortak ve iyi bir danışman olarak kurum içindeki pozisyonunu sağlamlaştırma fırsatını elde edecektir.

Salgının etkileri geçene kadar, işletmeleri ilgilendiren bu tür konuları ve diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.

Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Yararlanılan Kaynaklar:

  • Chambers, Richard. “In the Face of the Coronavirus, Internal Auditors Must Do More Than Don Masks”. (Erişim:09.04.2020)

https://iaonline.theiia.org/blogs/chambers/2020/Pages/In-the-Face-of-the-Coronavirus-Internal-Auditors-Must-Do-More-Than-Don-Masks.aspx

  • The IIA Australia. “Factsheet: Internal Audit And Pandemics”. (Erişim:19.04.2020)

http://iia.org.au/sf_docs/default-source/technical-resources/2018-fact-sheets/internal-audit-and-pandemics.pdf?sfvrsn=2

  • Litzenberg, Roy A. “Covid 19 ve Ötesi İçin ÇSG Planlaması – Krize Hazırlık ve Verilecek Cevapta İç Denetimin Rolü”. (Erişim:24.04.2020)

https://na.theiia.org/translations/PublicDocuments/EHS-Planning-for-COVID-19-and-Beyond-Turkish.pdf

  • Radigan, Joseph. “How the coronavirus may affect financial reporting and auditing”. (Erişim: 09.04.2020)

https://www.journalofaccountancy.com/news/2020/mar/how-coronavirus-may-affect-financial-reporting-auditing-23087.html