Bulletin nr: 2020-29
To : The clients and company web site
From : Independent Advisors / Legal & Tax
Date : March, 26th 2020
Subject: Covid-19 Özel Hukuk Açısından Mücbir Sebep
Corona Virüs Salgınının
Mücbir Sebep Kavramı Açısından Değerlendirilmesi
2019 yılının sonlarında Çin’in Wuhan Eyaletinde ilk ortaya çıkan ve yakın zaman öncesinde ülkemizde de görülen ve hızla yayılan Covid-19 Corona Virüs (“Corona”) salgını ticaret hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Sözleşmelerin ifası sırasında yaşanacak zorluklar ve imkansızlıklar, hukuk sistemlerinde yer alan mücbir sebep kavramını gündeme getirmiş olup, Corona salgınının bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve mevcut sözleşmelerin ifasını ne şekilde etkileyeceği tartışılmaktadır.
Bu kısa not, anılan Corona salgınının mücbir sebep kavramı açısından olası hukuki etkilerine ilişkin kısa değerlendirmeler içermektedir.
Mücbir sebep, bir ticari ilişkide tarafların üstlendikleri edimlerin ifasının, tarafların kontrolleri dışında ve mutlak öngörülemez sebeplerle objektif bir biçimde imkânsız hale gelmesidir. Yargıtay ise, vermiş olduğu kararlarda mücbir sebebi “sorumlu veya borçlunun faaliyet veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü olay” olarak tanımlamıştır. Buna göre, her ne kadar mücbir sebep kavramı Türk Hukuku açısından kanunlarda tanımlanmamış olsa da gerek öğreti gerek Yargıtay kararları açısından mücbir sebebin tanımı ve koşulları konusunda herhangi tartışma bulunmamaktadır.
- Corona Salgını ve Nitelendirilmesi
İlk ortaya çıktığı tarihten bu yana hızlı bir şekilde yayılan Corona, 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” ilan edilmiştir. Corona salgını öyle bir küresel kriz yaratmıştır ki, bazı Avrupalı liderler Corona salgınını 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük kriz olarak ifade etmektedirler.
Ülkemizde de, görüldüğü günden bu yana yayılmasını sürdüren salgına karşı her gün çeşitli nitelikteki işyerlerinin kapatılması, 65 yaş üstündeki kimseler açısından sokağa çıkma yasağı getirilmesi gibi yeni tedbirler alınmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığı vakit, Corona salgını Yargıtay kararlarında geçen olağanüstü olay olarak kabul edilmelidir.
Corona Salgınının Sözleşmelere Etkisi
Corona salgınının varlığı, her sözleşme açısından mücbir sebep hükümlerinin uygulanması için yeterli olmayacaktır. Salgın dolayısıyla mücbir sebebin ileri sürülebilmesi için, borcun yerine getirilmemesi ile salgın arasında bir neden-sonuç ilişkisinin olması gerekmektedir. Kanımızca, sözleşmeden doğan taahhüdün yerine getirilmesi imkanını ortadan kaldıran niteliği tespit edilebilen sözleşme ilişkilerinde mücbir sebep uygulanabilecektir. Bu da, ancak her bir sözleşme konusu olay özelinde bir inceleme yapılmasıyla mümkün hale gelecektir.
Taraflar arasındaki sözleşmede açık ve detaylı bir mücbir sebep hükmünün varlığı, bundan etkilenen taraf açısından faydalı ve süreci kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olacaktır. Ancak, önemle belirtmek isteriz ki, mücbir sebep ileri sürmek için taraflar arasındaki sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunması şart değildir. Diğer yandan taraflar arasındaki sözleşmede mücbir sebep (force majeure) hükmünün bulunması halinde ise, taraflar Sözleşmenin ilgili maddesi kapsamında, örneğin mücbir sebebin karşı tarafa bildirimi, süre tanınması gibi düzenlemelere öncelikli olarak dikkat ve riayet etmelidirler.
Ticari nitelikteki sözleşmelere ilişkin olarak, tarafların edimlerini yerine getirememeleri halinde duruma göre, Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 136’da yer alan “ifa imkansızlığı” yahut TBK m. 138’de yer alan “aşırı ifa güçlüğü” uygulama alanı bulabilecektir.
Söz konusu hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa hangi hükmün uygulama alanı bulacağının tespiti, her sözleşme özelinde sözleşmenin tarafları, sözleşmenin yapılma zamanı, varsa yabancılık unsuru, edimlerin niteliği, uygulanacak hukuk, ifa yeri ve Corona salgınının tarafların edimleri üzerindeki etkileri ve bu etkilerin süresi gibi unsurlar ele alınarak ayrı ayrı yapılmalı ve ona göre bir sonuca varılmalıdır. Buna göre,
- edimin yerine getirilmesinin imkânsız hale gelmesi halinde, tarafların borcu ifa imkansızlığına dayanarak sona erebilecektir.
- mevcut durum itibariyle borcun yerine getirilmesinin dürüstlük kuralı uyarınca borçludan beklenemeyecek olması halinde aşırı ifa güçlüğü hükmüne dayanarak ilgili tarafça uyarlama talep edilmesi söz konusu olabilecektir. Burada, edimin ifası imkânsız değildir; ancak borcunu yerine getirmesi halinde borçlu çok büyük zorluk yaşayacaktır.
Her iki hükmün uygulanması açısından, meydana gelen olağanüstü hükmün taraflar açısından öngörülemez nitelikte olması gerektiği için, Corona salgını çıktıktan ve malum olduktan sonra yapılan sözleşmeler açısından bu hükümler uygulanamayacaktır.
- Bazı Sözleşme Türleri ve Edimler Açısından Konunun Ele Alınması
Her bir sözleşmenin kendi özelinde incelenip değerlendirilmesi gerektiğini tekrar belirtmekle beraber, bu başlık altında satım, kira, hizmet ve iş sözleşmeleri kapsamında bazı örnekler[1] verilecektir:
- Bir tedarik sözleşmesinde ilgili ürünün yurtdışından ithal ediliyor olması varsayımında, ithalatın yapılacağı ülkeden sevkiyatın yasaklanması halinde, bu durum bir mücbir sebep sayılacak ve ifa imkansızlığına dayanılabilecektir.
- Yurtdışına medikal maske satılmasına ilişkin bir sözleşmede, yakın zaman önce alınan idari bir kararla maske satımının ön izne tabi tutulması yüzünden, izin alınamaması durumunda yine ifa imkansızlığına dayanılabilecektir.
- Bir eser sözleşmesinde, imal edilecek ürünün hammaddesinin yurtdışından gelecek olması varsayımında, ilgili ülkeden sevkiyatın yasaklanması halinde, bu durum bir mücbir sebep sayılacak ve ifa imkansızlığına dayanılabilecektir.
- Bir satım sözleşmesinde alıcı konumunda olan ve ürünü teslim almış olan para ödeme yükümlüsü olan kimse, paranın her zaman ödenebilir olması niteliği sebebiyle, ifa imkansızlığı veya aşırı ifa güçlüğü hükümlerine dayanamayacaktır.
- Corona salgını yüzünden, pek az insanın evlerinden çıkması nedeniyle satışlarında büyük kayıp yaşayan dükkân kiracısının kirasını ödemekte çektiği güçlük, aşırı ifa güçlüğü olarak değerlendirilebilir. Bu durumda kiracı, ilgili dönem süresince geçerli olacak şekilde, kira bedelinin uyarlanmasını talep edebilir. Söz konusu dükkânın bir AVM’de yer alması ve alınacak idari tedbirler kapsamında AVM’lerin kapatılması halinde artık ilgili döneme ilişkin bir ifa imkansızlığının mevcut olduğu ileri sürülebileceği değerlendirilmektedir.
- Mağaza ve dükkanların İdarenin tavsiye kararlarına dayanarak yahut Corona salgını sebebiyle işyeri sahiplerinin inisiyatifleriyle geçici olarak kapatmaları halinde, işyerlerinin kapalı olduğu günler için kira ödeme borcu aynı şekilde devam edecektir. Bu durumda da halin icabına göre, aşırı ifa güçlüğü hükümlerinin uygulanması söz konusu olabilir.
- Mağaza ve dükkanların İdarenin aldığı karar ile geçici olarak kapatılması halinde, bu durum hem kiralayan hem de kiracı bakımından ifa imkânsızlığı oluşturacaktır. Böyle bir durumda, ilgili dönem boyunca kiracının kira ödeme yükümlülüğünün devam etmeyeceği söylenebilir.
- İşyerlerinin İdarenin aldığı zorunlu bir karara dayanarak geçici olarak kapatılması halinde, İş Kanunu’nda yer alan madde 40 uygulanabilecektir. Buna göre, Corona salgını dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenir. Çalışılmayan sürenin bir haftayı aşması halinde, İş Kanunu ilgili maddeleri uygulama alanı bulabilecek ve tarafların iş sözleşmelerini ilgili maddelerdeki usul ve esaslar etrafında haklı nedenle feshetme hakları söz konusu olabilecektir.
- İşyerlerinin İdarenin tavsiye kararlarına dayanarak yahut Corona salgını sebebiyle işyeri sahiplerinin inisiyatifleriyle işyerlerini geçici olarak kapatmaları halinde, işverenin çalışanlarına ücret ödeme borcu kural olarak aynı şekilde devam etmektedir.
- Corona salgını nedeniyle işyerlerinin bazı tedbirler alması söz konusu olabilir. Çalışanları ücretli izne çıkartmak, onayları alınmak kaydıyla çalışanları ücretsiz izne çıkarmak, yine onayları alınmak kaydıyla evden çalışma uygulamasına geçmek bunlar arasında sayılabilir.
- Corona salgını nedeniyle, kanunda aranan koşulları sağlayan işyerlerinin kısa çalışma ilan etmesi de söz konusu olabilir. Türkiye İş Kurumu internet sitesinde 22 Mart 2020 tarihinde yapılan bir duyuru ile, Corona salgını nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel zorlayıcı sebep gerekçeli kısa çalışma başvurularının yapılabilmesi için karar alındığı açıklanmıştır. Kısa çalışma uygulaması, zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde uygulanabilir. Yapılan başvurunun Kurum tarafından kabul edilmesi halinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için İşsizlik Sigortası Fonundan kısa çalışma ödeneği ödenebilir. 26 Mart 2020 tarih ve mükerrer 31080 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 7226 sayılı Kanun ile işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi hükmü, kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 60 gün hizmet akdine tabi olanlardan son üç yıl içinde 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödenmiş olması şeklinde uygulanacaktır.
Bu salgınının en az can kaybıyla ve en kısa sürede sona ermesini umar, sağlıklı günler dileriz.
Bu bültende* geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.
Konuyla ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.
———————————————————————————-
Teşekkürler sevgili Burak Ongan, teşekkürler sevgili Ceyda Tabak,
Tabak & Ongan Hukuk Bürosu
info@tabakongan.com
Saygılarımızla,
*Burada yazılı hususlar, genel olarak bilgi verme amaçlı olup nihai işlemler gerçekleştirilmeden evvel tarafımızdan görüş ve destek alınmasını tavsiye ederiz. Aksi takdirde, burada yer verilen açıklamalar temel alınarak yapılacak işlemler ve bunların sonuçlarıyla ilgili olarak Büromuz sorumlu tutulamaz.
[1] Somut olayın özellikleri itibariyle, benzer durumların başka hukuki sonuçlara tabi olması mümkündür.
2020-35 COVID-19 Bilgi Teknolojilerinde Riskler & Fırsatlar
2020, COVID-TR, MemorandumsTax-IA Bulletin
No : 2020-35
Tarih : 5 Nisan 2020
Konu : COVID-19 Bilgi Teknolojilerinde Riskler & Fırsatlar
Corona Virüs Salgınının BT Riskleri ve Fırsatları Açısından Değerlendirilmesi
COVID 19 virüsünün sebep olduğu salgın, iş yapış şekillerimizi hiç beklemediğimiz bir anda ve çok kısa bir sürede değiştirdi. Daha öncesinde- en azından 3. Sanayi devrimi kabul edilen 1960-70’lerden bu yana- benzer bir krizle karşılaşılmamış olması içinde bulunduğumuz durumu özel kılıyor. Bu yazıda BT uzmanı sayın Önder Devrim Erol ile soru cevaplı bir şekilde Covid 19 dünyasında bilgi teknolojilerinde riskleri ve fırsatları konuştuk. Keyifli okumalar dileriz hepinize.
Mevcut durum, daha çok siber güvenlik saldırıları, deprem, su baskını gibi olumsuzlardan kaynaklı iş süreklilik planları ve güvenlik politikaları olan kurumların pek de hazırlıklı olmadıkları bir süreç.
Burada hazırlıklı olmamak, daha çok ne ile karşı karşıya kalındığının net olmamasından kaynaklanıyor. Örneğin bir siber saldırı kaynaklı kesinti ya da aksama olması durumunda neler yapılacağı biliniyor. Kurumunuzda bu konuda yetkin çalışan olmasa da piyasada bu alanda yetişmiş pek çok kişi ve kurum var, gerektiğinde bunlardan destek almanız mümkün. Oysa virüs salgını nedeniyle kriz yönetimi tecrübesine sahip kişilere rastlamak kolay değil.
İkinci ayırt edici durum ise yaygınlık. Belli bir firma, sektör ya da coğrafi alan değil, tüm dünya aynı sorunla karşı karşıya. Dünyanın her ülkesinde bankacılıktan havacılığa tüm sektörler daha önce karşılaşmadıkları bir riskle aynı anda karşı karşıyalar. Dolayısıyla sağlık sektöründeki kaynak kıtlığı ve talep fazlalığı aslında bilişim sektörü için de geçerli.
Bu kısa değerlendirmemizde bilgi sistemleri açısından içinde bulunduğumuz durumun risklerini, yapabileceklerimizi ve son olarak da olası fırsatları değerlendirmeye aldık.
a. İş sürekliliğinin sağlanması: Tüm alanlarda olduğu gibi bilgi sistemleri özelinde de en önemli konu iş sürekliliğinin devam ettirilmesidir. Bunu sağlayabilmek için en başta çalışan sürekliliğinin sağlanması geliyor. Bu da çalışanların sağlığının korunması ile mümkün. Bu konuda her kurum kendi çalışanları için önlemler alıyor. Ancak, bunun nasıl olması gerektiği bu yazımızın konusu değil. Bu nedenle bizim için yapılacaklar listesinin başında, iş süreklilik planlarının hazır ve uygulanabilir olması bulunuyor. Bilgi sistemleri anahtar personelinin ve bu kişilerin yedeklerinin atanmış olması önemli. Olağanüstü şartlarda geçici de olsa olağanüstü yetkilendirmeler ya da yetki çatışmaları ile karşılaşmak mümkün. Bu tip durumlarda yetkilendirmelerin kayıtlı olması ve şartlar iyileştiğinde en kısa sürede eski duruma dönülmesinin atlanmaması gerekiyor.
b. Üçüncü taraflardan alınan BT hizmetlerinde aksama: Firmaların kendi bünyeleri dışından sağladıkları BT hizmetlerine ilişkin risklerin değerlendirilmesi ve alınan hizmetlerin alternatiflerinin göz önünde bulundurulması da dikkat edilmesi gereken bir diğer husus. Alınan hizmetin ne kadar hayati olduğu ile ilgili olarak, yaşanacak aksamanın kurumun sürekliliğine etkisinin değerlendirilmesi ve aksiyonların buna göre belirlenmesi önem arz ediyor. Bu konuya ek olarak, kuruma erişim sağlayan üçüncü tarafların izlenmesi ihmal edilmemeli. Kendi kurumumuzda ortaya çıkan alternatif kaynak ihtiyacı (personel, donanım, yazılım, vb.) aynı şekilde hizmet aldığımız firmalarda da ortaya çıkabilir. Bizim kurumumuza her zaman erişim sağlayan kişilerden başka kişiler ya da uygulamalar ile ya da alt yükleniciler tarafından erişim sağlanması söz konusu olabilir. Bu durumların da göz önünde bulundurulması faydalı olacaktır.
c. (Evde Kal Dünya) Uzaktan çalışmanın getirdiği riskler: Çalışanların enfeksiyon riskini azaltmak için pek çok kurum bu dönemde uzaktan çalışma yöntemini uygulamaya başladı. Aslında uzun süredir mevcut olan bu uygulama, dünya genelinde hiç olmadığı kadar yaygınlaştı demek daha doğru olur. Çalışanlara uzaktan erişim verilirken, erişime açılacak ortamların gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Her türlü uzaktan erişim mutlaka loglanmalı, mesai saatleri dışında sağlanan erişimlere ayrıca dikkat edilmelidir.
Uzaktan erişimlerde dikkat edilmesi gereken bir başka konu ise rol ve kimlik yönetimi. Özellikle kişisel veriler ya da müşteri bilgileri gibi daha hassas alanlara erişimlerin kısıtlanması, gerekli yerlerde ikinci bir doğrulama (otantikasyon) istenmesi seçeneği göz önünde bulundurulmalı.
Benzer şekilde BT yardım masası çalışanlarının da ağırlıklı olarak uzaktan erişim sağlayan personele destek vermeleri durumunda diğer alanlardan gelen taleplerin yerine getirilmelerinde aksamalar yaşanabilecektir. Kurumun bilgi sistemlerindeki insan kaynağı da dahil tüm kaynaklarının ne yöne kanalize edileceğinin kurum tarafından önceliklendirilmesi bu noktada çok önemli hale gelmektedir. Çünkü kurumların bilgi sistemleri, kurumun hedeflerine ulaşmada ona destek olan en önemli varlıklarındandır. Bu noktada bilgi işlem bölümlerinin tek başına inisiyatif almalarını gerektirmeyecek şekilde üst yönetim tarafından gerekli yönlendirmeler yerine getirilmelidir.
e. Fiziksel güvenlik: Yukarıda sayılanlara ek olarak uzaktan erişimlerde fiziksel güvenliğin gözetilmesi gereklidir. Örneğin erişim sağlanan cihazlarda verilerin şifreli saklanması kayıp ya da çalıntı durumlarında verinin kötü niyetli kişilerin eline geçmesini engelleyecektir.
Bağlanılan ağların herkese açık olmaması ve mutlaka VPN kullanılması ihmal edilmemesi gereken hususlardır. Aksi durumda, kurumla iletişiminizde araya girilebilir (Man in the Middle), kimliğiniz ve verileriniz ele geçirilebilir, kurumunuza erişim sağlanabilir, sonuç olarak kurumunuz ve siz zarar görebilirsiniz.
Nitekim COVID 19 salgını sonrası “Corona” kelimesi içeren binlerce alan adına kayıt işlemi gerçekleştirildiği ve bu web sitelerinin önemli bir kısmının zararlı içerik barındırdığı ortaya çıkmıştır (https://www.domaintools.com). Salgından çıkar elde edebilmek için çalışanlara coronavirüs ile ilgili bilgi veriyormuş gibi görünen oltalama (phishing) e-postaları göndererek kimlik bilgileri istenmekte, eposta içeriğindeki bağlantılar ya da ekteki dosyalar yoluyla sistemlere zararlı yazılımlar bulaştırabilmektedirler. Bu olumsuzlukların önüne geçmek için çalışanlara temel bir siber farkındalık eğitimi verilmesi faydalı olacaktır. Bu şekilde zararlı e-postalar fark edilerek kurumsal ve kişisel verilerin güvenliği artırılabilir. Artık biri ya da birkaçı hemen her kurumda olan anti virüs, firewall, WAF, vb. güvenlik önlemlerine tek başına güvenmek çalışanların bilinçli olmadığı durumda, üstelik mevcut şartlarda maalesef geçerli bir anlayış değil (https://siberbulten.com).
Daha nitelikli saldırılarda ise sizin bağlantılı olduğunuz ya da çalıştığınız firmadan geliyormuş gibi size özel e-posta ya da uzaktan bağlantı talebi gelmesi durumu söz konusu olabilmektedir.
Risklere ve alınabilecek önlemlere kısaca değindikten sonra bu durumun getirdiği fırsatlara da yer vermek istiyoruz.
a. Bulut hizmetlerinin ön plana çıkması: Dünyada tedarik zincirlerine bağlı üretim sekteye uğrarken, bulut esaslı yazılım hizmetlerinde artış görülüyor. Her şeyden önce, kurumların uzaktan erişimle iş yapmaya ağırlık vermesi, bulut bilişim tarafında hiç olmadığı kadar talep artışı hatta patlaması yaratmış durumda. Örneğin Microsoft bulut hizmetlerinde salgın ortaya çıktıktan sonra %775 artış yaşanmış (https://azure.microsoft.com). Benzer şekilde, Zoom, Slack, Microsoft Office365, Atlassian gibi uygulamalar da uzaktan erişim talebinin artması neticesinde talep artışı yaşayan firmalar. Nitekim önümüzdeki birkaç yıllık dönemde de bulut bilişim ve iletişim yazılımları, bilişim tarafında yatırım çekecek alanlar olarak görülüyor (https://go.forrester.com/).
b. Afet durumları için özel uygulamalar: Virüs ile enfekte olmuş kişilerin konumlarını paylaşan, bu şekilde diğer insanları uyarmayı amaçlayan yazılımlar, salgın durumlarda kullanılmaya başlandı. Kişilerin konum bilgilerinin kullanılarak hem önleyici hem de tespit edici faaliyetler için bu bilginin kullanım imkanının doğması, bu alandaki uygulamalar için yeni faaliyet alanları anlamına geliyor. Hükümetler de bu tür uygulamalara imkân tanıyacak düzenlemeleri yapmaya başladılar (https://www.news18.com/). Ülkemizde de 26.3.2020 tarihinde yayımlanan 7226 sayılı Kanun (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/03/20200326M1-1.htm) ile afet ve acil durum halleri ile 112 çağrı merkezine yapılan aramalarda abone ve konum bilgilerinin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından karşılanacağı hususu düzenlendi. Kişisel verilerin paylaşımı ile bu uygulamaların faaliyetlerine imkân tanımak da kişisel verinin kapsamı ve kullanımı için yeni tartışmalar getiriyor.
Sonuçta, geçirmekte olduğumuz kriz sonrasındaki toparlanma dönemi kriz döneminden muhtemelen daha uzun süreceği için, iyi yönetilmiş bir krizden çıkarılan dersler ve kriz esnasında kurulan ilişkiler, toparlanma döneminde ve olası yeni bir krizde de işletmeye paha biçilmez değer katacaktır.
Saygılarımızla.
2020-34 (Covid-19) Koronavirüs ve Küresel Ekonomiye Etkileri
2020, COVID-TR, MemorandumsTax-IA Bülten
No : 2020-34
Tarih : 2 Nisan 2020
Konu : Koronavirüs ve Küresel Ekonomiye Etkileri
Merhaba, ben Bulut Bellet, vergi danışmanıyım ama son bir aydır şirketlerimizin ihtiyacı olan her türlü mali & ticari & ekonomik konuyla da ilgileniyorum. 01.04.2020’de Zoom üzerinden gerçekleştirilen DEİK – Prof. Gökhan Hotamışlıgil ve Prof. Daron Acemoğlu’nun Katılımlarıyla “Koronavirüs ve Küresel Ekonomiye Etkileri” Online Semineri’nde Focus Global Project Managing Partner’ı Sayın Kerem Kapancı tarafından alınan notlar çerçevesinde hazırlanan yararlı görüşleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Saygılarımızla. Tekrar teşekkürler sayın Kerem Kapancı,
Şaban Küçük
2020-33 Önemli Mali/Vergisel Düzenlemeler (Mart Ayı Özet)
2020, COVID-TR, MemorandumsTax-IA Bülten
No : 2020-33
Tarih : April, 2th 2020
Konu : Önemli Mali/Vergisel Düzenlemeler (Mart Ayı Özet)
Merhaba, ilk olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip korona virüs (Covid-19) çok hızlı bir küresel yayılım göstererek neredeyse tüm Dünya ülkelerini etkilemiş ve Dünya Sağlık Örgütü’nce salgın olarak tanımlanmıştır. Ülkemizde söz konusu virüse sahip ilk vaka da 11 Mart 2020 tarihinde görülmüştür. Bu kapsamda ülke bazında bu salgının yayılım hızını önlemek adına başta sağlık olmak üzere ekonomik, hukuksal ve sosyal olarak birçok tedbir ve önlem kararları alınmıştır. Mart ayı içerisinde gerçekleşen önemli mali konuları vergi, sosyal güvenlik ve diğer mevzuat değişmeleri başlıkları altında özet olarak sizlerin dikkatinize sunmak isteriz.
Bültenlerimizden faydalandığınızı ve keyif aldığınızı umuyor saygılar sunuyoruz. (Sadece Türkçe/İngilizce aylık veya 10 günlük özetler almak istiyorsanız bize bilgi vermeniz yeterlidir.)
VERGİ – Mevzuat Değişiklikleri
Sosyal Güvenlik
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci maddesinin onüçüncü fıkrasında “Prim borçları katma değer vergisi iade alacağından mahsubu suretiyle de ödenebilir. Bu takdirde katma değer vergisi iade hakkı sahibi kendisinin, mal veya hizmet satın aldığı veya iştirak veya ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu işverenlerin prim borçları için de mahsup talep edebilir
DİĞER MEVZUAT
(Ekler için https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/03/20200306-6-1.pdf)
Konuyla ilgili diğer gelişmeleri de sizlere aylık özet bültenler olarak göndermeye devam ediyor olacağız.
Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.
Saygılarımızla,
2020-32 (Covid-19) Kamu İhale Sözleşmelerine Etkisi
2020, COVID-TR, MemorandumsTax-IA Bülten
No : 2020-32
Tarih : 2 Nisan 2020
Konu : (Covid-19) Kamu İhale Sözleşmelerine Etkisi
Tüm dünya olarak yaşanan salgının ekonomik hayata ve ticarete olan etkilerini gün geçtikçe daha fazla hissedilmektedir. Normal ticari işlemler, çekler, ödemeler, kamuyla olan iş ve işlemler, teslim ve hizmet süreleri, ayıba ilişkin haklar, alt tedarik, iş görme ve çok çeşitli özel hukuk sözleşmelerine olan etkisi aşikâr ve bu konuda tüm taraflarda tereddütler oluşmaktadır.
7226 sayılı Kanun ile çalışma mevzuatı, madencilik, turizm işletmeleri, finans, çek ve ödeme, usul ve yargılama hükümleri gibi konularda yasal düzenleme yapılmıştır.
Ülkemiz açısından önemli olan bir konu da kamunun satın alma ve satış ve diğer ihale süreçleriyle ilgilidir. Kamu ihale ve devlet ihale mevzuatına göre alım, satım, kiralama, yapım işleri ve hizmet sözleşmeleri uygulanmaya devam etmektedir.
Bu kapsamda olmak üzere 2 Nisan 2020 tarihinde Resmî Gazetede 2020/5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle salgının kamu ihale sözleşmelerine etkisi konulu bir genelge yayımlanmıştır.
Özet olarak;
Bu konuyla ilgili olarak sizleri ayrıntılı olarak ayrıca bilgilendireceğiz.
Ayrıca Kamu İhale Kurumu tereddütlü konularla ilgili çok sayıda tedbir almış ve tavsiye niteliğinde bazı kararları duyurmuştur. Özet olarak bu kararlar şu şekildedir:
Saygılarımızla.
Şaban Küçük, Partner
2020-31 7226 Sayılı Kanunda (Covid-19 Önlem Paketi) Yer Alan Önemli Düzenlemeler
2020, MemorandumsBülten No : 2020-31
Tarih : 31 Mart 2020
Konu : 7226 Sayılı Kanunda (Covid-19 Önlem Paketi) Yer Alan Önemli Düzenlemeler
Merhaba, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından 18.03.2020 tarihinde salgına karşı (Korona virüs) açıklanan ekonomi paketinin özetini 2020-23 nolu sirkülerimiz ile sizlerle paylaşmıştık. Bu pakete dair önemli mali ve hukuksal düzenlemeleri de içeren 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 25.03.2020 tarihinde TBMM Genel Kurul’unda kabul edilmiş olup, 26.03.2020 tarih 31080 mükerrer sayılı Resmî Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu Kanun kapsamında yapılan mali düzenlemeler, TBMM Genel Kurulunda ve Plan ve Bütçe komisyonunda yapılan eklemeler ve yapılan diğer değişiklikler başlıkları altında sizlere kısaca özet sunacağız.
İçinden geçilen sağlık krizinden dolayı uzaktan çalışma, toplantı ve iletişim formatına uygun olarak bu tür bilgilendirmeleri sizlere daha sık ulaştırmak istiyoruz.
En kısa süre içinde yüz yüze ve eskiden bildiğimiz şekilde gerçekten bir arada olduğumuz şekilde tekrar bir araya gelebilmek dileğiyle.
Şimdi ayrıntılara geçelim.
A) Bu Kanun Teklifi ile Yapılan Düzenlemeler,
B) TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan eklemelerle gelenler;
C) TBMM Genel Kurulda Yapılan Eklemeler:
D) Diğer Değişiklikler: Ayrıca bu Kanunla aşağıdaki Kanunlarda değişiklikler yapılmıştır:
Ayrıca, değiştirilen ilgili kanunu, değişikliğin konusunu ve kapsamını, kanun maddelerinin yürürlülük ve geçerlilik tarihlerini kapsayan özet tablomuz ekte sunulmuştur.
Bültenlerimizden faydalandığınızı umuyor saygılar sunuyoruz. (Sadece Türkçe/İngilizce aylık veya 10 günlük özetler almak istiyorsanız bize bilgi vermeniz yeterlidir.)
Konuyla ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.
Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.
Saygılarımızla,
Ek-1:
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
No
Yürürlülük Tarihi
Geçerlilik Tarihi
edilen ve irtifak hakları terkin edilen veya tahsis süreleri sona eren taşınmazlar üzerinde bulunan yapı, tesis ve müştemilatlar bedelsiz olarak Hazineye intikal eder. Yatırımcı, bunlar için herhangi bir hak ve bedel talep edemez
atanabilirler. Bu şekilde atananların sayısı yirmiyi geçemez.
karşılanmasına yönelik uygulamanın 31/12/2021 tarihine kadar uzatılması
“, 23” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.“ s) 23 üncü maddede belirtilen bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen dernek yöneticilerine beş yüz Türk lirası idarî para cezası verilir.”
GEÇİCİ MADDE 1- Dernekler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, üyeliği devam edenlerin adını, soyadını, doğum tarihini ve kimlik numarasını merkezinin bulunduğu dernekler birimine bildirirler. Bu bildirimi yerine getirmeyen dernek yöneticileri hakkında, 32 nci maddenin birinci fıkrasının (s) bendi hükmü uygulanır.”
“Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminin desteklenmesi amacıyla uygulanan tarifeler ile YEK Destekleme Mekanizması kapsamındaki diğer gelirlerin
değerlendirilmesine ilişkin usul ve esaslar EPDK tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun
belirlenen tarifelerden faydalanabilir.”
Kanunun 5 inci maddesinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılması öngörülen onikinci ve onüçüncü fıkralarına yapılmış atıfların, 5346 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine yapılmış sayılması ve aynı fıkralar kapsamında yapılmış YEKA yarışmaları sonucunda imzalanmış sözleşmeler için söz konusu fıkra hükümlerinin uygulanmaya devam edilmesi amaçlanmaktadır.
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrası hükümlerine dayanılarak uygulanan idari para cezaları, bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrasındaki usul uyarınca hesaplanan tutarlarda tahsil edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 7221 sayılı Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca verilen idari para cezalarına ilişkin yapılan ödemelerden, bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen 42 nci maddenin ikinci fıkrasındaki usul uyarınca hesaplanan tutarlardan fazla tahsil edilmiş olanları, 1/6/2020 tarihine kadar ilgilisi tarafından talep edilmesi halinde, talep tarihinden itibaren bir ay içinde iade edilir.”
30.06.2020
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
“Cumhurbaşkanı bu süreyi iki katına kadar artırmaya yetkilidir.”
Hükümlü tahliye tarihinden itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya ödemek zorundadır. Kalan kısmını üç aylık sürenin bitiminden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda mahkemece, ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir. İnfazın durdurulduğu tarihten itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin ödenmediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.
Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.
(2) Hükmün infazının durdurulması hâlinde ceza zamanaşımı işlemez. (3) Bu madde uyarınca infazı durdurulan kişi hakkında mahkemece Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir. (4) Bu madde uyarınca verilecek kararlarda, hükmü veren icra ceza mahkemesi yetkilidir.Mahkemece bu madde uyarınca verilecek tüm kararlar alacaklıya tebliğ edilir. (5) Bu madde uyarınca verilecek kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. İtirazın incelenmesinde İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirlenen itiraz usulü uygulanır. (6) Bu madde hükümleri her bir suç için ancak bir kez uygulanabilir.”
a) 2 nci, 15 inci ve 29 uncu maddeleri 1/1/2020 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı
tarihinde,
b) 16 ncı ve 17 nci maddeleri 31/12/2019 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı
tarihinde,
c) 33 üncü ve 34 üncü maddeleri 1/1/2021 tarihinde,ç) 41 inci maddesi 29/2/2020 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
d) 44 üncü ve 45 inci maddeleri yayımı tarihini takip eden ayın başında,
e) 47 nci maddesi 2020 yılı Nisan ayı ödeme döneminden itibaren uygulanmak üzere yayımı
tarihinde,
f) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
2020-31 Covid-19 New Omnibus Law referring Turkish Economic Stability Shield Package
2020-ENG, COVID-ENG, MemorandumsBulletin No : 2020-31
Date : March 31th, 2020
Subject : Covid-19 New Omnibus Law referring Turkish Economic Stability Shield Package
In a newsletter, we presented a summary of the “Economic Stability Package” announced after the COVID-19 (Corona virus) evaluation meeting held under the chairmanship of the President of the Republic of Turkey on 18.03.2020. You can find details in the Bulletin No: 2020-23.
Most of the measures outlined by the President are regulated by a new Omnibus Law (No: 7226), which includes 53 articles and published in Official Gazette, dated March 26th, 2020.
A summary of key points is presented below. This Omnibus Law, which originally had 38 articles, while it was extended by the new 2 articles added in Plan & Budget Committee and 13 new articles added in General Assembly. The newly added articles relate to the Covid-19 measures.
We will continue closely monitor the situation around the policy response measures and will provide you with timely updates.
We will provide such periodic updates on a regular basis, while taking into account limitations related to of remote work schedule and digital communication format due to the current health crisis. If you would like to continue receiving monthly or weekly summaries in Turkish/English, let us know.
Below you may find details of the new articles.
A: Regulations laid down by the Original Law Proposal
B: Regulations brought by the additions made by the Planning and Budget Commission of the Grand National Assembly of Turkey (TBMM)
C. Additions made during the General Meeting of the Grand National Assembly of Turkey
D. Other Amendments: This Law also amends the following Laws:
Similarly, the European Union, USA and European countries have also been announcing large-scale stability and support packages. The USA, as the locomotive of World economy, has reduced interest rates and allocated a budget of 1.2 trillion USD. Germany has allocated a budget of nearly 500 billion Euro. You can find more: https://www.taxand.com/our-thinking/taxand-firms-respond-to-covid-19-outbreak/
We hope you benefit from our bulletins. We will keep announcing other developments in this respect.
Please do not hesitate to contact our consultants for any questions regarding any matter in this bulletin.
Best Regards,
COVID-19 Tedarik Zincirlerini Nasıl Etkileyecek?
2020, COVID-TR, MemorandumsŞu an için COVID-19 virüsünün dünyaya ne gibi maliyeti olacak – insan hayatı ve kaybedilecek değerler açısından – henüz net olarak cevabını vermek çok zor.
Ama şu kesin, bu virüs bundan önceki global sağlık tehditlerine göre çok daha hızlı yayılıyor ve dünyadaki tüm sektörlerdeki üreticilerin tedarik zinciri açısından zorluklarla karşılaşmalarına sebep veriyor.
Bu satırların yazıldığı sırada COVID-19 patlak vermiş durumda – öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 26 Mart 2020 itibariyle dünyada 416bin üzerinde COVID-19 vakası olduğunu ve bunlardan 18bin kadarının vefat ettiğini bize raporluyor – gerçekten şok edici. Bu sebepten çok değil bir iki hafta daha önce duymadığımız ‘sosyal mesafe’ adında bir kavram hayatımıza bir anda girip global ekonomiyi alt üst ediverdi. Genel soğuk algınlığına yol açan virüs türlerinden biri bu bizi şu anda tehdit eden ‘Korona Virüsü’.
John Hopkins üniversitesinin raporuna göre COVID-19 virüsü ismini şu şekilde almış:
Bu virüse yakalananların semptomları kuru öksürük, yüksek ateş ve nefes darlığı. Zaten ölen hastaların önemli bir kısmı nefes darlığı ile acı şekilde can veriyormuş. Virüsün ilk olarak Çin’in Wuhan şehrinde Aralık 2019’da hayvanlardan insanlara geçtiği düşünülüyor. Bu virüs özellikle 65 yaş üstü hastalarda ciddi komplikasyon ve ölüme sebep veriyor fakat genç pek çok hasta da bu virüsten zarar görmeye devam ediyor.
Amerikan Perakende Pazar Liderleri (APPLD) Derneği bu durumun uzun vadeli (3 yıl) etkileri üzerine tahminde bulundu. Buna göre ham madde ve ara ürün kıtlığı, limanların geçici kapanması, Çin’deki fabrikaların durması ve pek çok tedarikçinin iflas etmesi sonucunda üreticilerin kendilerine yeni üretim tedarik kaynakları bulmaya yönelecekleri ön görülüyor.
Tüketici taleplerinde ciddi farklı trendler de ortaya çıkacaktır. Daha şimdiden Çin’deki tüketiciler alışverişte ciddi kısıntıya gitmiş durumdalar ve lüks ürün satışları nerdeyse sıfırlanmış diyebiliriz. Bunun yanında hijyen ürünlerinde %150 bir artış söz konusu. Bulunduğunuz sektöre göre az veya çok risk altında olabilirsiniz ama her sektör bu durumdan nasibini mutlaka alacak. Nitekim Goldman Sachs Amerikan ekonomisinin ikinci çeyrekte %24 daralacağı tahmininde bulunmuş.
COVID-19 acil durumunun ne kadar daha süreceği konusundaki belirsizlik pek çok şirketi sözleşmelerindeki ‘mücbir sebep’ maddelerini hayata geçiriyor ki – daha sonra sözleşmelerinden kaynaklanan performans hedeflerini kaçırmayla ilgili (SLA) ciddi yaptırım ve ödemelere maruz kalmasınlar.
APPLD riskleri bertaraf etmek için bazı stratejik öneriler de bulundu. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Ellerinizi Yıkayın! – Bu çok duyduğunuz bir şey olacak belki ama böyle bir global krizin ilk adımı kendinizi ve ekibinizi korumanız olacaktır. O yüzden şirketinizde hijyen imkanlarını derhal arttırın.
2. Satın Alma ekiplerinizle koordinasyonda olun – Durumu en iyi onlar değerlendirebileceklerdir.
3. Tedarik Zinciri Ağınızın Haritasını Çıkartın – Bu sayede ürünlerinizi ortaya çıkarmak için hangi ülke ve tedarikçiden ne alıyorsunuz – hatta tedarikçileriniz de alt hammaddeleri nerelerden temin ediyorlar bunu belirleyin. Bu atmanız gereken adımlar konusunda size önemli ışık tutacaktır. Bu analiz ile yeni ve alternatif üreticilere yönelmeniz gerekebilecektir.
4. Tedarikçileriniz ile İrtibata Geçin – COVID-19 krizinin onları nasıl etkilediğini direkt onlardan öğrenerek size olan etkilerini daha iyi değerlendirebilirsiniz
5. Talep Karşılama ve Tahmin Süreçlerinizde Yaratıcı Olun – COVID-19’un talebe olan etkisi artık devamlı hareket eden bir yapıda. Bu sebepten standart tahmin metotlarının dışına çıkmak için doğru zaman şimdi olacaktır. Her ayın tahmini bir sonrakinden farklı olabilir.
6. Risk Yönetimi Süreçlerinizi Tedarik Zinciri Operasyonlarınızla Entegre Edin – Genel olarak finansal sorunlara yoğunlaşan Risk Yönetiminin artık Tedarik Zinciri için de geçerli olacağı bu pandeminin şirketlere olan en büyük etkilerinden birisi olacağı sanırız aşikardır.
Pek çok uzman, COVID-19’un geçek etkisinin mart sonunda ciddi anlamda hissedileceğini söylese de tüm dünyada gerçek etkinin ortaya çıkması için aylar geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu durum belirsizliğini koruyor iken şirket içinde tedarik zinciri uygulamalarınız gözden geçirmek için bir fırsat olabilir. Tedarikçilerinizle olan yazılım entegrasyonu, kaynak optimizasyon çalışmaları ve ürün geliştirme (alternatif tedarikçi veya ham maddelerle) yapmak için tam zamanı!
Son Söz: Tedarik zincirinizdeki risk noktalarını düzenli takip edip buna göre çevik bir organizasyon yapısı ve sistem kurmak her zaman için en iyi çözüm olduğunu bir kere daha yaşıyoruz. Şu belki bir umut olabilir:
Teşekkürler, Hakan Aytekin, Şaban Küçük
2020-30 Mali/Vergisel Düzenlemeler (Mart Ayı İkinci 15 günlük Özet)
2020, MemorandumsTax-IA Bülten – 2020-30
Tarih: 27 Mart 2020
Konu: Mali/Vergisel Düzenlemeler (Mart Ayı İkinci 15 günlük Özet)
A. Sayın Cumhurbaşkanı Ekonomi Paketini açıklamış ve Tedbirler yürürlüğe girmeye başlamıştır.
Söz konusu paketin tüm ayrıntılarına Türkçe ve İngilizce olarak yayımladığımız 2020-23 sayılı bültenimizden ulaşabilirsiniz.
İhracatçıların daralan talepten veya virüsün yayılmasını engellemek için ülkelerin uyguladığı kısıtlamalardan etkilenmemeleri için Türk Eximbank’ın TCMB kaynaklarından ve kendi kaynaklarından kullandırdığı kredilerin vadesi haziran sonuna kadar gelecek kredi geri ödemelerinde firmaların talepleri doğrultusunda 3 ile 6 aya kadar uzatılacaktır. Bu bağlamda ihracatçıların faiz ödemeleri de 6 ay ertelenebilecektir.
Kısa vadeli kredilerde 2 yıl olan taahhüt kapatma süresi henüz taahhüdü kapatılmamış olan ve taahhüt süresi dolmasına karşı ceza uygulanmamış olan krediler ile haziran sonuna kadar kullandırılacak tüm krediler için 3 yıla çıkarılarak ihracatçılara ihracat yapmaları için verilen süre ilave 1 yıl arttırılmıştır. Taahhüt kapatma cezalarında da indirime devam edilecek olması ihracatçılara bu sıkıntılı dönemde ilave 1 yıl sürenin yanında maliyet avantajı da sağlayacaktır.
Reeskont kredilerinin daha önce azami 1 yıl olan kredi vadeleri bu zor dönemde ihracatçılarımızın finansal yüklerini azaltmak için azami 2 yıla çıkarılacaktır.
Haziran ayı sonuna kadar alıcı firmaların sigortalı firmalardan talep edeceği 3 aya kadarki vade uzatımlarında sigortalı firmalardan herhangi bir ek sigorta primi alınmayacaktır. Ayrıca sigortalı firmalar tarafından ödenmekte olan sigorta primleri ve alıcı analiz ücretlerinin vadelerinin 30 gün uzatılarak sigorta ürününden yararlanan ihracatçılara kolaylık sağlanması amaçlanmaktadır.
Ekonomi İstikrar Kalkanı paketi doğrultusunda ihracatçıların azalan siparişlerden etkilenmemeleri, üretimlerine devam etmeleri ve istihdam kaybı yaşamamaları için destek programı kapsamında üretime devam eden ihracatçıların siparişlerin azalmasından dolayı birikecek stoklarına ilişkin de finansal çözüm üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
B. Tedbirler Kapsamındaki Mali & Finansal Ertelemeler
C. Gümrük ve Dış Ticarete İlişkin Konular
“Geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu maddeyi ihdas eden Tebliğ hükümleri, bu maddenin yayımı tarihi (bu tarih hariç) öncesinde gümrük beyannamesi tescil edilmiş mallara uygulanmaz.”
D. Diğer Önemli Vergisel ve Mali Konular
Mevcut Uygulama:
Özet bültenlerle gelişmeleri sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.
Sağlıklı, neşeli ve eski güzel günlerimizin bir an önce gelmesi dileğimizle.
Bültenlerimizden faydalandığınızı umuyor saygılar sunuyoruz. (Sadece Türkçe/İngilizce aylık veya 10 günlük özetler almak istiyorsanız bize bilgi vermeniz yeterlidir.)
Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.
Saygılarımızla,
2020-29 COVID-19 Force Majeure Perspective (Private Law)
2020-ENG, COVID-ENG, MemorandumsTax-IA Bulletin
Bulletin nr: 2020-29
To : The clients and company web site
From : Independent Advisors / Legal & Tax
Date : March, 26th 2020
Subject: COVID-19 Force Majeure Perspective (Private Law)
Coronavirus Disease
From the Perspective of Force Majeure
Covid-19 Coronavirus (“Coronavirus”) disease, which first appeared in China by the end of 2019, then detected and quite rapidly spreading in Turkey, has been negatively affecting the commercial life. Potential difficulties, and even impossibilities, in fulfilment of the obligations under the contracts have brought into question the application of “force majeure”, which is a notion that exists under most jurisdictions. The main discussion is whether the Coronavirus disease can be treated within the concept of force majeure and how the performance of obligations under contracts will be affected.
Force majeure is a situation whereby the execution of the parties’ obligations under a contract becomes objectively impossible for reasons unpredictable to and out of the control of the parties. The Supreme Court has defined the force majeure in its decisions as follows: “this is an extraordinary event that is not possible to predict and resist to and that results in the breach of the debtor’s obligation in an inevitable and absolute manner”. Accordingly, even though the concept of force majeure has not been defined under Turkish laws, there is no disagreement in doctrine or Supreme Court precedents as to the definition and conditions of force majeure.
Coronavirus disease has very rapidly spread around the Word since the date it first appeared and has been defined as a “pandemic” by the World Health Organization on March 11th, 2020. Coronavirus disease has caused such a global crisis that some European leaders see it as the most major crisis since the 2nd World War.
In Turkey, each day several measures are taken in order to fight against the Coronavirus disease, such as the closure of several workplaces, the curfew for over 65 years old persons, etc. From this perspective, the Coronavirus disease should be treated as an extraordinary event as previously defined by the Supreme Court.
We have assessed under this short note the legal consequences of Coronavirus disease from the perspective of the notion of “force majeure”.
Having mentioned that an assessment shall be made for cases specific to each contract, we hereby present a few examples[1] under this Section concerning sale and purchase, supply, rent, service and employment contracts:
– Assuming that a product is imported from abroad under a supply agreement, in case shipment of the product from the relevant country is prohibited, this event shall be considered a force majeure event and provisions on impossibility of performance shall be applied.
– As sale of medical masks have recently been subject to prior approval with an administrative decision, if such approval is not obtained for a contract regarding exportation and sale of medical masks, the seller may rely on application of “impossibility of performance”.
The existence of Coronavirus disease by itself will not result in application of force majeure provisions to each contract. In order to claim force majeure based on the disease, there should be a causal link between the disease and the breach of the contract. In our view, force majeure will be applied to contractual relationship where it is determined that the performance of the obligation arising out of the contract became impossible. This will only be possible if an assessment is made for cases specific to each contract.
In cases where the contract between the parties includes a force majeure provision, this will be helpful and advantageous for the party affected by the force majeure event. However, we would like to underline that it is not necessary to have a force majeure provision in the contracts in order to make such claim. On the other hand, if the contract between the parties includes a force majeure provision, the relevant parties shall comply with the conditions thereunder, such as notification terms, deadlines, etc.
Concerning commercial contracts, in case the parties cannot comply with their obligations, the provisions on “impossibility of performance” under Article 136 of the Code of Obligations or provisions on “excessive hardship” under Article 138 of the Code of Obligations may apply, depending on the case. The determination whether these provisions shall apply and if so, which provision shall apply shall be subject to an assessment specific to each contract, based on its parties, execution date, qualification of the obligations, applicable law, place of execution, impact of the Coronavirus disease on the exercise of each party’s obligations and the duration of such impact. Any conclusions shall be made following such an assessment. Accordingly;
· in case the execution of an obligation becomes impossible, the parties’ obligation may be terminated based on impossibility of performance,
· in case, given the current circumstances, it will not be fair to expect the execution of an obligation by the debtor based on good faith principle, the affected party may request an adjustment based on excessive hardship. Here, the execution of an obligation is not impossible; however, the debtor would face a tremendous difficulty if s/he were to perform her/his obligations under the contract.
Since the existence of an unpredictable extraordinary event is required for the application of both provisions above, these provisions will not be applied in cases where the contract is signed after the emergence of the Coronavirus disease or once it was known to public.
[1] Depending on the circumstances of the case, similar cases may be subject to other legal consequences.
– In a sales agreement, the purchaser who has already received the product shall not benefit from impossibility of performance and shall not be able to refrain from executing the payment because of the nature of the payment obligation.
– Due to the Coronavirus disease, most people stay at home and the sales figures of many shops have decreased. The lessee of such shops may have difficulties in making the payment of the rent fees. This situation may be defined as an excessive hardship. In such case, the relevant lessee may request an adjustment of the rent fee for the term of the force majeure event. If the relevant shop is in a shopping mall and if shopping malls are closed based on administrative measures, the provisions on impossibility of performance can be applied for the relevant period.
– In case a store is temporarily closed based on the recommendation of the administration or based on the discretion of its owner, the rent payment obligation shall remain as it is for the term when the store is closed. In such a case, the provisions of excessive hardship may be applied depending on the circumstances of the case.
– In case stores are temporarily closed based on administrative measures, this will constitute impossibility of performance for the parties of the rent agreement. In such a case, the rent payment obligation of the lessee shall be suspended during the relevant period.
As for employment contracts; they will be subject to following practices/arrangements after an evaluation within the framework of employment legislation in effect:
– In case stores are temporarily closed based on administrative measures, Article 40 of the Labor Code may be applied. According to this provision, for the period up to one week where the employee did not work due to Coronavirus disease, it will be possible for the employer to pay half of its salary to the employee. If the non-worked period exceeds one week, both the employer and the employee shall have the right to terminate the employment agreement relying on the relevant provisions of Labor Code regulating the termination of employment agreements.
– In case a store is temporarily closed based on the recommendation of the administration or based on the discretion of its owner, as a rule, the employer’s obligation to pay salaries to the employees shall remain as it is.
– Workplaces may decide on their own to take certain measures due to Coronavirus disease. asking the employees to use their annual paid leaves, making the employees to take their unpaid leaves after first obtaining their consents and implementing remote teleworking (home office work) practice (as per article 14 of Labor Code) again after obtaining their consents are among these measures.
– It may also be possible for workplaces that meet the required legal conditions to implement short-time working practice at the workplace due to Coronavirus disease. Turkish Employment Agency declared on its website on March 22, 2020 that the Agency will accept short-time working applications based on periodical act of God caused by external events. Short-time working practice may be applied where weekly working hours at the workplace have temporarily decreased by at least one third or if the activities of the workplace have been fully or partially halted for at least four weeks (even if not continuously). In such a case, if the application of the employer is accepted by the Agency, short-time working allowance may be provided to the employees at the workplace from the Unemployment Insurance Fund for a period up to three months. Necessary conditions for application for short-time working was simplified with art. 41 of Amendment Code nr. 7226 which is published in Official Gazette on March 26th, 2020.
– You can find more information regarding with this short time working allowance the financial & tax deferrals and issues in our website.
Please do not hesitate to contact our consultants for any questions regarding any matter in this bulletin*.
Thanks & Merci to dear Burak Ongan and dear Ceyda Tabak,
Tabak & Ongan Law Office
info@tabakongan.com
Best Regards,
2020-29 COVID-19 Özel Hukuk Açısından Mücbir Sebep İlanı
2020, COVID-TR, MemorandumsBulletin nr: 2020-29
To : The clients and company web site
From : Independent Advisors / Legal & Tax
Date : March, 26th 2020
Subject: Covid-19 Özel Hukuk Açısından Mücbir Sebep
Corona Virüs Salgınının
Mücbir Sebep Kavramı Açısından Değerlendirilmesi
2019 yılının sonlarında Çin’in Wuhan Eyaletinde ilk ortaya çıkan ve yakın zaman öncesinde ülkemizde de görülen ve hızla yayılan Covid-19 Corona Virüs (“Corona”) salgını ticaret hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Sözleşmelerin ifası sırasında yaşanacak zorluklar ve imkansızlıklar, hukuk sistemlerinde yer alan mücbir sebep kavramını gündeme getirmiş olup, Corona salgınının bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve mevcut sözleşmelerin ifasını ne şekilde etkileyeceği tartışılmaktadır.
Bu kısa not, anılan Corona salgınının mücbir sebep kavramı açısından olası hukuki etkilerine ilişkin kısa değerlendirmeler içermektedir.
Mücbir sebep, bir ticari ilişkide tarafların üstlendikleri edimlerin ifasının, tarafların kontrolleri dışında ve mutlak öngörülemez sebeplerle objektif bir biçimde imkânsız hale gelmesidir. Yargıtay ise, vermiş olduğu kararlarda mücbir sebebi “sorumlu veya borçlunun faaliyet veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü olay” olarak tanımlamıştır. Buna göre, her ne kadar mücbir sebep kavramı Türk Hukuku açısından kanunlarda tanımlanmamış olsa da gerek öğreti gerek Yargıtay kararları açısından mücbir sebebin tanımı ve koşulları konusunda herhangi tartışma bulunmamaktadır.
İlk ortaya çıktığı tarihten bu yana hızlı bir şekilde yayılan Corona, 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” ilan edilmiştir. Corona salgını öyle bir küresel kriz yaratmıştır ki, bazı Avrupalı liderler Corona salgınını 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük kriz olarak ifade etmektedirler.
Ülkemizde de, görüldüğü günden bu yana yayılmasını sürdüren salgına karşı her gün çeşitli nitelikteki işyerlerinin kapatılması, 65 yaş üstündeki kimseler açısından sokağa çıkma yasağı getirilmesi gibi yeni tedbirler alınmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığı vakit, Corona salgını Yargıtay kararlarında geçen olağanüstü olay olarak kabul edilmelidir.
Corona Salgınının Sözleşmelere Etkisi
Corona salgınının varlığı, her sözleşme açısından mücbir sebep hükümlerinin uygulanması için yeterli olmayacaktır. Salgın dolayısıyla mücbir sebebin ileri sürülebilmesi için, borcun yerine getirilmemesi ile salgın arasında bir neden-sonuç ilişkisinin olması gerekmektedir. Kanımızca, sözleşmeden doğan taahhüdün yerine getirilmesi imkanını ortadan kaldıran niteliği tespit edilebilen sözleşme ilişkilerinde mücbir sebep uygulanabilecektir. Bu da, ancak her bir sözleşme konusu olay özelinde bir inceleme yapılmasıyla mümkün hale gelecektir.
Taraflar arasındaki sözleşmede açık ve detaylı bir mücbir sebep hükmünün varlığı, bundan etkilenen taraf açısından faydalı ve süreci kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olacaktır. Ancak, önemle belirtmek isteriz ki, mücbir sebep ileri sürmek için taraflar arasındaki sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunması şart değildir. Diğer yandan taraflar arasındaki sözleşmede mücbir sebep (force majeure) hükmünün bulunması halinde ise, taraflar Sözleşmenin ilgili maddesi kapsamında, örneğin mücbir sebebin karşı tarafa bildirimi, süre tanınması gibi düzenlemelere öncelikli olarak dikkat ve riayet etmelidirler.
Ticari nitelikteki sözleşmelere ilişkin olarak, tarafların edimlerini yerine getirememeleri halinde duruma göre, Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 136’da yer alan “ifa imkansızlığı” yahut TBK m. 138’de yer alan “aşırı ifa güçlüğü” uygulama alanı bulabilecektir.
Söz konusu hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa hangi hükmün uygulama alanı bulacağının tespiti, her sözleşme özelinde sözleşmenin tarafları, sözleşmenin yapılma zamanı, varsa yabancılık unsuru, edimlerin niteliği, uygulanacak hukuk, ifa yeri ve Corona salgınının tarafların edimleri üzerindeki etkileri ve bu etkilerin süresi gibi unsurlar ele alınarak ayrı ayrı yapılmalı ve ona göre bir sonuca varılmalıdır. Buna göre,
Her iki hükmün uygulanması açısından, meydana gelen olağanüstü hükmün taraflar açısından öngörülemez nitelikte olması gerektiği için, Corona salgını çıktıktan ve malum olduktan sonra yapılan sözleşmeler açısından bu hükümler uygulanamayacaktır.
Her bir sözleşmenin kendi özelinde incelenip değerlendirilmesi gerektiğini tekrar belirtmekle beraber, bu başlık altında satım, kira, hizmet ve iş sözleşmeleri kapsamında bazı örnekler[1] verilecektir:
Bu salgınının en az can kaybıyla ve en kısa sürede sona ermesini umar, sağlıklı günler dileriz.
Bu bültende* geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.
Konuyla ilgili diğer gelişmeleri de sizlere duyurmaya devam ediyor olacağız.
———————————————————————————-
Teşekkürler sevgili Burak Ongan, teşekkürler sevgili Ceyda Tabak,
Tabak & Ongan Hukuk Bürosu
info@tabakongan.com
Saygılarımızla,
*Burada yazılı hususlar, genel olarak bilgi verme amaçlı olup nihai işlemler gerçekleştirilmeden evvel tarafımızdan görüş ve destek alınmasını tavsiye ederiz. Aksi takdirde, burada yer verilen açıklamalar temel alınarak yapılacak işlemler ve bunların sonuçlarıyla ilgili olarak Büromuz sorumlu tutulamaz.
[1] Somut olayın özellikleri itibariyle, benzer durumların başka hukuki sonuçlara tabi olması mümkündür.